Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | ‘Kendinize ait bir odanız olsun’

‘Kendinize ait bir odanız olsun’

26 Mart 2018 - 10:03
Kadın ve kurmaca ilişkisini ele aldığı ‘Kendine Ait Bir Oda’ adlı kitabında Virginia Woolf, yazar olmak isteyen kadına iki öğütte bulunur: Para kazanın ve kendinize ait bir odanız olsun.
Ardından da ekler: “Sizden para kazanmanızı ve kendinize ait bir odanızın olmasını isterken aynı zamanda hakikatle birlikte yaşamanızı istiyorum, söyleseniz de söylemeseniz de görünüşe göre bu hayat insana zindelik verir.”
 
Yüz yıllar boyu erkek egemen evlerde, kendine mutfak dışında bir alan bulamamış, yoksullukla sınanmış, erkeklerle eşit tutulmamış kadının kaderi, Woolf’un bu kitabı yazdığı 1929’dan bugüne büyük değişiklikler gösterdi. Ama hâlâ kadınların önemli bir bölümünün kendine ait odası yok! O odaya sahip olması için en büyük desteği verenlerden biri de sanat kuşkusuz. Nitekim bu hafta Bomontiada’daki Leica Gallery’de açılan ‘Kendine Ait Bir Oda’ adlı fotoğraf sergisi bunun son örneklerinden biri.    
 
Sergide dört kadın sanatçının işleri yer alıyor.İran’dan Tahmineh Monzavi, Almanya’dan Charlotte Schmitz ve Türkiye’den Meltem Işık ile Cansu Yıldıran. Sergi, kadın sanatçılara kendilerini ifade edebilmeleri için ’kendine ait bir oda’ yaratıyor. Sergiyi düzenleyen Yasemin Elçi, “Bu sergi aynı zamanda kadınların onları kısıtlayan hayallerden ve takıntılardan veya sınırlardan kurtulmaları için bir çağrı” diyor.
 
Cansu Yıldıran ‘Mülksüzler’ adlı serisinde Karadeniz kadınını odağa yerleştiriyor. Sert doğa koşullarında, erkekten fazla çalıştığı halde hiçbir mülkü ve kendine ait odası olmayan Karadeniz kadınını... Fotoğraflardan birinde, oturma odasında oturmuş bir kadın dikkat çekiyor. Yüzünde hüzün, yorgunluk ve en çok da pes etmişlik... Arkasındaki duvarda çerçeveler içinde fotoğraflar. Her biri erkek... Kadın üretime katkıda bulunduğu halde tek kare fotoğrafla bile yer alamıyor erkek dünyasında.
 
Charlotte Schmitz, iki yıl Balat’ta yaşamış. Oradaki komşularını fotoğraflamış bu süreçte. Kadınların eve hapis yaşamlarını inceleyen
sanatçı, çocukluktan itibaren bir prens bulmak ve evlenmek üzerine işlendiklerini fark etmiş. Çektiği fotoğraflarda daha çocuk yaşta evlilik, gelinlik hayalleri kuran kızların, kendini erkeğe adamış ve güzellikle var olmaya çalışan kadınların hazin kareleri yer alıyor. Bir erkeğe ait olma öğretisiyle büyütülmüş, eve tıkanmış, kendine ait bir odası olmayan kadınların...
 
Tahmineh Monzavi, ‘Taç Giydiren’ serisinde bir güzellik yarışması kurgulamış. Kadının ‘güzellik’ kavramıyla kendini tarif etme seçimi ya da zorunluluğu İranlı kadınlar üzerinden anlatılıyor bu defa. Bu anlayıştaki köhneliğe yarışma mekânı olarak seçilen evin yıkık döküklüğüyle
vurgu yapıyor sanatçı.
 
Meltem Işık, ‘Aynı Nehirde Bir Daha’ adlı serisiyle sergide. Kadın bedeninden detay alıp onu tuvale basıyor. Sonra da kadına bu tuvali tutturup onu fotoğraflıyor. Kadın kendine bakarken yüzündeki ifadede ‘neden buram böyle’ hayıflanması var. Çocukluktan itibaren taşıdığı, bedeniyle ilgili güzellik baskılarının yansıması. Bedeni, hapishanesi aslında. Ne yazık ki onun da kendine ait bir odası yok.
 
Sergi Woolf’u bir kez daha doğruluyor. Dilerim, en yakın gelecekte tüm hemcinslerimin kendine ait bir odaları olur. Karadeniz’den İran’a...