Sıkı bir pop-caz albümü: Elif Turan - "Can Kenarı"
Elif Turan popüler müzik sularına 2007’de yayımlanan ilk albümü “Çık Aradan” ile yelken açmıştı. Hem lise, hem de üniversitede müzik eğitimi alan, Nükhet Ruacan, Yıldız İbrahimova ve Timur Selçuk gibi isimlerle çalışmalar yapan Turan’ın bu ilk albümü Erol Köse prodüktörlüğünde hazırlanmıştı. Albüm her ne kadar genç müzisyenin caz vokaldeki başarısının altını çizmek üzere İngilizce şarkılar da barındırsa, daha ziyade Altan Çetin, Serdar Ortaç gibi dönemin popüler bestecilerinin şarkıları ön plana çıkmıştı doğal olarak. Buna karşın üzerine oturmayan bir elbise giymiş gibiydi Elif Turan. Hande Yener’in elektronik müziğe yöneldiği o günlerde, belki de Köse’nin niyeti yeni bir pop ikonu yaratmaktı ama bu niyet gerçekleşmedi ve sonrasında Turan müzik çalışmalarına devam etse de, uzun süre popüler piyasada görünmedi.
2013 Haziran ayında “Mecnun” adlı şarkısını dijital platformlarda yayımlayan Elif Turan’ın ikinci albümü “Can Kenarı” ise 2014 yılının başında Seyhan Müzik etiketiyle piyasa sürüldü.
Albümde 7 şarkı var. Bunlardan biri “Mecnun”, bir diğeri ise bir Özdemir Erdoğan şarkısı olan “Aç Kapıyı Gir İçeri”nin yeni versiyonu. Diğer şarkıları ise ilk kez dinliyoruz. Prodüktörlüğünü İskender Paydaş’ın üstlendiği albümde 5 şarkının söz ve müzikleri Elif Turan’ın kardeşi Zeynep Turan’a ait. Albüme adını veren şarkıyı ise Turan kardeşler birlikte yazmışlar. Düzenlemelerde İskender Paydaş, Alişan Göksu ve (“Mecnun”da da) Volkan Doğan Kayıkçı imzalarını görüyoruz.
Elif Turan bu defa üzerine oturan elbiseyi bulmuş ve giymiş gibi. Bir kere çok iyi şarkı söylüyor, sesini iyi kullanıyor, İngilizce şarkı ve özellikle de caz söylemenin bir dezavantajı olarak zaman zaman diksiyon ve Türkçe vurgu hataları yapıyorsa da, zamanla giderilebilecek bir kusur bu. Pop müzikte özellikle Sezen Aksu gırtlak nağmeleri ve vurgularının peşinde koşan onlarca kadın sesten sıkılanlar, Elif Turan’ın sesini ve şarkı söyleme biçimini dinleyip rahat bir nefes alabilirler. Ama bu kadarla da kalmıyor Turan ve zaten albümün geneline hâkim caz dokunuşlarını yer yer vokal tekniğinde de belirginleştirerek, bazı şarkıları ustalıklı emprovizasyonlarla süslüyor.
Zaten şarkılar ve İskender Paydaş’ın düzenlemeleri alışageldiğimiz Türk popu çizgisinde seyretmiyor bu albümde. Eski stil klavyeler, farklı ritim ve bas yürüyüşleri ile kulağı dolduran, doyuran ama buna karşın günün de gerisinde kalmayan bir müzikal çizgi bu. Mesela “İstanbul”, “Müsait Bir Yerde” ve “Son Tekrarda” daha pop, daha genç ve daha güncele yakın şarkılar iken, Ajda Pekkan’ın “Süper Star ‘83” albümünden çıkıp gelmiş gibi duran “Öyle Ya” ve sadece Paydaş’ın piyanosu eşliğinde ve canlı kaydedilen “Can Kenarı” daha klasik ama uzun vadede daha etkili olabilecek şarkılar olarak dikkat çekiyor. “Mecnun” tipik bir Ege kıyısı şarkısı olarak albümün bütününden biraz farklı duruyor. Buna karşın daha önce İzel ve Mavi tarafından da yeniden söylenen “Aç Kapıyı Gir İçeri”, nefis bir düzenlemeyle albüme şahane bir açılış yapıyor.
Çetin Özdemir’in fotoğrafları ve Murat Efe Özalp’ın sade kartonet tasarımı ile de albümün iddiasız iddialı havası bütünleşmiş gibi.
Bugüne dek Türk müzik piyasasında yapılmış popüler olmaya en yatkın pop-caz albümü olabilir bu. Popun giderek tekdüzeleştiğinden dem vurur dururuz hep. ‘70’lerde, ‘80’ler, ‘90’larda, 2000’lerde ve dahi bugünlerde… Kendimi bildim bileli vardır bu şikâyet. Oysa her dönemde sıkı alternatif işler de yapılmıştır. Belki de böylesi denemelere, farklılıklara kulaklarımızı tıkadığımız için, onlara hemen hiç şans vermediğimiz içindir bu yersiz vıdı vıdılarımız, kim bilir?