Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Şeker portakalı fidanını kesmek

Şeker portakalı fidanını kesmek

06 Ocak 2014 - 10:01
1974 Kıbrıs Harekatı’nın ardından Diyarbakır’dan gelen iki ailenin ‘çocuk gelinleri’nin hikayesi bu. İnsanın canını fena halde yakan bir ‘kız çocuğuna’ şiddet hikayesi
Reyhan, 13 yaşında. 'Şeker Portakalı' okuyor, Zeze’nin peşine takılmış, bir portakal ağacının tepesinde. Tam o sırada en yakın arkadaşı Huriye haber salıyor, kızkardeşiyle: “Ablam dedi ki ‘halam geldi’. Sen öyle söyle o anlar”. Portakal fidanı o an kesiliyor, kendisi de henüz fidan olan Reyhan için. Zira Anadolu’da yaygın olan ‘halam geldi’ deyişi ‘regl oldum’ demek. Bu da, çocuk yaşta zorla evlenmelerine sözümona engel olan o incecik ipi kesen keskin bıçak, kızların bedeninde taşıdığı. 
 
Ağaçtan atladığı gibi arkadaşının yanına koşuyor Reyhan. Nasıl yapsalar da saklasalar bu durumu… Huriye’nin ailesi bu haberi bekliyor çünkü. Oğluyla evleneceği halası, eniştesi, eş, dost (!) Öyle küçükler ve çaresizlikleri öyle büyük ki, daha onları gördüğümüz o ilk sahnede, başlarına yıkılan dünyanın altında kalıyoruz biz de. Bu hafta gösterime giren “Halam Geldi” filminin ilk sahnesinde. 
 
Senaryosunu Evrim Kanpolat’ın yazıp Erhan Kozan’ın yönettiği film, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Akıncılar köyünde geçiyor. 1974 Kıbrıs Harekatı’nın ardından Diyarbakır’dan gelen iki ailenin ‘çocuk gelinleri’nin hikayesi bu. Akraba evliliklerinden ‘doğan, sakat kalan, ölen’ çocukların hikayesi. İnsanın canını fena halde yakan bir ‘kız çocuğuna’ şiddet hikayesi. Hoyratlıkta sınır tanımayan bir töre hikayesi. Yazık ki, Türkiye’de ciddi bir çoğunluğun hikayesi. Nasıl olmasın? Evlenen kadınların yüzde 14 kadarının 10-14 yaşları arasındaki kızlardan oluştuğu bir ülke bizimki. İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre 18 yaş altında evlenenlerin toplam sayısı 2013 yılında 134 bin 629! Bunlar istatistiği tutulabilmiş vakalar. Kayıt dışı olanlarla birlikte insanın kanını donduran rakamlar çıkıyor ortaya. Binlerce kesilmiş fidan, halasının gelişini ölüm gibi yaşamış… Hoş bu ülkede davul zurnayla kutlanmaz, sünnet mertebesine çıkarılmaz, hatta okkalı da bir tokatla buyur edilir ya hala; Reyhan’la Huriye’nin dramında en ağır karşılanmalarından birini yaşıyor.
Huriye’nin regl olduğu ortaya çıkınca, düğün dernek hazırlıklarına başlıyor ailesi. Yazık ki, Reyhan’ın kaderi de Huriye’ninkine bağlı. Çünkü Huriye çaresiz okulu bırakacak ve Reyhan’ın farklı kültürlerin çocuklarının gittiği bu okula yalnız başına devam etmesi mümkün değil. Huriye’nin okuldan alınacağı söylentilerini duyan Reyhan’ın babası, bir de kızını okuldan bir erkek arkadaşıyla aynı bankta otururken görünce bütün gemileri yakıyor. Düzmece bir ‘zeka geriliği’ raporu ve bir tomar para marifetiyle okuldan alıyor Reyhan’ı. Reyhan 'Pal Sokağı Çocukları'nı yeni okumuş, Nemeçek için üzülüyor o sıralar. 
 
 
Çarçabuk evlendiriliyor akrabalarından birinin oğluyla. Annesinin ve kendisinin bütün itirazları tekme tokatlarla boğuluyor. Kız çocuğuna şiddetin, kadına şiddetle iç içe geçtiği baba evinden çıkıp telli duvaklı gelin oluyor Reyhan. Birkaç sahne sonra da Huriye. Araya asker giriyor, kızların yaşları küçük olduğu için aileler içeri alınıyor filan ama neye yarar… Dışarı çıktıktan sonra yapacakları belli. Mahkeme kararıyla yaş büyütmek gibi bir seçenekleri var. Değil mi ki, 2011’de 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için 20 bin ailenin ‘yaş büyütme’ davası açtığı bir ülkede yaşıyoruz. Kıbrıs’ta da durum farklı değil. Değil mi ki Medeni Kanun’da evlenme yaşı 17. Bu yaşın altındakiler için, aile ve mahkeme izni varsa, şikayet eden de yoksa 13, 14, 15’lik kız çocuklarının çeyiz sandıklarına düşüveriyor ateş. 
 
'Halam Geldi' bir kez daha gösterdi ki, evlilik yaşı alt sınırı acilen düzenlenmeli. Yasal yaşın altındaki kız çocukların aile izni ve mahkeme kararıyla evlendirilmesinin önüne geçilmeli. Bir an evvel. Bu filmi izleyip, bu düzeni rahat bir vicdanla sürdürmek mümkün değil. O fidanları kesmenin vebali büyük. Umarım özellikle ilgili, ‘söz sahibi’ vicdanlar görür 'Halam Geldi'yi.