Temiz bir rock albümü: Atlas - "Selam Yabancı"
‘80’li yıllarda MFÖ, Yeni türkü, Ezginin Günlüğü ve Bulutsuzluk Özlemi’nin açtığı yoldan yürüyen ve “rock”tan, türküye uzanan farklı formatlarda özgün ve alternatif işler yapan bir dolu grup türemiş ve o günlerde değeri tam bilinmese de Türkçe popüler müzikte ‘90’lar ve sonrasında da etkisi hissedilecek ciddi bir yeni yol açılmıştı. Kumdan Kaleler de bu gruplardan biriydi. Kumdan Kaleler’i dinleyen ve takip edenlerin adına aşina olduğu Tuna Kiremitçi ise sonrasında yazar/köşe yazarı olarak adından söz ettirdi. Hatta öyle oldu ki kendi adını taşıyan ilk solo albümü “Kendi Halinde”yi yaptığında, “Kiremitçi de şarkıcı oldu,” diyenler çoğunluktaydı. Aradan epey bir zaman geçti ve benzer yorumları geçtiğimiz günlerde yine gördüm. Çünkü Tuna Kiremitçi bu defa da Atlas grubunun solisti olarak şarkı söylüyordu. Kiremitçi’nin okul arkadaşlarıyla birlikte hayata geçirdiği Atlas projesinin ilk albümü “Selam Yabancı”, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlandı.
Müzikle ilgisi sadece şarkı söylemekten ibaret olmayan, şarkı da yazan Tuna Kiremitçi, başından beri çok etkileyici, dikkat çekici, sesi akıllarda kalan bir şarkıcı olmadı ama bu defa başka türlü bir şarkı söyleme tekniğiyle çıkıyor karşımıza. Daha “cool” ve daha “rock’n roll” bir stil bu. İlk dinleyişte bir parça “old school” Amerikan “rock” şarkıcılarının parodisini yapar gibi geliyor kulağa. Gırtlağını kullanış biçimi, sesini yırtışı filan öyle tınlıyor çünkü. Zaten şarkılar da o minvalden ilerliyor. Bugünün gençliğinin dinlediği ve sevdiği Türkçe “rock” çizgisinin biraz dışında, daha orta yaşlı, daha olgun ve daha Amerikan bir tarz. Belki bu anlamda Yüksek Sadakat’in yanına konulabilecek bir grup Atlas. Özellikle de “İçelim Öyleyse”yi, Yüksek Sadakat’in “Haydi Gel İçelim”inin yanına koyabilmek çok mümkün.
Ancak şu da var ki, yıllar öncesinden gelen arkadaşlıklarını yıllar sonra bir albüme dönüştüren grubun bu ilk albümü hiç de ilk albüm gibi tınlamıyor. Her şey o derece yerli yerine oturmuş. Tuna Kiremitçi, Burak Aldinç, Selim Öztunç, Can Yalım ve Hasan Köseoğlu’nun ortak enerjisiyle ortaya çıkan müzik, icralar ve kayıt çok profesyonel ve yetkin.
Albümde daha önce Müslüm Gürses tarafından seslendirilmiş enteresan bir “rock” aranjmanı da var. “Temple Of The King”in Tuna Kiremitçi tarafından yazılan sözlerle Türkçeye adapte edilmiş versiyonu sadece sözleri değil, düzenlemesiyle de Türk usulü geliyor kulağa. Gürses’in albümünde pek fazla ön plana çıkmayan “Affet” adlı bu şarkı, bu albümün en büyük kozu gibi görünüyor. Bunun dışındaki dokuz parçanın söz ve müzikleri Tuna Kiremitçi tarafından yazılmış. İlk klip şarkısı olarak seçilen “Tabanca” da çıkış için doğru seçim. “Selam Yabancı” albüme sıkı bir açılış yapıyor. Kiremitçi’nin Bu İşte Bir Yalnızlık Var adlı romanın filminde de kullanılan “Bana Sebepsin”, hemen ardından gelen “Biçare”, dinlendikçe kendini sevdirecek şarkılardan. Sözleriyle dikkat çeken “Barbar” da öyle… Aylin Aslım’ın gruba eşlik ettiği “Canavar” benim favorilerim arasında değil. “İçelim Öyleyse” ve “Aferin Bize” ise albümde en kolay dile dolanabilecek şarkıları gibi duruyor. Benim albümde en sevdiğim şarkı ise “Rüzgâr” oldu.
Amerikan “rock” grubu ritüellerini sonuna kadar yaşatan kapak fotoğrafı bir yana, Evren Arasıl tarafından çekilen kartonet içerisindeki fotoğrafların pek göz alıcı olduğu söylenemez. Sedef Heper Özaşkınlı tarafından tasarlanan Atlas logosu ne kadar iyiyse, Ozan Bekdikli ve Melek B. Yılmaz’ın elinden çıkmış kartonet tasarımı (kapak hariç) o derece alelade.
Atlas, Türkçe “rock” müzikte bir boşluğu doldurur, yeni bir öneri olur mu? Belki hayır ama bu kulvardaki kalabalığın arasında daha parlak, daha temiz ve daha profesyonel göründüğünü ve sadece bu nedenle bile kendine şimdiden farklı bir yer edindiğini söyleyebilmek mümkün.