Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Yedi dilden türküler: Şevval Sam - "Toprak Kokusu"

Yedi dilden türküler: Şevval Sam - "Toprak Kokusu"

14 Eylül 2015 - 12:09
Çeçenistan’dan Ege denizine, Karadeniz’den Orta Anadolu’ya, her yere uğruyor yolumuz albümü dinlerken. Çok farklı kültürlerin, dillerin, hayat biçimlerinin ortak paydasını arıyor Şevval Sam bir bakıma
Şevval Sam’ın müzik kariyeri üzerine yazılmış/yazılacak her yazı “tangodan arabeske, alaturkadan caza” kalıbını barındırmak durumunda galiba. Bu bir tercih… Başından bu yana bütün albümlerini bir konsepte dayandırmak kolaycılık gibi de gelebilir, şayet uzaktan bakarsanız. Ancak albümleri dinlediğinizde Şevval Sam’ın bu işi hiç de hafife almadığını görmek mümkün. Her bir albümdeki özenli repertuar seçimlerinden tutun da, çalıştığı müzisyenlere, hatta kapak kompozisyonlarına kadar her detay bunu gösteriyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Kalan Müzik etiketiyle yayımlanan yeni albüm “Toprak Kokusu” da bu genellemeye dâhil edilebilir rahatlıkla.
 
Şevval Sam, tıpkı önceki albümlerinde olduğu gibi, bu albümünde de çok da geniş olmayan ses aralığının, “güçlü” diye nitelendirilemeyecek ses renginin açığını, iyi ve doğru şarkı söyleyerek ve usta müzisyenlerin ince işçiliğinden aldığı destekle kapatıyor. Ahmet Aslan, Arif Sağ, İsmail Hakkı Demircioğlu, Sarp Maden, Ediz Hafızoğlu ve tek tek saysam buraya sığmayacak birçok ismi albüm kartonetinde bir arada görmemiz boşuna değil.
 
18 şarkı/türkünün yer aldığı albüm Ahmet Aslan’ın “Tanımadığım Ten”iyle çok etkileyici bir biçimde açılıyor. Yazıldığı günden bu yana güncelliğini hiç yitirmemiş, hatta bugünler için yazılmış gibi duran Mahzuni Şerif’in “Yuh Yuh”u ile devam ediyor. Söz ve müziği İlknur Yakuoğlu’na ait “Ben Denizde Bir Gemi” ve Halil Karabacak tarafından yazılmış “Diz Dize”, ardı ardına iki Karadeniz türküsü formunda beste. Hemen ardından gelen iki anonim türkü ise Trakya’dan: “Opaz” ve “Ocak Başında Kaldım”.
 
Uğur Önür’ün müthiş keman solosuyla başlayan, söz ve müziği Seyit Çevik’e ait “Kara Yerler”, “Sende Hacı Taşan vardır, sende Neşet Baba vardır,” diyen sözleriyle, Orta Anadolu bozlaklarının hüznüne savuruyor dinleyeni. Peşi sıra ise anonim ve eğlenceli bir Keskin türküsü olan “Entarisi Morumuş” geliyor.
 
Bir Muğla zeybeği olan “Abalımın Cepkeni” ile Ege’ye uğruyoruz sonrasında. Yaşar Kemal tarafından derlenmiş ve zamanında Ruhi Su, Sadık Gürbüz gibi ustaların sazından/dilinden de can bulmuş Van yöresi türküsü “O Yar Gelir”de Şevval Sam’a, Arif Sağ bağlaması ve sesiyle eşlik ediyor. Şah (İsmail) Hatayi’nin sözleri, Ali Rıza Albayrak’ın bestesiyle “Muhabbet Bağı”nda ise Kafkas topraklarından ses veren bir diğer türkü. Ardından da Musa Eroğlu’nun bestelediği Karacaoğlan dizeleriyle “Var Git Ölüm” geliyor. Bu türkü, Musa Eroğlu için yapılan saygı albümünde de aynı kayıtla yer alıyordu. Yılmaz Yeşilyurt’un düzenlemesi tüyleri diken diken edecek türden. Şevval Sam ise şarkıcı olarak varını yoğunu ortaya koyuyor.
 
 
Albümün bundan sonrasındaki altı şarkı, üzerinde yaşadığımız coğrafyada konuşulan farklı dillerden seçilmiş. Sözleri Cemil Denli’ye, bestesi Ali Geçimli’ye ait Kürtçe bir şarkı olan “Helin”, Zazaca bir anonim türkü olan “Elqajiye”, bir Dersim Ermeni halatı, “Bahçaneri Xod Gılli”, Azerbaycan Türtkçesiyle Seyit Rüstemov’un “Getme”si, Çerkes dilinde bir anonim türkü, “Guşı’a Uered” ve Çeçen dilinde “Çeçenya”.
 
İşin bu kısmı haliyle ciddi bir risk içeriyor. O riskin ne derece başarıya götürdüğünü ise ancak bu dilleri konuşan, anlayanlar, bu şarkıların/türkülerin orijinallerini bilenler söyleyebilir. Şayet Şevval Sam, türkülerin yöresel ağızlarını kullanmada gösterdiği özeni, bu dilleri kullanırken de gösterdiyse (ki bu konuda destek aldığını saklamıyor) ne âlâ.
 
Görüldüğü üzere, Çeçenistan’dan Ege denizine, Karadeniz’den Orta Anadolu’ya, her yere uğruyor yolumuz albümü dinlerken. Çok farklı kültürlerin, dillerin, hayat biçimlerinin ortak paydasını arıyor Şevval Sam bir bakıma. Bunun âlâsını yıllardır (Kardeş Türküler başta olmak üzere) yapan çok sayıda grup/şarkıcı var. Şevval Sam’ın bu noktada avantajı ise, çok daha geniş bir dinleyici kitlesinin ilgi alanında olması. Bu yüzden de Sam’ın böyle bir misyon üstlenmiş olması bence küçümsenecek değil, önemsenecek bir durum. Sadece Karadeniz türküleri söyleyerek bile daha yüksek tiraj elde edebilecekken, bu yükü sırtlanmış olması da öyle. Şarkıcı olarak yer yer çok başarılı olduğu, yer yer sesinin sınırlarını zorladığı düşünülebilir; hatta bazı şarkılar için “Keşke bunu da söylemeyiverseymiş,” bile denilebilir ama bu eleştiri, albümün müzikal değerini görmezden gelmek için tek başına yeterli bir sebep değil.
 
 
Kartonet yazısında Şevval Sam, “Bir gün gelecek, aslolanın sevgi, barış ve adalet olduğunu öğreneceğiz. Toprağın kanla değil, kardeşlikle yeşereceğini…” diyor Şevval Sam. Yüzyıllardır kan kusmuş bu toprakların insanlarının, hele ki bugünlerde en çok ihtiyacı olan şey de bu öğreti hiç şüphesiz.
 
Murat Sargın’ın fotoğrafları ve Ata Güner’in grafik tasarımı ile de albümdeki “toprak kokusu”nu sadece şarkıları dinlerken değil, kartoneti incelerken de duymak mümkün.