Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Tarkan’ı niye seviyoruz?
Tarkan’ı niye seviyoruz?
13 Temmuz 2017 - 12:07“Azar coşar deli gönül, bu gözler ah neler görür” diyor Tarkan… Dev koro, hiç detone olmadan eşlik ediyor. Onlar Tarkan’ın samimiyetini nasıl hissediyorlarsa, Tarkan da onlarınkini hissediyor
İşten çıkmış, çoğu epey yorulmuş, belli kiminin canı sıkkın, ama hemen hepsi heyecan içinde yüzlerce insan akın ediyor Açıkhava’ya. Geçtiğimiz çarşamba akşamı… Tatlı bir rüzgar esiyor. Gökyüzünde yıldızlar. Tanıdık bir konser öncesi telaşı. Görevliler dört dönüyor alanda. 21.30’a doğru her şey tamam, herkes yerine oturmuş halde. Sabırsız alkışlar başlıyor. Ve sahnenin ön tarafındaki bölmenin kapağı açılıp Tarkan yerden yukarı doğru yükseliyor. İlk dans figürleriyle birlikte çığlıklar kaplıyor Açıkhava semalarını. İçinde sevinç var, özlem var, çok sevdiğin birini karşında görmenin mutluluğu var. Üç hafta önce çıkan, tüm şarkıları hayranlar tarafından ezber edilmiş yeni albümü '10'un ilk şarkısı 'Yolla' ile başlıyor konserine Tarkan. “Acıları bana yolla” diyor, “Vur ya, lafı mı olur” diyor, “Bendeki de can” diye sitem ediyor. Her bir sözü, yüzünde aynı anlama gelen cümleler kuruyor. Bir yandan da dans ediyor. Dansına kendinden geçmiş çığlıklarla karşılık veriyor hayranları. Attığı her adım, elini kaldırışı, duruşu, mikrofonunu düzeltişi, dev ekranlara yansıyan gözlerindeki ışıltı hepsi doğal; her birinde mutlu ve ‘iyi’ insanlara özgü bir enerji var. Ki bu anında dinleyiciyle buluşuyor. Bir bakıyorsunuz küçük bir erkek çocuğu gibi sahneyi bir uçtan diğerine turluyor, bazen bir köşede durup kızların yüreklerini hop ettiren bakışlar atıyor, her mimiği ayrı bir hikâye anlatıyor. Alkış, kıyamet, tezahüratla karşılık buluyor bunlar. Bu arada, bir yandan konseri izleyip bir yandan not tutan ben kadar mesai yapıyor insanlar cep telefonlarıyla. Instagram'dan canlı yayınlar, kısa videolar çekip Facebook sayfalarına koymalar, paylaştıkları fotoğraflara gelen ‘like’ları saymalar. Tek şikayetleri elde telefon bunları yaparken Tarkan’ın insanın kanını kaynatan şarkılarında zıplayamamak. Velhasıl asri zamanlarda, sosyal medya mensuplarının konser izlemesi epey zorlu.
“Azar coşar deli gönül, bu gözler ah neler görür” diyor Tarkan… Dev koro, hiç detone olmadan eşlik ediyor. Hep bir ağızdan: “Yürekli olmadan, meydan okunmadan, yaşanmaz aşk”!!!! Kimbilir kimlerin, hangi eski / yeni sevgililerin kulakları çın çın çınlıyor. Kalpten söylüyorlar çünkü. Onlar Tarkan’ın samimiyetini nasıl hissediyorlarsa, Tarkan da onlarınkini hissediyor. “Yerim ben o dillerinizi” diyor. Gözle görülür, elle tutulur bir sevgi alışverişi…
Şarkılar yavaşlıyor, sonra yeniden hızlanıyor, ritim hiç düşmüyor. Karşı konulmaz bir dansa davet Tarkan’ın kendisi. Koltuklarında oturamıyor kimse, herkes ayakta, eller havada: “Yaktın beni hain, tiryakin oldum yârim, çaldın beni benden, düştüm ağına zalim…” Aşkın mezalimini ayakları yerden kesilmiş şekilde danslarla kutsuyorlar. Yeni albümden “Biz çocukken” başlıyor. “Biz çocukken ne güzel çiçekli kırlardık, rengarenk düşkanatlı kuşlardık…” Kimdik, kim olduk diye soran bu şarkıda sessizliğe gömülüyor az önceki çılgın binler… Hepimizin çocukluğundan bahsediyor Tarkan… Şarkıdan bir aynada kendini görmenin huzuru… Sessizce de mutlu olabiliyorlar. Bir parça hüzne kimsenin itirazı yok. Onlardan biri, onları anlatıyor. Az şey mi bu?
Ve derken “Seni gidi fındıkkıran, yılanı deliğinden çıkaran, kaderim püsküllü belam” diyor Tarkan. Hooop herkes yeniden ayağa… “Yakalarsam…” Gerçekten bir yakalarlarsa… Eski ve yeni albümden şarkılar birbirini izliyor. Tarkan’ın da farkında olduğu, yeni albümün en sevilen şarkılarından birine geliyor sıra: “Beni çok sev”. Telefonların beyaz ışıkları pırıl pırıl parlıyor, gökteki yıldızlar Açıkhava’ya düşmüş gibi. Şarkıcısıyla dinleyicisinin olağanüstü düeti başlıyor: “Tut elimden, beni çok sev, kimseye verme, seveceksen ömürlük sev, bir günlük sevme”. Aslında o binlerce kişinin büyük çoğunluğu özellikle kadınlar biliyor ki, sevgiliden bunları talep ettiğiniz anda, arkasına bakmadan kaçar gider can havliyle… Ama hepsinin de dileği böyle bir aşk. Dua eder gibi söylüyorlar. Tarkan’la birlikte, Tarkan’la bir olarak… Onu bu yüzden çok seviyorlar belki de… Yarattığı ‘biz olma’ halinin iyi gelmeyeceği biri yok!
Artık konserin sonuna geliyoruz. Çekecekleri kadar fotoğraf çekmişler, en canlısından yayınlarını yapmışlar. Telefonlar çantalara, ceplere giriyor. Herkes ayakta, herkes zıplıyor. Ve Tarkan veda ediyor, parlament mavisi perde kapanıyor. En sevdikleri numara… Biliyorlar geleceğini. “Bir daha!”larla çınlıyor yer gök. Alkışlamaktan eller su topluyor. Birdenbire rengarenk konfetiler yağıyor seyircilerin üzerine. Tarkan perdeyi açıp çıkıveriyor ortaya. “Yolla bana, acıları bana yolla” diyor bir kez daha. Hani yollasalar, alıp kabul edecek, eve götürecek, elinden ne gelirse yapacak. Öyle söylüyor şarkısını. Öyle yolcu ediyor o gece Açıkhava’yı dolduran beş bin yol arkadaşını.
Tarkan’ı niye seviyoruz? Niyesi var mı ki artık?