Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Kendimizi deliliğe vurmak
03 Ekim 2016 - 10:10
artnivo Project Space'te açılan 'O Zaman Renk' sergisi, içinde bulunduğumuz delilik haline gönderme yaparken, bu durumla mücadele çabamızı karikatürize ediyor
Yiğit Özgür'ün meşhur karikatüründe, siyah gür saçlı genç sorar: "Refik Abi, sence ben ruh hastası mıyım?" Refik Abi yanıt verir: "Yok be oğlum". İkinci karede ikisi birden dans etmeye başlar. Genç arkadaşımız "O zaman dans!!!" derken Refik Abi "Renk!!!" diyerek eşlik eder ona. Çoğumuz sosyal medyada ve günlük konuşmalarda popülerliğini koruyan bu karikatürdeki gibiyiz aslında. Türkiye'de ve dünyada olup biten tatsız, can sıkıcı, can yakıcı olaylar karşısında deliliğimizden şüpheleniyor, sonra da deliliğe vuruyoruz kendimizi. İşte Yiğit Özgür'ün bu karikatüründen esinlenen güzel bir sergi açıldı artnivo.com project space'te: ‘O Zaman Renk’. İçinde bulunduğumuz delilik haline gönderme yapan sergi, bu durumla mücadele çabamızı karikatürize eden yaklaşımıyla 12 sanatçıyı bir araya getiriyor.
 
Selen Sarıoğlu'nun küratörlüğünü yaptığı sergide Selin Balcı, Basako, Zeynep Beler, Burçak Bingöl, Elif Boyner, Ahmet Civelek, Sibel Diker, Alican Leblebici, Lara Ögel, Ardan Özmenoğlu, Nejat Satı ve Güneş Terkol'un işleri yer alıyor.
 
Serginin en dikkat çeken işlerinden birinde Ardan Özmenoğlu'nun imzası var. Duvara yerleştirilmiş bir ayna ve kırmızı neon ışıklarıyla aynanın yüzeyine yazılmış bir yazı: ‘Neysen O'sun'. Aynanın karşısına geçip, kaşımıza gözümüze bakarken, aniden belirmiş bir çizgiyi görmezden gelmeye çalışırken, bazen bol makyajlı savaş boyalarımızın ardına sığınırken, ayna hep aynı şeyi fısıldamaz mı kulağımıza: ‘Neysen O'sun’.
 
Bir diğer çarpıcı iş Burçak Bingöl'e ait: ‘Lel le-le lel lel’. Sanat Recaizade Mahmut Ekrem'in ‘Araba Sevdası’ romanından hareketle yapmış işini. 5 kilo ağırlığında bir amortisörü pembe kadifeyle kaplamış. O kaba metal, olduğundan farklı bir şey gibi görünüyor. Çalışmada romandaki dönemin burjuva gençlerinden, her konuşmasına Fransızca kelimeler sıkıştıran, Türkçeyi küçümseyen Bihruz Bey'e dikkat çekiliyor. Onun Fransızca kelimelerle örttüğü cehaletine... Bihruz Bey'in günümüz toplumundaki benzerlerine. İnsanı deli eden...
 
Zeynep Beler'in işi ‘Medeniyet’ bir disko topundan oluşuyor. Pulları dökülmüş, kararmış, yaşlanmış, eski ihtişamını kaybetmiş bir disko topu. Belki biraz da delirmiş. Medeniyet gibi.
 
Elif Boyner’in videosu serginin ilginç çalışmalarından biri. Sergi mekânının ortasına yerleştirilmiş bir yatak var. Üzerinde beyaz çarşaf... Yatak özel bir projeksiyonla aydınlatılıyor ve biz yatakta sağdan sola, soldan sağa dönen sanatçıyı görüyoruz. Yanında da köpeği. İşin adı ‘Bilinçlilik Ertelemeleri'. Güne uyanmak istemeyen halimizi sıra dışı melankolik bir bakış açısıyla sunuyor.  
Alican Leblebici’nin eseri insanın boğazını düğümleyen çalışmalardan. Kafası ters dönmüş sakallı bir adam resmedilmiş. Boynundaki dövmede "life" yazıyor. Resmi zihninizde ters çevirip dövmeyi yeniden okuduğunuzda bu defa "death" yazısıyla karşılaşıyorsunuz. Eserin adı ‘Death and Life’. Delirmeyip de ne yapalım?
 
Sibel Diker’in ‘Heart and Reason’ adlı işinde ise iki siyah çerçeve çıkıyor karşımıza. Her ikisinin de zemini siyah. Birinde altın sarısı derin bir bıçak kesiği, diğerinde aynı renkten dümdüz bir çizgi. Kalp ile mantık arasındaki fark. Özetle insana iyi gelen, içini açan bir sergi ‘O Zaman Renk’. Mizahı bütün zekâsıyla kullanıyor. Halimize tercüman oluyor. Katarsis keyfi yaşatıyor. Daha ilk sergisinde bu kadar vurucu bir iş çıkaran küratör Selen Sarıoğlu’nun adını bir kenara not etmekte fayda var. Belli ki önümüzdeki dönemlerde bizi şaşırtmaya devam edecek.