Adlı adınca türkü: Necdet Kaya - "Yanık Türküler"
Necdet Kaya ilkokul yıllarında bağlama eğitimi alarak başladığı müzik yolculuğuna konservatuar eğitimi ile devam etmiş. Henüz 20 yaşındayken sahneye çıkmaya başlayan Kaya’nın ilk albümü “Yar İmiş Meğer”, 2007 yılında yayımlanmış. 2011 yılında “Kopardılar Dallarımı” adlı ikinci albümünü piyasaya süren Necdet Kaya’nın yeni albümü “Yanık Türküler”, geçtiğimiz günlerde Esen Müzik etiketiyle dijital platformlarda ve müzik market raflarında yerini aldı.
Ali Osman Erbaşı’nın müzik yönetmenliğini yaptığı bu albüm, halis muhlis bir halk müziği albümü… Tam on altı türkü var albümde ve türkülerin her biri tamamen usulünce ve üslubunca icra edilmiş, seslendirilmiş. Erbaşı tam tabiriyle çekirdekten yetişme bir müzisyen ve bugüne dek halk müziğini hem otantik haliyle icra eden, hem de modernize edilmiş haliyle seslendiren isimlerle çalışmış. Bunların arasında Belkıs Akkale, Gülşen Kutlu, Arif Sağ gibi isimler de var, Zara, Şükriye Tutkun ve hatta Müslüm Gürses gibi isimler de. Bu albümde ise öyle abartılı modernize etmeler, sentezlemeler filan yok. Handiyse vakti zamanında TRT radyolarından dinlediğimiz türden bir saflık, paklık… Sazların icrası tek sesli değil elbette. Hatta halk müziğinde pek de sık rastlamadığımız akordeon, obua, viyolonsel ve banjo gibi enstrümanlar da kullanılmış yer yer ama tüm bunlar türkülerin otantik hallerine zeval getirmeyecek kadar dozunda katılmış baharatlar olarak albüme çeşni veriyor; amaca dönüşmüyor, araç olarak kalıyor. Zaten en önemlisi, Necdet Kaya türküleri abartılı şive taklitlerine, gırtlak oyunlarına boğmadan seslendiriyor. Türkücüler arabesk, arabeskçiler türkü söylemeye başladığından beri bu denli “temiz” türkü söyleyen pek kimse kalmadı malum (TRT sanatçılarını tenzih ederek söylüyorum tabii.)
Bununla birlikte albümün tamamında (çok bildik türküler de dahi) bir tempo düşüklüğü, bir olması gerekenden daha yavaş olma hali var. Bunun sebebi Necdet Kaya’nın şarkıcı olarak bu tamperamanda seyretmesi ve düzenlemelerin ona göre yapılması da olabilir; tam tersine düzenlemeler böyle yapıldığı için Necdet Kaya’nın bu tempoda söylemesi de, onu bilemiyoruz. Ancak bu durum, standartlara kıyasla epeyce uzun bir albüm süresince dinleyici için yer yer yorucu olabiliyor.
Ne şekilde icra edilirse edilsin, içinde türkü barındıran albümlerde sıklıkla eleştirdiğimiz şey, genellikle hep aynı türkülerin kullanılıyor olması. Oysa halk müziği bu toprakların bilinen en eski müziği ve sonsuz bir zenginlik, çeşit içeriyor. Bu albümde de son yıllarda piyasada dolaşımda olan türküler ağırlıkta… “Bahçada Yeşil Çınar”, “İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım”, “Gelevera Deresi”, “Beyaz Giyme Söz Olur” bunlardan sadece bir kaçı. Neyse ki pek bilinmeyen, orijinal birkaç türkü de var. Bunların arasında 1500’lü yıllarda yaşamış halk ozanı Seyyid Seyfullah Kasım Efendi’ye ait olan “Bir Dost Bir Post Yeter Bana”, Hasan Durak’tan alınan ve İhsan Öztürk tarafından derlenen “Bir Ay Doğar”, 20. yüzyıl şairlerinden Hafız Kamil’e ait olan ve Necdet Kaya tarafından derlenen “Yayılsın Âleme Şanın Sevdiğim” sayılabilir. Keşke her türkü albümünde böyle en azından birkaç farklı eser olsa.
Albümde özellikle Mustafa Sayan tarafından bestelenmiş Âşık Veysel sözleriyle “Mimar” türküsüne dikkatinizi çekmek isterim. Bazen dünya üzerinde bin kitabın, filmin, resmin anlatamadığını, bilimin, ilmin, fennin açıklayamadığını bir halk ozanının birkaç dizesi özetleyiveriyor ve şaşırıp kalıyorsunuz. “Mimar” tam da öylesi bir türkü işte…
Ketkolektif tarafından çekilmiş pastoral fotoğraflar ve Mehtap Arslan’a ait grafik tasarım, albümün iklimine, dokusuna ve duygusuna çok uygun bir kartonetin ortaya çıkmasını sağlamış.
Özetle; çeşitli yörelerden tadında ve deminde, adlı adınca türkü dinlemek için son dönemde tavsiye edilebilecek birkaç albümden biri “Yanık Türküler”. Türün sevenleri kaçırmasın.