“Ne de olsa kışın sonu bahardır”
Dünya, 2020’de pandemiyle birlikte evlere kapanıp, usul usul ilerleyen bir depresyonun pençesinde ekmek yaparak, haberleri takip ederek, ‘maske, mesafe, hijyen’ üçgeninde hayata devam etme çabasındayken, bir sanatçı Normandiya’daki dört dönümlük arazide yer alan küçük evinde yepyeni bir teknikle baharı resmediyordu. Dile kolay 55 yıl yaşadığı Los Angeles’tan ayrılıp buraya taşınmış kendini karantinaya almıştı. Yolun başındaki ağaçların yanından ayrılmıyor, onların baharı müjdeleyen değişimlerini, teknolojiyi sanatın hizmetine koşarak iPad aracılığıyla resmediyordu.
20. YY’ın en önemli sanatçılarından biri olan David Hockney! İlk iPad’ini 2010 Nisan ayında ilk çıktığında almış, çok sayıda resim yapmıştı. Yıllar içinde iPad’de kendisine özel yaptırdığı küçük fırçalar ve şekillerle çalışmalarını ilerletti ve sonunda “Baharın Gelişi, Normandiya, 2020” sergisi ortaya çıktı. Sergi, Londra’daki The Royal Academy ve Brüksel’deki Palais des Beaux-Arts’ın ardından şimdi de Sabancı Üniversitesi, Sakıp Sabancı Müzesi (SSM)’nde. Bu serginin arkasında, Ai Weiwei’den Joan Miro’ya, Marina Abramovic’den Sophie Calle’a, Anish Kapoor’dan Salvador Dali’ye, Joseph Beuys’dan, Rembrandt, Rodin ve Picasso’ya kadar İstanbul’da görmeyi hayal bile edemeyeceğimiz sanatçı sergilerini getiren SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer var. Teklif, serginin küratörü Kraliyet Sanat Akademisi Yaz Sergileri Şefi ve Çağdaş Projeler Küratörü, Dr. Ölçer’in meslektaşı ve eski dostu Edith Devaney’den geliyor. Londra ve Bürüksel’in ardından, Chicago’nun hemen öncesinde sergiyi SSM’de sergilemeyi teklif ediyor Devaney, Ölçer’e. Elbette bu teklifte Ölçer’in saygınlığının, saymakla bitmez başarılarının, yaşattığı sarsılmaz güven duygusunun ve her yıl çıtasını yükselttiği SSM’nin payı büyük.
Sergi Hockney’in karantina koşulları altındayken iPad’iyle yaptığı toplam 116 resmini içeriyor.
Sergi salonunda gezerken, epeydir baharı bekleyen kumrular gibi yol gözleyen bizler kiraz ve armut ağaçları arasında, renk renk çiçekler içinde, yeşilin sayısız rengine al gözüm seyreyle diyerek bambaşka bir mutluluğu deneyimliyoruz, içinde bolca umut olan, hayat taşan, “Yaşamak güzel şey be kardeşim” dedirten bir mutluluğu.
Aynı ağacın Şubat 2020’den Nisan 2020’ye uzanan resimlerine bakarken misal, kederli kuru dalların sevinçli çiçeklenişlerine şahit oluyoruz. Ağacın değişimini anbean izleyerek kahverengiden yeşile yol alan Hockney, hayatın işleyişine de gönderme yapıyor. “Ne de olsa kışın sonu bahardır” diyerek “Bu da gelir bu da geçer ağlama” öğüdüne baharı gerekçe gösteren Daimi’nin Anadolu topraklarında verdiği teselliyi Hockney, Normandiya topraklarında tekrarlıyor.
Nitekim, Dr. Ölçer de sergi kataloğunun giriş yazısında “Sergi, bir mevsimin baştan sona hikâyesi, adeta kutlama niteliğinde. Doğanın mucizelerini, her şeye rağmen sürekli yenilenen yaşam döngüsünü bize ve tüm seyircilere hatırlatıyor. Tüm dünya için fazlasıyla zor geçen, hepimizin evlere kapandığı, gerçek dünyayla bağımızın koptuğu iki seneden sonra doğayı ve baharın yeniden doğuşunu kutlayan bu serginin hepimiz için umut ve neşe kaynağı olmasını dilemekteyiz” diyor. Dileği de kabul oluyor.
“Bu hayat pahalılığında mı?” diye sormayacağınızı bilsem, “Türkiye’nin neresinde olursanız olun, kendi baharınızla yetinmeyin; kalkın gelin İstanbul’a, Hockney’in baharını yaşayın” derdim. İstanbullular şanslı. Şurada duruyor, yemyeşil bir sanat cenneti olan SSM. Sergi 29 Temmuz’a kadar açık. Mutlaka gidip görün isterim.
İyi pazarlar.