Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Kösem Sultan'ı anlamak
14 Aralık 2015 - 10:12
Solmaz Kamuran’ın İnkılap Yayınları’ndan çıkan ‘Kösem/İktidar Şerbeti Kan Kokar’ adlı romanını okuyunca bildiklerime yakın bir Kösem portresiyle karşılaştım. Ama fazladan bir de Kösem’i anlama duygusu hasıl oldu
Biz Osmanlı’nın en güçlü, en acımasız kadını olarak bildik Kösem Sultan’ı. Karşısına geçen herkesin tir tir titrediği, gerektiğinde oğlunun katledilmesine bile ses çıkarmayan, beş padişah görmüş, devlet işlerini bizzat yönetmiş, kudretli sert kadın... Geçtiğimiz günlerde Solmaz Kamuran’ın İnkılap Yayınları’ndan çıkan ‘Kösem/İktidar Şerbeti Kan Kokar’ adlı romanını okuyunca bildiklerime yakın bir Kösem portresiyle karşılaştım. Ama fazladan bir de Kösem’i anlama duygusu hasıl oldu... Zaman zaman onun için üzüldüm bile. Solmaz Kamuran, karakterinin psikolojik derinliğini o kadar iyi vermiş ki neyi neden yaptığını anlamamak, bazı durumlarda ona hak vermemek mümkün değil.
 
Anastasia adıyla Venedik’in Tinos Adası’nda doğuyor Kösem Sultan. İtalyanca, Rumca, Latince konuşan, çok iyi satranç oynayan, ut çalan, iri gözlü güzel bir kız... On dördünde korsanlarca kaçırılıp İstanbul’da bir köle pazarında Saray’a satılıyor. Harem’deki derslerde hep önde gittiğinden Kösem adını veriyorlar ona. Osmanlı tahtının o dönemki padişahı I. Ahmed önce zekâsına vuruluyor Kösem’in. Her gün kütüphanede satranç oynuyorlar, geceleri de birlikte geçiriyorlar. Art arda dört kız çocukları oluyor. Kimseye kötü davranmayan, şefkatli merhametli bir kadın o günlerde Kösem. Derken oğlu Murad dünyaya geliyor.  I. Ahmed’in boş veren tutumu yüzünden Kösem devlet işleriyle de uğraşmak zorunda kalıyor. I. Ahmed ölüyor, kardeşi I. Mustafa tahta çıkıyor. Sonra da Şehzade Osman... Osmanlı padişahının klasik can korkusuyla Genç Osman kardeşi Mehmed’i boğduruyor. Kösem intikam ateşiyle yanıyor, Osman’ın tahtının altını oymaya karar veriyor. Askeri kışkırtıyor. Sonunda Osman boğduruluyor. Gel zaman git zaman I. Ahmed’in on bir yaşındaki şehzadesi IV. Murad tahta getiriliyor. Bir satranç oyunu gibi devam ediyor Kösem’in hayatı. Oğlunun küçük oluşu nedeniyle, devlet işlerinin çoğunu ustalıklı hamlelerle satranç oynar gibi hallediyor. Aslına bakarsanız başka şansı da olmuyor. Bu süreçte dimdik ayakta durması gerekiyor; kararlı ve sert olması... Murad büyüdükçe karşı çıkıyor annesine, devlet işlerine karışmasını istemiyor. Giderek öfkeli birine dönüşüyor, Kösem’den olmayan iki erkek kardeşini de öldürtüyor. İnsanlar huzuruna abdest almadan giremiyorlar, öldürülecekleri korkusuyla... Bu arada devlet güçleniyor, hazine doluyor. Murad, sıradaki erkek kardeşi Kösem’den olma Kasım’ı da katlediyor. Kösem deliye dönüyor. “Seni doğurduğum güne lanet olsun” diyerek arşa yükseliyor ettiği ahlar... Anne oğul arasındaki iktidar savaşı güçleniyor. Ve sonunda kardeşi Kasım’ı boğdurduğu odada ölüyor Murad. İbrahim tahta geçiyor. İstanbul’da cariye fiyatlarını tavan yaptıracak kadar büyük bir kadın düşkünlüğü hasıl oluyor yeni padişahta. O zevk sefa içindeyken devlet batıyor. Bu kez de İbrahim’i yola getirmekle uğraşıyor Kösem. Olmayınca ipek urgan İbrahim’in boynuna dolanıyor. Kösem’in çilesi dolmuyor bir nevi. Hemen ardından tahta çıkan yedi yaşındaki torununun sorumluluğunu üstleniyor.
 
Satranç tahtasındaki son durumu söylemeyeyim. Ama bir solukta okuyacağınız, Türkçesi nefis, su gibi akan bir roman olmuş ‘Kösem’. Tarihi romandaki ustalığını bir kez daha konuşturmuş Solmaz Kamuran. Ekranlarda Kösem rüzgârı eserken onu biraz daha yakından tanımak isteyenler için birebir. İyi araştırılmış, üzerinde senelerce titizlikle çalışılmış.
 
Tarih müfettişliğine meraklı, tarihi dizilerde, romanlarda kusur aramaktan onların tadına varamayanlar için değil ‘Kösem’. Arka planına Osmanlı’yı almış, tarihi karakterlerine can katmış, hepsinden önemlisi sarayın mutlulukla ilişkisini de sorgulayan, kurgusu sağlam nefis bir roman.