06 Nisan 2015 - 12:04Sanlısoy hem adamakıllı bir Türkçe “rock” albümü nasıl yapılır onu gösteriyor, hem de bir müzisyenin dünya görüşünü şarkılarla nasıl dillendirebileceğine dair zeki ve nitelikli bir örnek veriyorÇağın kaçınılmaz gereği dijital müzik, sadece müziği en iyi kalitede dinleme zevkini ve tutkusunu değil, aynı zamanda albümlerin bütün olarak bir eser olduğu gerçeğini de tarihe gömecek gibi gözüküyor. Albüm kapakları birer “tag” artık sadece. Kartonetler ise detaycı dinleyici dışında kimsenin umuru değil. Ogün Sanlısoy’un yeni albümünü elime alınca ilk aklıma gelen bu oldu. Çünkü Sanlısoy’un bizzat kendisi tarafından çizilmiş albüm kapağı ve kartonet içerisindeki illüstrasyonlar ve Melek Boçoğlu’nun tasarımıyla albüm, sıradan bir CD kutusuyla paketlenmekten kurtulup, içinden şarkıların geçtiği bir kitaba dönüşmüş. Böylece dinlediklerimizin hafızalarımıza yer edecek görsel izdüşümü en doğru biçimde imlenmiş. Bu yazıya albüm kartonetinden başlamam da bu örnek alınması gereken işe vurgu yapmak nedeniyledir zaten.
Kitapçığın çocukluğumuzdan kalma masal kitaplarını andırması boşuna değil muhakkak. Şarkıların hikâyelerinde tam da içinde geçtiğimiz döneme ait, acıtıcı, sert gerçekler var. Ama bu gerçeklerin çok uzun yıllar sonra bir masal gibi anlatılmayacağını nereden bilebiliriz ki? Sanatın/sanatçının işi tam bu değil mi zaten? Geçmiş zamanın öğretisini, şimdiki zamanın şahitliğinden geçirip, gelecek zamanda anlatılacak masallar bırakmak…
İşte Ogün Sanlısoy, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle piyasaya çıkan yeni albümü “Sen Uyurken”de bunu hakkıyla yapıyor. Hem müzikal nitelik, “sound”, şarkı sözü, beste ve icra anlamında adamakıllı bir Türkçe “rock” albümü nasıl yapılır onu gösteriyor, hem de bir müzisyenin dünya görüşünü, fikrini, hissini şarkılarla nasıl dillendirebileceğine dair zeki ve nitelikli bir örnek veriyor. “Çal”ın özellikle önceki cümlenin ikinci önermesine dair bir zirve olduğu rahatlıkla söylenebilir. “Ağaç” ve “Onbeş” de hemen peşine eklenebilir. İlk önerme ise albümün bütününü kapsıyor. “Bir albüm kaydında gitarlar, davullar nasıl tonlanır?” sorusunun bin türlü cevabı vardır belki ama “Türkiye’de kaç tane iyi örneği var?” diye sorsanız cevap vermek zordur çünkü.
Aynı şey, Türkçe “rock” şarkılarında geleneksel Türk motiflerinin kullanılması konusu için de geçerli. Arabesk nağmelerden alaturka makamlara, geniş bir yelpazeden beslenen güncel Türk “rock” müziğinde kimse zamanında Moğollların, Cem Karacaların, Erkin Korayların tutturmayı başardığı dozu tutturamıyor. Çünkü artık o dozu Kral TV, Powerturk, bilmem ne FM’ler ve avaneleri belirliyor. “Gitarları yumuşat,” diyorlar mesela. “Davulun sesini kıs, biraz da ney, klarnet üflet…” Ya da açık açık “Bu cümleyi kullanma, bu şarkıyı albüme koyma!” Bu, yaptırım gücü yüksek kartele karşı, kendi müzik anlayışına sahip çıkmak da tek başına bir direniş artık… Belli ki Ogün Sanlısoy, müziğiyle de direnenlerden. En azından bu albümün yakından gösterdiği o.
Albümdeki dokuz şarkının da söz ve müzikleri Ogün Sanlısoy tarafından yazılmış. Kayıtlarda elektrik ve akustik gitar da çalan Sanlısoy’a, davulda Sertan Soğukpınar, bas gitarda Sertan Coşkun, yine gitarlarda Onur Ataman ve “keyboard”da Cihan Barış eşlik etmiş. Albümün prodüktörü Tarkan Gözübüyük’ün de dâhil olduğu bu ekip, şarkıların düzenlemelerine de birlikte imza atmış. Bilenler bilir, zaten bu isimlerin her biri, ortaya çıkan işin birer garantörü gibi.
“Rock” müzik dinleyicisi olmasanız, popa daha yakın dursanız bile kalbinize dokunacak “Son Defa”, “Sen” ve “Gün Olur”, hem Anadolu “rock” denemelerini, hem de klasik “rock” formunu sevenlerdenseniz kulağınıza çok sıcak gelecek “Merhem”, “Sonsuza” ve “İsterse” ama illa ki “Çal”, Gezi’de canınız yanmışsa “Ağaç”, Berkin’e ağlamışsanız “Onbeş”… Her biri tek başına bu albümü dinlemenize, sevmenize neden olabilir.
Albüm kitapçığının son sayfasında ve albümün son “track”ine gizlenmiş son saniyelerinde her masal kitabını bitiren cümle var: “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…” Masal nerede biter, muradına eren kimler olur, kerevetine kimler çıkar, şimdilik bilmiyoruz. Belli olduğunda ise muhtemelen biz buralarda olmayacağız. Bugünlerin masalını