Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Eski bir dostla kucaklaşmak: Bedia Akartürk - "55. Sanat Yılı"

Eski bir dostla kucaklaşmak: Bedia Akartürk - "55. Sanat Yılı"

05 Aralık 2016 - 04:12
Bir insanın 75 yaşında sesinde ve şarkıcılığında en ufak bir eksilme olmadan şarkı söyleyebilmesi ancak Akartürk gibi özel isimlere mahsus bir Tanrı hediyesi olmalı
“Pop-star” tabirinin Türk halk müziğinde bir karşılığı olsaydı, ilk sıraya yazacağımız isimlerden biri şüphesiz onunki olurdu. Bedia Akartürk ‘60’lı yıllardan bu yana Halk müziğinin en popüler yıldızlarından biri olarak var oldu hayatlarımızda. Kendine özgü sesi ile hafızalarımıza yer etti. Yanı sıra kendisinden önceki kuşağın halk müziği yıldızlarından farklı olarak sahnede ve ekranda hareketli ve neşeli tavırları, sempatisi ile de şahsına münhasır bir yıldız oldu.
 
Dönem dönem gelip geçen moda akımlara çok yüz vermeden otantik halk müziğini korudu ve yaşattı. Çok ender olarak Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses şarkıları söylediğinde bile o şarkıları halk müziği formuna adapte etti. Bir yörenin, bir ağzın türkücüsü olmadı; Ödemişli olmasına karşın Ege türküleri kadar diğer bölgelerin türküleriyle de sevildi, kabul gördü.
 
Bedia Akartürk bugün 75 yaşında ve 55. sanat yılını yeni bir albümle kutluyor. Albüm elime ulaştığında çocukluğumdan bu yana kulağımı doldurmuş o şen sesi yeniden duymak beklenmedik bir yer ve zamanda eski bir dostla rastlaşmak duygusunu yaşattı bana. El yazısıyla yazılıp imzalanmış ve albüme iliştirilmiş mektubu gördüğümde ise o dostla kucaklaşmış kadar oldum.
 
Ati Müzik etiketiyle piyasaya sürülen “55. Sanat Yılı” adlı albümde on dört türküye sesiyle hayat vermiş Bedia Akartürk. Kenan İlgen yönetmenliğinde hazırlanan albüme aranjör olarak Müslüm Sevim ve Serhat Şentürk imza atmış. Hemen hepsi bildik, tanıdık türkü ve türkü formunda besteleri Akartürk’ün sesinden yeniden dinlerken, hem halk müziği formalarının dışına çıkmadan, hem de bugünün “sound” anlayışını es geçmeden yakalanmış müzikal tatla şöyle başından sonuna dolu dolu bir halk müziği albümü dinlemenin keyfine varıyorsunuz.
 
Bedia Akartürk çocukluğumun plaklarından, ilk gençlik yıllarımın siyah beyaz televizyon ekranlarındaki tek tük eğlence ve konser programlarından kalma anılarla en çok “Elmaların Yongası”dır, “Aslan Mustafa”dır, “Gayri Dayanamam”dır benim için. Muhakkak başkaları için de başka türkülerdir ama bu albüm bu mantıkta bir “best of” değil. “Gayri Dayanamam” var evet, yanı sıra “Mühür Gözlüm” de var, “Yeşil Başlı Gövel Ördek” de, “Zar Etme Bülbül” de.
 
Akartürk elbette ki yılların bilgisi ve tecrübesi, özellikle de sahne deneyimi ile halkın nabzını tutacak, enerjiyi hiç düşürmeden ardı ardına kalbe dokunacak, yeri gelince coşturacak türküleri sıralamayı iyi biliyor ve albüm tam da bu nedenle su gibi akıp gidiyor.
 
 
Bir insanın 75 yaşında sesinde ve şarkıcılığında en ufak bir eksilme olmadan şarkı söyleyebilmesi, görüntüsü ile de hâlâ ‘70’lerde nasıl biliyorsak öyle kalabilmesi ancak Akartürk gibi özel isimlere mahsus bir Tanrı hediyesi olmalı. Tıpkı gökyüzündeki yıldızlar gibi yeryüzündeki yıldızları da hep bildiğimiz, hatırladığımız gibi görmek isteriz ya, Bedia Akartürk işte tam da o hissi yaşatıyor bu albümle.
 
Geçtiğimiz günlerde Altın Kelebek Ödül Töreninde yirmi yılını doldurmuş bir pop yıldızımıza ödül verilir, halk müziği, arabesk ve fantezi türleri bir tek kategoride birleştirilirken benim gibi gördükleri karşısında sinirleri bozulmuş, bu ülkenin müziğini, müzik geçmişini iyi kötü bilen herkes için bu albüm bir yatıştırıcı olabilir. Albümün tam da o gecenin ertesi sabahı elime ulaşması bende öyle bir etki yarattı nitekim.
 
55. yılınız kutlu olsun Bedia Akartürk. 60. yılınızı da kutlamak temennisiyle.