Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Kayıt altına almak
02 Ocak 2017 - 03:01 | 'Göçmenlik Zor Zanaat' serisinden 'El Kapıları', Hasan Hüseyin Korkmazgil'in şiiriyle Paris'te yaşayan göçmen tekstil işçilerini bir araya getiriyor.
Arter, Türkiye'de kavramsal sanatın öncülerinden Nil Yalter'in İstanbul'da bugüne kadar açılmış en kapsamlı sergisine ev sahipliği yapıyor: "Kayıt Dışı"
Arter, Türkiye'de kavramsal sanatın öncülerinden Nil Yalter'in İstanbul'da bugüne kadar açılmış en kapsamlı sergisine ev sahipliği yapıyor: "Kayıt Dışı".  Sergi dünya genelinde toplumun kayıt altına almadığı insanlara bakıyor. Ağırlıklı olarak göçmenlerin yer aldığı sergide, işçilere ve kadınlara da işaret ediliyor. Sanatçının dışlanmış olanlarla kurduğu ilişkinin yansıması olan bu büyük sergide onların varoluş mücadeleleri anlatılırken bir yandan da kayda geçmeleri sağlanıyor.
 
Serginin en çarpıcı işlerinin başında 'Deniz Gezmiş' geliyor.  Deniz'lerin idam sürecinde yapmış Yalter bu işi. Kasap kâğıdına, akrilik ve gümüşten üç daire çizmiş sanatçı. Bu daireler Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın yaşamlarını simgeliyor.  Sağ yanlarında sayfayı baştan aşağı bölen bir çizgi var: Ölüm çizgisi. Dairelerle çizgi arasındaki mesafelerin değiştiği farklı kâğıtlarda, - dava süreciyle bağlantılı olarak -  daireler ölüm çizgisine yaşlaştıkça renkleri soluyor ve ölüm çizgisini geçtikten sonra renkleri yok oluyor. Gerçekten insanı çarpan, gözlerini dolduran şahane bir iş bu...  Birkaç panelden oluşan bu işin diğer bölümleri de ilki kadar etkileyici.
 
'Orient Express'ten bir ayrıntı.
 
Bir diğer vurucu eser 'Orient Express'. Yalter, 1976'da Orient Express'e biniyor. Paris'te Gare de Lyon'dan biniyor, Milano, Venedik, Belgrad ve Sofya'dan geçerek İstanbul'a kadar geliyor. O zaman Paris'te yaşayan Türk işçiler, Balkanlar'dan bir grup insan da sanatçıyla birlikte seyahat ediyor. Bir polaroid makineyle yolcuların fotoğraflarını çekiyor Yalter. Onların hüzünlerinin fotoğrafını... Bu fotoğrafları çeşitli şiirlerle, kendi notlarıyla birleştiriyor. Bu işe yine trenden çekilmiş bir video eşlik ediyor.  'Pixelismus' ise sanatçının Kariye Müzesi'ndeki mozaiklerden esinlendiği bir çalışması. Tuval üzerine resimler ve interaktif bir bilgisayar programından oluşan işte 28 parça var. Her birinde piskopos cübbelerini süsleyen geometrik şekiller kullanılmış.  Bu parçalar sergi boyunca yerleri değiştirilerek farklı görüntüler sunacak.  Her seferinde yeni bir resim ortaya çıkacak. 
 
'Pixelismus'.
 
Kapı girişindeki göçmenlerle ilgili ilk işte duvarlar boyunca kadın göçmenlerin fotoğraflarını görüyoruz. Sanatçı yine polaroid ile çekilmiş fotoğrafların üzerinde oynamalar yapmış, onları deforme etmiş. Göz ardı edilmeye çalışılmalarını fotoğrafları manipüle ederek sağlamak istemiş. Aynı alanda Nil Yalter'in göçmenlerle yaptığı video röportajlar bulunuyor. 1970'li yıllardan 2005'e kadar uzanıyor tarihleri. Bu da gösteriyor ki video sanatının henüz emeklemeye bile başlamadığı dönemlerde Yalter, onu müthiş bir öngörü ve vizyonla kullanıyor işlerinde.
 
Bir diğer çalışma ise 'Aile Albümü'. Paris'teki Güngör ailesinin aile albümünden hareketle yapılmış bir eser. Sıradan bir aile albümü değil bu. Bir göçmen ailesine ait fotoğrafların yanı sıra ülkeden seçilmiş olanlar da var. Ailenin bir bireyinin fotoğrafıyla Ecevit, bir diğerininkiyle Yılmaz Güney yan yana duruyorlar.
 
Bir diğer vurucu iş de 'Göçmenlik Zor Zanaat' serisi. Vaktiyle Paris’te zor şartlar altında yaşayan tekstil işçilerinin fotoğraflarını Nâzım Hikmet ve Hasan Hüseyin’in şiirleriyle birleştirmiş sanatçı. Üstelik bu yerleştirmede bizim kilim desenlerimizi kullanmış.
 
Arter'in iki katına yayılan, burada hepsini anlatmamın mümkün olmadığı tüm eserleri, onlar için birkaç saat ayırarak görmenizi isterim. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak, Nil Yalter ile birlikte toplumdan dışlananları kayıt altına alma işine ortaklık etmenin sevincini yaşayacaksınız.