Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | İki ucu cesur bir deneme: Kubat - "Al Ömrümü"

İki ucu cesur bir deneme: Kubat - "Al Ömrümü"

09 Mart 2016 - 02:03
Kubat’ın neredeyse kusursuz denilebilecek şarkıcılık performansı bir tarafa, sadece aranjör olarak Mehmethan Dişbudak’ın her bir şarkıda neler yaptığını duymak için bile dinlenilmesi gerek
İlk albümünü piyasaya sürdüğünde takvimler 1996 yılını gösteriyordu. Herkes, türkü söyleyen henüz 22 yaşındaki bu gencin müzik piyasasında kalıcı bir yetenek olacağı konusunda hemfikirdi. Nitekim öyle de oldu. Aradan yirmi yıl geçti ve Kubat müzikte yirminci yılını onuncu albümüyle kutluyor. “Al Ömrümü” adını taşıyan yeni Kubat albümü, geçtiğimiz günlerde Studio 14 ve DMC ortaklığı ile raflarda yerini aldı.
 
2015’de sadece dijital platformlarda yayımlanan dört şarkılık mini türkü albümü “Proje 2015”i saymazsak, üç yıl önce yayımlanan son albümünde pop sularında yüzmüştü Kubat. Son derece iyi bir albümdü bu üstelik. Yeni albümünde ise türkülere ve türkü formundaki şarkılara geri dönmüş ama poptan da büsbütün uzağa gitmemiş. On bir şarkı ve bir farklı versiyonun yer aldığı bu albüm, pop-folk çizgisinde bir yerlerden ses veriyor.
 
Söz ve müziği Cevdet Bağca’ya ait (albüm kartonetinde her nedense Bağcı olarak yazılmış soyadı) “Al Ömrümü”, albümün hem adı hem de çıkış şarkısı olmuş. 2011 yılında hem Cevdet Bağca, hem de Kıvırıcık Ali tarafından seslendirilen bu şarkıyı, Kubat da 2012 yılında Gökhan Kırdar’ın düzenlemesiyle seslendirmişti. Bu albümde ise aynı şarkı, Mehmethan Dişbudak’ın düzenlemesi ile albümün en iddialı şarkılarından biri haline gelmiş.
 
İhsan Güvercin’in Gevheri’nin dizelerinden bestelediği ve 2015 yılında yayımlanan son albümünde seslendirdiği “Ey Benim Nazlı Cananım” bu albümde senfonik-“rock” denilebilecek bir düzenleme ile çıkıyor karşımıza. Hemen ardından gelen anonim Bodrum türküsü “Yansın Bodrum” ise “funky” gitarları ve disko ritmiyle şaşırtıyor. Genellikle “Demirciler Demir Döver Tunç Olur” adıyla bilinen ve öyle söylenen bu türküyü, 2007 yılında Mehmet Çelik “Yansın Bodrum”, adıyla söylemişti. Türkünün Kubat’ın söylediği bu versiyondaki trafiği de ondan alınmış sanırım.
 
İzmirli bir genç besteci ve şarkıcı olan Derya Yılmaz’ın üç şarkısına birden yer vermiş bu albümde Kubat: “Veda”, “Eyvallah” ve “Buram Buram”. Pop kategorisinde değerlendirilecek bu üç şarkının üçü de kendi kulvarı içerisinde azımsanmayacak kadar iyi ve Kubat’ın sesinde çok doğru tınlayan şarkılar. Özellikle “Eyvallah”, benim albümün bütünü içerisinde en sevdiğim şarkılardan biri oldu. Sanırım bu albüm, daha önce Demet Aktaş’ın ilk albümünde de bir bestesi yer alan Derya Yılmaz’ın müzik dünyası tarafından yakın takibe alınmasını da sağlayacak. Yine adını daha önce pek duymadığımız ama albümde bir şarkısı yer alan bir başka besteci ise Aysun Keskin. Söz ve müziği Keskin’e ait “Göresim Var” adlı şarkı da albümün iyilerinden. Ayrıca “Göresim Var” albümde iki farklı versiyonla yer alan tek şarkı.
 
 
Huşeng Azeroğlu tarafından derlenmiş Azeri bir türkü olan “Ay Beri Bak” ve Neşet Ertaş’ın meşhur “Doyulur mu?”su özellikle vokalleriyle ‘70’li yıllar Anadolu popu tadını bugünlere taşımış yeni düzenlemeler. Nitekim tam da o döneme ait bir Cem Karaca şarkısı olan “Gel Efendim” de yine şaşırtıcı bir düzenlemeyle albümde yerini almış.
 
Bolu yöresine ait anonim bir türkü olan “Gözümden Cemalin”, Kubat’ın bir şarkıcı olarak sesini kullanmadaki maharetini bir kez daha gözler önüne (daha doğrusu kulaklar önüne) seriyor.
 
 
Her şeyden çok şunun altını çizmek lazım ki, müzikal açıdan “cesur” bir albüm bu. Hem tanınmamış bestecilerin şarkılarına yer verip, hem de çok bildik şarkı ve türküleri bambaşka hale getiren düzenlemelerle dinleyici karşısına çıkarmak söz konusu ve kabul etmeli ki bu, iki ucu da çok cesur bir deneme. Koyun Kubat’ın neredeyse kusursuz denilebilecek şarkıcılık performansını bir tarafa, sadece aranjör olarak Mehmethan Dişbudak’ın her bir şarkıda neler yaptığını duymak için bile dinlenilmesi gereken, hatta müzisyenlerce ilham alınması gereken bir albüm bu. Ben ki türkülerin otantik hallerinden fazlaca uzaklaştırılmasına hiç de sıcak bakmayanlardanım, beni bile tavladı bu düzenlemeler doğrusu.
 
Nihat Odabaşı’nın siyah beyaz fotoğrafları ve Nilşah Ağaoğlu’nun özenli kartonet tasarımı da bu bütünü tamamlıyor. Tek sorun, bastığı her kartonet kesim hatalarıyla dolu olan GD Ofset’in kartonet baskısı. Tırtıklar, pürüzler, eğri kesim ve CD’yi tutan plastiğin kartonete yapışmamış olma sorunu, bu firmanın son dönemde bastığı bütün CD kartonetlerinde olduğu gibi, bunda da var. Ama zaten kartoneti dert eden üç beş kişi kaldık şunun şurasında değil mi? Bu da kadı kızının kusuru misali olsun.