Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Güzin Değişmez - "Güz'ün Şarkıları - Meftunun Oldum"

Güzin Değişmez - "Güz'ün Şarkıları - Meftunun Oldum"

14 Ocak 2013 - 11:01
Alaturka solistlerimizin alamet-i farikası haline gelen feryat figan, abartılı şarkı söyleme stillerinin aksine, tertemiz bir Türkçe’yle, sakin sakin ama her notanın, her nağmenin de hakkını vererek şarkı söylüyor Güzin Değişmez
Türk sanat müziği denilince aklımıza genellikle Muazzez Ersoy’un “Nostalji” albümlerinde söylediği türden, Yeşilçam filmlerinden ve 45’lik plaklardan hatırımızda kalmış şarkılar geliyor. Oysa klasik Türk musikisini iyi bilenler, bu tür şarkıları sanat müziğinden saymaz, alaturkanın deforme edilmiş eserleri olarak görürler. Haksız da değillerdir. Türkiye’de taş plakların yerini 45’lik ve 33’lük plaklara bırakmasına koşut olarak ticarileşmeye başlayan müzik anlayışı, sanat müziğini de geri dönüşü olmayan bir yola sokmuş, o derya deniz musiki, birkaç beylik makamın ötesine geçmeyen, sığ ve yüzeysel ama buna karşılık çok daha popüler bir hale bürünmüştür.

Bugün Türk sanat müziğinin gerçek anlamıyla icra edildiği çok az mecra, buna gönül vermiş çok az sayıda müzisyen var ne yazık. Güzin Değişmez de bunlardan biri. Bursa’da başlayan müzik yolculuğuna İstanbul’da devam eden Güzin Değişmez, yıllardır çeşitli topluluklarda solist olarak bulunmuş, üstatlardan dersler almış, türün meraklıları tarafından yakından takip edilen ve sevilen bir isim. Değişmez’in “Güz’ün Şarkıları / Meftunun Oldum” adı verilmiş ilk albümü, geçtiğimiz günlerde Kalan Müzik etiketiyle piyasaya çıktı.

‘50’li yıllarda Arap filmleri ve gazino kültürüyle yaygınlaşarak alaturka solistlerimizin alamet-i farikası haline gelen yerli yersiz gırtlak nağmeli (piyasa tabiriyle “macun yaparak”), feryat figan, abartılı şarkı söyleme stillerinin aksine, tertemiz bir Türkçe’yle, sakin sakin ama her notanın, her nağmenin de hakkını vererek şarkı söylüyor Güzin Değişmez. Üstelik korolarda (özellikle de TRT terbiyesiyle) yetişmiş alaturka solistlerinin büyük çoğunluğunda gördüğümüz gereğinden fazla tiz ve handiyse duygusuz okuma biçimi de yok Değişmez’in tavrında. Duygusunu hiç kaybetmiyor, en zor seslerde bile bir kez dahi detone olmuyor, söyledikleri anlaşılmaz hale gelmiyor. Hal böyle olunca da dinlemelere doyulmuyor.
Albümde yer alan 13 şarkının birçoğunu belki de ilk kez duyacaksınız. Çünkü söylene söylene ağızlarda sakız edilmiş yakın dönem alaturka şarkılar yerine, Türk sanat müziğinin deforme edilmemiş, kadim örnekleri var bu albümde. Şarkılar Cengiz Onural ve Birol Yayla’nın düzenlemeleriyle hem orijinalliklerini korurken, hem de bugünün müzik dinleyicisine hitap eder hale getirilmiş.

Yıllardır, özellikle de ‘80’li yıllarda her şekilde denenen çok sesli alaturka örneklerinin olmamışlığını göz önüne alırsak, sadece tanbur, kanun, kontrbas, gitar, kemençe ve birkaç parça vurmalı sazla elde edilen bu nefis bileşimin önünde saygıyla eğilmek gerekiyor. Sanat müziğini bugünün dinleyicisine dinletmenin ve sevdirmenin yolunun tam da buradan geçtiğini bu albüm bir kez daha ispat ediyor. Bu konuda yıllar birer mücevher ustası işçiliğiyle çalışan ve eserler veren Cengiz Onural ve Birol Yayla, albümde çalan tüm diğer müzisyenler (Serap Çağlayan, Erdal Akyol, Fahrettin Yarkın) ve solist Güzin Değişmez’le birlikte alkışı hak ediyor.

Sanat müziğine gönül verenlerin yıllar boyu ellerinden düşürmeyecekleri, bu türe ister istemez uzak kalanların ise ilk adımı atmak için gönül rahatlığıyla arşivlerine katabilecekleri bir albüm bu. Müzik denilen şeyin giderek ticarileştiği, basitleştiği, ucuzlaştığı bir zamanda bu tür işleri baş tacı etmemiz lazım. Umarım ve dilerim ki bu albüm benzer çalışmalar için de yol gösterici bir örnek, bir emsal teşkil eder.