Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Türkü önyargısı ve Burcu Güneş

Türkü önyargısı ve Burcu Güneş

09 Nisan 2018 - 11:04
Chopin’in çello ve piyano için bestelediği sonatı Maria João Pires ve Pavel Gomziakov’dan dinledim, çok sevdim. Tom Jones’un ‘Delilah’sının yeri ayrıdır bende.
Bu yıl Oscar’da en iyi özgün şarkı ödülü ‘Remember Me’nin oldu ama benim favorim Sufjan Stevens’ın ‘Call Me By Your Name’ filmi için yazdığı ‘Mystery of Love’dı... Bu tip yorumlar yaptığımda kimi sohbetlerde, ilgiyle ve merakla dinlenir. Müzik uzmanlık alanım değil ama sanat gazeteciliği yaptığım için her müzik türü hakkında bir parça bilgim sahibiyim. Sohbetlerime konu olanlar ise kişisel beğenilerim. Buraya kadar kimseye sorun olmuyorum. Ama “Bazı sabahlar türkü dinlemeyi seviyorum” gibi bir laf ettiğimde misal, yine o kimi sohbetlerde, gözler fal taşı gibi açılıyor: “Sen? Milliyet Sanat’ın genel yayın yönetmeni? Türkü? Nasıl yani?”
 
 
Anadolu’nun, kendi köklerimin müziğiyle ilgilenmemin, onları sevmemin yadırganması sosyolojik incelemeye muhtaç. Beni aşar. Ama öte yandan türkünün belli bir sınıfın parametresi olarak görülmesine -bugün ve hâlâ- üzülüyorum. Bir yandan da bu üstten tavrın şaşkınlığıyla eğleniyorum. Ve evet, son günlerde yine bir türkü albümü dinliyorum. Burcu Güneş’in DMC etiketiyle çıkan ‘Anadolu’nun Güneşi’ni. Güneş’in meslek hayatının 20. yılında Türk halk müziğinin unutulmaz eserlerini seslendirdiği 12 türkülük bu albümünü dönüp dönüp baştan dinliyorum. Albüm, ilk kez Esin Afşar’dan duyduğum, beni çocukluğuma götüren, içindeki ‘dedim’, ‘dedi’lerle pek bir keyiflendiren “Yoh Yoh” ile başlıyor: “Dedim seni seviyorum, dedi vay/ Dedim bende gözün var mı, dedi ki yoh yoh”. Güneş sesindeki çağlayanı dökmüş türküye... Göz kırparak, edasını, işvesini kararında ortaya koyarak, türkünün özünü bozmadan şenlikli bir yorum sunmuş. Nesimi’nin ‘Minnet Eylemem’i Selda Bağcan’ın girişiyle başlıyor, Güneş’le devam ediyor. “Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına/ Rızkımı veren hüdadır kula minnet eylemem” diyen, düşünceleri yüzünden derisi yüzülerek öldürülen, vücudu pare pare yapılan Nesimi’nin kararlılığını, tevazusunu sesiyle canlandırıyor Güneş. ‘Deniz Üstünde Fener’de Karadeniz’in hırçın sularını sesinde yumuşatıp acısını usul usul anlatıyor: “Gel kaçalım sevduğum / Dağların arkasından/ Yandum da öleceğum/ Bu yürek yarasindan”. Selçuk Balcı’nın kemençesi aşka duruyor bütün heybetiyle... Çok sevdiğim anonim ‘Bir Ay Doğar’da kocasını cepheye gönderen ve dönmeyeceğini düşündüğü bir gece pencereden odasına sızan ay ışığında onun için ağıt yakan Ayşe’yi bütün içtenliğiyle seslendiriyor Güneş: “Uykusuz mu kaldın dünkü geceden/ Uyan uyan yar sinene sar beni/ Dağlar kışmış, yolcum üşümüş/ Nasıl edem ben?” Bir kadının acısını, bir başka kadın bütün şefkatiyle tercüme ediyor.
 
Albüm iki Neşet Ertaş türküsüyle sona eriyor: ‘Nar Danesi’ ve ‘Bahça Duvarından Aştım’. Aşkın neşeli yüzünü bütün güzelliğiyle anlatan bu iki nefis türküyü öyle bir yorumluyor ki Güneş, sesi aşkın kara ve kör taraflarına meydan okuyor, insanın kalkıp oynayası geliyor, hazır bahar da gelmişken âşık olası...
 
Ben hayatı en iyi anlatan bilge kaynaklardan birinin de türküler olduğu konusunda ısrarlıyım. Burcu Güneş’i dinleyin isterim çok. Türkü önyargısı olanlar için de, türkü sevenler için de, hazine gibi bir albüm bu.