Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Yavuz Hakan Tok | Derdi olan bir adam: Çağın Bodur

Derdi olan bir adam: Çağın Bodur

09 Ocak 2023 - 10:01
.
“Hayatımın ilk ve en güzel albümlerini hep kasetlerden dinledim. Bu yüzden ilk albümümün kapağında hayali de olsa bir kasetim olsun istedim,” demiş Çağın Bodur sosyal medyada albümünün duyurusunu yaparken. Evet, Ünlü Mamüller etiketiyle yayımlanan “Kanlı Ay”, uzun süredir müzik piyasasında olan Çağın Bodur’un ilk albümü ve evet, kapak resminde sahiden bir kaset ve kapağı var.
 
Çok genç yaşlarında nevi şahsına münhasır olabilmeyi başarmış bir şarkı yazarı Çağın Bodur. Onun yazdığı ve Toygar Işıklı’nın seslendirdiği “Sen Eşittir Ben”, “Nergis”, “Hayat Gibi” ve “Sardunyalar” gibi şahane şarkılarının üzerinden 10 yıl ve hatta daha fazlası da geçmiş. Çağın bundan 10 yaş daha gençti ama o şarkılarda bile onun kendine has dilini, üslubunu, melodi örgüsünü hissetmek mümkündü. Bugün de mümkün. “Kanlı Ay”daki sekiz şarkının sekizi de ayrı ayrı “Ben bir Çağın Bodur şarkısıyım,” diyor. 
 
“Kendimi anlatayım müsaadenizle,” cümlesiyle başlıyor albüm. Anlatıyor da nitekim. Başından sonuna çok içten, çok gerçekçi ve bir o kadar da abartısız bir iç dökümü dinliyoruz. Her şarkıdan en az bir cümle “Bunu ben de hissettim,” dedirtiyor dinlerken, en az melodi cümlesini ıslık edip çalıyorsunuz dinledikten sonra. Popüler müzikte içine düştüğümüz bu melodi fukaralığında, bu çok ama boş söz anlamsızlığında ansızın önünüze konuvermiş bir ziyafet hissi yaratıyor Çağın’ın şarkıları.
 
Çağın Bodur’un şarkı yazarlığı da şarkıcılığı da günün müzikal trendlerinden bağımsız, zamansız bir yerden tınlıyor. Aslolan da budur ya hani. Bir senfoni orkestrasıyla da bir tek gitarla da hatta ıslıkla da çalınabilen şarkılar kalır, gerisi modadır, modası geçince tatsızlaşır, hatta bazen sözü, “sound”u filan komik gelir. Belki de bu yüzden albümde yer yer daha fazla akustik enstrüman, özellikle yaylı sazlar duymak istedim. Sözgelimi ’80’ sonu ’90’ başı bir Kayahan şarkısı ihtişamındaki “İstanbul”, çok daha güçlü ritim sazlarla ya da “Canım Yanıyor” keman kontrşanlarıyla çok daha etkili olabilirdi belki de.    
Biliyorum bu artık koca bir maliyet demek ve biliyorum “synth” altyapılar şu ara çok revaçta. Çok mümkün ki bu gerekçelerle Alper Gemici imzası taşıyan düzenlemelerde ağırlıklı olarak elektronik sesler kullanılmış ama bu şarkıların daha fazlasını istediği hissine de sık sık kapıldım dinlerken. 
Buna rağmen bütünde başından sonuna kadar bizi kendi duygu dünyasının içine sokabilmeyi başaran bir albüm “Kanlı Ay”. Tek tek yayınlanan şarkılar, her bir teklide başka telden çalmalar filan derken bırakın duygu dünyasına girmeyi, azıcık tanıyıp anlamaya mümkün değil imkân bulamadığımız bir dolu müzisyen ya da müzisyen adayının arasında öyle bir yere geldik ki dinleyici olarak, artık müzisyenleri değil şarkıları takip eder ve tanır olduk. Oysa bu albümde bir derdi olan ve bu derdini kendi meşrebince, kendi sözleri ve melodileriyle anlatan bir genç adam var. Bu bile tek başına çok değerli.   
 
Çağın Bodur’un bu albüm üzerinde uzun süredir çalıştığını, bu albümdeki şarkıların yılların birikimi olduğunu onu takip eden herkes biliyordur zaten. Belki bir zamanlama hatası da vardır işin içinde. Toygar Işıklı’nın sesinden popüler olan şarkılarının hemen ardından, herkesin “Kim bu Çağın Bodur?” diye sorduğu bir dönemde çıkabilmiş olsaydı bu albüm, ticari açıdan çok doğru bir zamanlama olurdu kuşkusuz. Popüler müziğin şekil ve el değiştirdiği, dahası servis edilme ve pazarlanma süreçlerinin de tamamen kerameti kendinden menkul yöntemlere teslim edildiği bir dönemde Çağın gibi işini doğru dürüst yapmaya çalışanların, fabrikalardaki işçiler gibi üretim bandına periyodik aralıklarla ve el çabukluğuyla ürün bırakmayı reddedenlerin işi çok zor artık. Geçenlerde Çağın’ın, albümünün görülmemesinden, görünür olmamasından, şarkılarının çalma listelerine alınmamasından, aslında özetle sistemden şikâyet eden “tweet”lerini okudum. Çok haklı olduğunu söylemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ama şunu vurgulamadan da bitirmeyeceğim bu uzun paragrafı: Bu sistemi kendilerine ne, ne şekilde verilirse öyle kabul etmeye, almaya alışmış dinleyiciler değiştirmeyecek. Bu sistemi ancak ve ancak müzisyenler değiştirecek. Tabii birlik olabilirlerse. 
 
Bu ufak çaplı manifesto parantezini kapatıp albümdeki favori şarkılarımı da sıralayayım: “Ben”, “İstanbul” ve “Derinlik Sarhoşluğu” bende diğerlerine kıyasla daha fazla iz bırakan şarkılar oldu. Ama siz üşenmeyin, başından sonuna dinleyin. Sizde iz bırakacak şarkıları kendiniz keşfedin ki ziyafetin tadı çıksın.