Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Vakit Gaziantep'e gitme vaktidir
Vakit Gaziantep'e gitme vaktidir
16 Aralık 2012 - 07:12Dünyanın en büyük mozaik müzesi burası; 7 bin metrekare sergi alanı var. Öyle müthiş bir sergileme projesi uygulanmış ki, bir müzeden ziyade Zeugma’nın içinde hissediyor insan kendini
Gaziantep’in Nizip ilçesinin dört bir yanı fıstık ağaçlarıyla çevirili Belkıs Köyü… Yolun kıvrımları Fırat’a uzanıyor. Geçit vermez Fırat’ın en sığ yerinin kıyısında artık yüzde 30’u Birecik Barajı’nın suları altında kalan Zeugma çıkıyor karşımıza… Kazı çalışmaları bitmiş, 2 bin yıllık bir tarih, imkanlar el verdiği ölçüde, olağanüstü çabalarla kurtarılmış. Geriye kalan kısımda arkeolojik çalışmalar devam ediyor. Bu bölümün suda kalma tehlikesi yok. Ve hedef de yeni buluntuları, yerinde bir açık hava müzesi olarak sergilemek.
Büyük İskender’in beş komutanından biri olan Seleukeia’nın kurduğu bu kentte hüzün ve huzur yan yana duruyor. Su altında kalan kısımdaki Fırat manzaralı villalardan çıkarılıp, Zeugma Mozaik Müzesi’ne taşınan mozaiklerle, kurtarılamayanlar arasında… Kazı alanında gezerken bu duygusal karmaşa bırakmıyor insanın yakasını, şehir merkezindeki Zeugma Mozaik Müzesi'ne gidene dek de sürüyor. İçeri girdikten sonra ise baskın duygu hayranlık. Dünyanın en büyük mozaik müzesi burası; 7 bin metrekare sergi alanı var. Ama sadece bir müze olduğu da söylenemez; öyle müthiş bir sergileme projesi uygulanmış ki, bir müzeden ziyade Zeugma’nın içinde hissediyor insan kendini. Tam karşıdaki duvarda boydan boya Zeugma Ören Yeri’nin görüntüsü yer alıyor. Tepenin eteklerinde ise Zeugmalıların günlük yaşamını geçirdiği ortamlar, mimari aslına sadık kalınarak yerleştirilmiş bir şekilde sergileniyor. Sokakları, sütunları, çeşmeleri, villa içleri, duvarları, hamamlarıyla... Villa sakinleri de az sonra yanı başınızda belirecekmiş gibi.
Avlularda yer alan sığ havuzların zeminlerindeki ‘kurtarılmış’ mozaikler, Fırat’ın 13 farklı renkteki çakıl taşları ve şehrin etrafındaki ocaklardan çıkarılan özel taşlar kullanılarak yapılmış. Nefes kesiyorlar! Her birinin anlattığı farklı bir mitolojik hikaye var. Başında mavi yeşil sarmaşıklarla şarap tanrısı Dionysos… Dionysos ve Ariadne’nin düğünü sahnesi.... Truva Savaşı’na katılmasın diye kız elbisesi giydirilerek kral Lykomedes’in sarayına kaçırılan Akhilleus’un kimliğinin ortaya çıkış anı... Fırat Nehri'nin çevresine sunduğu bolluğu ve bereketi simgeleyen Toprak Ana Gaia... Ve diğerleri... Müzenin yaklaşık üçte birini kaplıyor bu görkemli mozaikler. Kulaklıklarını takmış, anlatılan hikayeleri dinleyerek bir masal şehrinde dolaşır gibi ziyaretçiler. Artık hangi ev sahibi, hangi mitolojik hikayeyi sevdiyse, onun mozaikleriyle çevrili bir masal şehri burası.
Fırat Nehri’nin kenarında bulunan Roma hamamının kalıntıları arasındaki bronz Mars Heykeli, Zeugma'nın en göz alıcı buluntularından biri! Eski Yunan’da savaş tanrısı Ares’ in Romalı karşılığı olan Mars, 1.52 boyuna rağmen kapılardan sığmaz bir görüntü veriyor. Büyüleyici bir ihtişamı var. Gümüşten ve altından gözleri yakıcı bir derinlikle bakıyor.
Veeee... Gözleri ömre bedel Çingene Kızı: Üst katta, simsiyah bir labirentin içinden geçilerek ulaşılan Zeugma’nın simgesi! Hangi köşeden bakarsanız bakın gözleri sizin üzerinizde; 360 derece boyunca değişmiyor bu bakış. Kimine göre hüzünlü, kimine göre korkmuş, bazısı mutlu olduğunu, bazısı da endişeli baktığını söylüyor.
Velhasıl, kültür turlarıyla ilgileniyorsanız ve hala görmediyseniz, vakit Gaziantep'e gitme vaktidir. Cumhurbaşkanlığı 2012 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü arkeoloji dalında kazanan Zeugma Mozaik Müzesi'nin arkasındaki gizli kahramanlardan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey'in de dediği gibi "Gaziantep artık sadece bir fıstık, kebap, baklava değil, bir müzeler kenti". Başkan haklı. Tamam, baklava hakkınız saklı kalsın ama görünen o ki, yakın gelecekte Zeugma Müzesi, baklavanın iktidarını epeyce zora sokacak.
Gaziantep’in Nizip ilçesinin dört bir yanı fıstık ağaçlarıyla çevirili Belkıs Köyü… Yolun kıvrımları Fırat’a uzanıyor. Geçit vermez Fırat’ın en sığ yerinin kıyısında artık yüzde 30’u Birecik Barajı’nın suları altında kalan Zeugma çıkıyor karşımıza… Kazı çalışmaları bitmiş, 2 bin yıllık bir tarih, imkanlar el verdiği ölçüde, olağanüstü çabalarla kurtarılmış. Geriye kalan kısımda arkeolojik çalışmalar devam ediyor. Bu bölümün suda kalma tehlikesi yok. Ve hedef de yeni buluntuları, yerinde bir açık hava müzesi olarak sergilemek.
Büyük İskender’in beş komutanından biri olan Seleukeia’nın kurduğu bu kentte hüzün ve huzur yan yana duruyor. Su altında kalan kısımdaki Fırat manzaralı villalardan çıkarılıp, Zeugma Mozaik Müzesi’ne taşınan mozaiklerle, kurtarılamayanlar arasında… Kazı alanında gezerken bu duygusal karmaşa bırakmıyor insanın yakasını, şehir merkezindeki Zeugma Mozaik Müzesi'ne gidene dek de sürüyor. İçeri girdikten sonra ise baskın duygu hayranlık. Dünyanın en büyük mozaik müzesi burası; 7 bin metrekare sergi alanı var. Ama sadece bir müze olduğu da söylenemez; öyle müthiş bir sergileme projesi uygulanmış ki, bir müzeden ziyade Zeugma’nın içinde hissediyor insan kendini. Tam karşıdaki duvarda boydan boya Zeugma Ören Yeri’nin görüntüsü yer alıyor. Tepenin eteklerinde ise Zeugmalıların günlük yaşamını geçirdiği ortamlar, mimari aslına sadık kalınarak yerleştirilmiş bir şekilde sergileniyor. Sokakları, sütunları, çeşmeleri, villa içleri, duvarları, hamamlarıyla... Villa sakinleri de az sonra yanı başınızda belirecekmiş gibi.
Avlularda yer alan sığ havuzların zeminlerindeki ‘kurtarılmış’ mozaikler, Fırat’ın 13 farklı renkteki çakıl taşları ve şehrin etrafındaki ocaklardan çıkarılan özel taşlar kullanılarak yapılmış. Nefes kesiyorlar! Her birinin anlattığı farklı bir mitolojik hikaye var. Başında mavi yeşil sarmaşıklarla şarap tanrısı Dionysos… Dionysos ve Ariadne’nin düğünü sahnesi.... Truva Savaşı’na katılmasın diye kız elbisesi giydirilerek kral Lykomedes’in sarayına kaçırılan Akhilleus’un kimliğinin ortaya çıkış anı... Fırat Nehri'nin çevresine sunduğu bolluğu ve bereketi simgeleyen Toprak Ana Gaia... Ve diğerleri... Müzenin yaklaşık üçte birini kaplıyor bu görkemli mozaikler. Kulaklıklarını takmış, anlatılan hikayeleri dinleyerek bir masal şehrinde dolaşır gibi ziyaretçiler. Artık hangi ev sahibi, hangi mitolojik hikayeyi sevdiyse, onun mozaikleriyle çevrili bir masal şehri burası.
Fırat Nehri’nin kenarında bulunan Roma hamamının kalıntıları arasındaki bronz Mars Heykeli, Zeugma'nın en göz alıcı buluntularından biri! Eski Yunan’da savaş tanrısı Ares’ in Romalı karşılığı olan Mars, 1.52 boyuna rağmen kapılardan sığmaz bir görüntü veriyor. Büyüleyici bir ihtişamı var. Gümüşten ve altından gözleri yakıcı bir derinlikle bakıyor.
Velhasıl, kültür turlarıyla ilgileniyorsanız ve hala görmediyseniz, vakit Gaziantep'e gitme vaktidir. Cumhurbaşkanlığı 2012 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü arkeoloji dalında kazanan Zeugma Mozaik Müzesi'nin arkasındaki gizli kahramanlardan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey'in de dediği gibi "Gaziantep artık sadece bir fıstık, kebap, baklava değil, bir müzeler kenti". Başkan haklı. Tamam, baklava hakkınız saklı kalsın ama görünen o ki, yakın gelecekte Zeugma Müzesi, baklavanın iktidarını epeyce zora sokacak.