01 Ağustos 2016 - 11:08Charles Dickens'ın 'Bir Yılbaşı Şarkısı', dar zamanlara ilaç niyetine bir klasikDar zamanların en iyi ilaçlarından biri de klasiklerdir. Bulunduğu yerden ve şartlardan kendi zamanına, mekânına çekip ağırlar okuru. Olay örgüsü ilmek ilmek dokunurken ne gam kalır insanda ne kasavet. Tam da bugünlerde, uzmanlar darbe travmasının etkilerinden kurtulmak için sanatı, edebiyatı işaret ediyorken, yapılacak en iyi şeylerden biri de klasiklere sığınmak. Onlar korur, onlar kollar, onlar sahiden de iyi gelir. Seçenek elbette çok ama hazır bu hafta Alfa Yayınları'ndan yeni bir baskısı çıkmışken, Charles Dickens'ın ‘Bir Yılbaşı Şarkısı’nı önermek istiyorum. Son olarak 2009'da ‘A Christmas Carol / Yeni Yıl Şarkısı’ adıyla Robert Zemeckis'in yönettiği, Jim Carrey'nin başrolünü oynadığı animasyonda sinema uyarlamasını izlemiştik. Yeni yıla yakın her yıl televizyon kanallarında gösterilmeye devam eder. Kitabın yeni baskısını görmek beni mutlu etti doğrusu. Sayfalarına kapanıp saatler geçirdim. Uzmanlar haklı. Mutlu oldum. Kendimi iyi hissettim. İlk okumamdan daha çok...
Noel hikâyelerinin en güzellerinden biri aslında… İyi insan olmanın manifestolarından da biri aynı zamanda... Huysuz, aksi, cimri, sert yalnız bir adam, kahramanımız yaşlı Scrooge. Dickens karakterini tanımlarken "Hiçbir sıcaklık onu ısıtmadığı gibi hiçbir kış ayazı da üşütemezdi," diyor. İnsani duyguların hemen hepsine mesafeli. Sürekli somurtan, homurdanan. Noellerden de nefret ediyor, nefret ettiği daha başka birçok şey gibi. Bir Noel arifesi, yine Noel'i kutlamamaya yeminli, söylene söylene evine gidiyor. İçeri girdiğinde dehşete düşüyor. Çünkü karşısında yedi sene önce ölen ortağı Jacob Marley'in hayaletini buluyor. Marley, Scrooge'a üç ruh tarafından ziyaret edileceğini söylüyor. Ve sabah ilk ruh geliveriyor. "Ben Geçmiş Noellerin ruhuyum" diye tanıtıyor kendisini. Birlikte Scrooge'un çocukluğunun Noellerini ziyaret ediyorlar. Orada cılız bir ateşin karşısında oturmuş bir şeyler okuyan yapayalnız oğlan çocuğuyla, kendisiyle karşılaşıyor Scrooge. O çocuk için ağlıyor. Bir gece önce kapısının önünde Noel şarkısı söyleyen çocuğa hiçbir şey vermemiş olmasına hayıflanıyor. Keşke diyor... Bir diğer Noel'de para hırsı nedeniyle kendisini terk eden kız arkadaşını görüyor. Nedamet getiriyor ama ne fayda...
Sabaha karşı uyandığında ikinci ruh için hazır bekliyor Scrooge. O da öğlene doğru çıkageliyor: Bugünkü Noel'in ruhu. Bu defa da yakın geçmişte yaptığı hatalarla yüzleşiyor kahramanımız. Görüyor ki, yılın o günü birbirlerine karşı yılın diğer günlerinden daha nazik herkes, bir ucundan eğlencelere katılmış... Ne kadar uzaklarında kaldığını görüyor. Üzüntüsü tarifsiz. Ama yüreği de giderek yumuşuyor. Dinlediği bir Noel şarkısıyla, onu daha sık dinlemiş olsa, kendi mutluluğu için hayatın iyiliklerini elleriyle büyütebileceğini fark ediyor. Birçok ev ziyareti yapıyor ruhla birlikte, hepsinden de mutlulukla ayrılıyor.
Ve son ruh; Geleceğin Noelleri’nin ruhuyla yola çıkıyor. Yapayalnız bir cenaze töreni görüyor. "İyi niyetli olsaydı, son nefesini verirken tek başına olmaz, birileri onunla ilgilenirdi," diyorlar ölü için. O noktada kararını veriyor: "Sözü edilen bu mutsuz adam ben olabilirim. Hayatım böyle giderse beni böyle bir son bekliyor" diyor. Ve tamam diyor: "Noelin ruhunu kalbimde onurlandıracağım ve yıl boyunca ondan hiç vazgeçmeden koruyacağım. Geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayacağım. Üçünün ruhları benim benliğimde yaşayacak." Ardından kiliseye gidiyor, sokaklarda geziyor, işlerine koşturan insanları izliyor, çocukların başlarını okşuyor, dilencilerle sohbet ediyor, evlerin pencerelerinden mutfaklara bakıyor. Ve bütün bunlar inanılmaz mutluluk veriyor ona. Dickens, romanı o günden sonra Noel'in tadını en iyi çıkaranın Scrooge olduğunu söyleyerek bitiriyor, darısı sizin başınıza demeyi ihmal etmiyor.
Noel bir simge aslında. Her gün, iyi bir insan olmanın sınav takvimlerinden bir yaprak. Kitap da o yaprağı gönül rahatlığıyla koparıp mutlu yaşamanın reçetesi adeta. Geçmişle yüzleşmenin, bugünle hemhal olmanın, geleceği tasavvur etmenin... En iyi şekilde... Bizim en çok da buna ihtiyacımız var.
Dar zamanların en iyi ilaçlarından biri de klasiklerdir. Bulunduğu yerden ve şartlardan kendi zamanına, mekânına çekip ağırlar okuru. Olay örgüsü ilmek ilmek dokunurken ne gam kalır insanda ne kasavet. Tam da bugünlerde, uzmanlar darbe travmasının etkilerinden kurtulmak için sanatı, edebiyatı işaret ediyorken, yapılacak en iyi şeylerden biri de klasiklere sığınmak. Onlar korur, onlar kollar, onlar sahiden de iyi gelir. Seçenek elbette çok ama hazır bu hafta Alfa Yayınları'ndan yeni bir baskısı çıkmışken, Charles Dickens'ın ‘Bir Yılbaşı Şarkısı’nı önermek istiyorum. Son olarak 2009'da ‘A Christmas Carol / Yeni Yıl Şarkısı’ adıyla Robert Zemeckis'in yönettiği, Jim Carrey'nin başrolünü oynadığı animasyonda sinema uyarlamasını izlemiştik. Yeni yıla yakın her yıl televizyon kanallarında gösterilmeye devam eder. Kitabın yeni baskısını görmek beni mutlu etti doğrusu. Sayfalarına kapanıp saatler geçirdim. Uzmanlar haklı. Mutlu oldum. Kendimi iyi hissettim. İlk okumamdan daha çok...
Noel hikâyelerinin en güzellerinden biri aslında… İyi insan olmanın manifestolarından da biri aynı zamanda... Huysuz, aksi, cimri, sert yalnız bir adam, kahramanımız yaşlı Scrooge. Dickens karakterini tanımlarken "Hiçbir sıcaklık onu ısıtmadığı gibi hiçbir kış ayazı da üşütemezdi," diyor. İnsani duyguların hemen hepsine mesafeli. Sürekli somurtan, homurdanan. Noellerden de nefret ediyor, nefret ettiği daha başka birçok şey gibi. Bir Noel arifesi, yine Noel'i kutlamamaya yeminli, söylene söylene evine gidiyor. İçeri girdiğinde dehşete düşüyor. Çünkü karşısında yedi sene önce ölen ortağı Jacob Marley'in hayaletini buluyor. Marley, Scrooge'a üç ruh tarafından ziyaret edileceğini söylüyor. Ve sabah ilk ruh geliveriyor. "Ben Geçmiş Noellerin ruhuyum" diye tanıtıyor kendisini. Birlikte Scrooge'un çocukluğunun Noellerini ziyaret ediyorlar. Orada cılız bir ateşin karşısında oturmuş bir şeyler okuyan yapayalnız oğlan çocuğuyla, kendisiyle karşılaşıyor Scrooge. O çocuk için ağlıyor. Bir gece önce kapısının önünde Noel şarkısı söyleyen çocuğa hiçbir şey vermemiş olmasına hayıflanıyor. Keşke diyor... Bir diğer Noel'de para hırsı nedeniyle kendisini terk eden kız arkadaşını görüyor. Nedamet getiriyor ama ne fayda...
Sabaha karşı uyandığında ikinci ruh için hazır bekliyor Scrooge. O da öğlene doğru çıkageliyor: Bugünkü Noel'in ruhu. Bu defa da yakın geçmişte yaptığı hatalarla yüzleşiyor kahramanımız. Görüyor ki, yılın o günü birbirlerine karşı yılın diğer günlerinden daha nazik herkes, bir ucundan eğlencelere katılmış... Ne kadar uzaklarında kaldığını görüyor. Üzüntüsü tarifsiz. Ama yüreği de giderek yumuşuyor. Dinlediği bir Noel şarkısıyla, onu daha sık dinlemiş olsa, kendi mutluluğu için hayatın iyiliklerini elleriyle büyütebileceğini fark ediyor. Birçok ev ziyareti yapıyor ruhla birlikte, hepsinden de mutlulukla ayrılıyor.
Ve son ruh; Geleceğin Noelleri’nin ruhuyla yola çıkıyor. Yapayalnız bir cenaze töreni görüyor. "İyi niyetli olsaydı, son nefesini verirken tek başına olmaz, birileri onunla ilgilenirdi," diyorlar ölü için. O noktada kararını veriyor: "Sözü edilen bu mutsuz adam ben olabilirim. Hayatım böyle giderse beni böyle bir son bekliyor" diyor. Ve tamam diyor: "Noelin ruhunu kalbimde onurlandıracağım ve yıl boyunca ondan hiç vazgeçmeden koruyacağım. Geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayacağım. Üçünün ruhları benim benliğimde yaşayacak." Ardından kiliseye gidiyor, sokaklarda geziyor, işlerine koşturan insanları izliyor, çocukların başlarını okşuyor, dilencilerle sohbet ediyor, evlerin pencerelerinden mutfaklara bakıyor. Ve bütün bunlar inanılmaz mutluluk veriyor ona. Dickens, romanı o günden sonra Noel'in tadını en iyi çıkaranın Scrooge olduğunu söyleyerek bitiriyor, darısı sizin başınıza demeyi ihmal etmiyor.
Noel bir simge aslında. Her gün, iyi bir insan olmanın sınav takvimlerinden bir yaprak. Kitap da o yaprağı gönül rahatlığıyla koparıp mutlu yaşamanın reçetesi adeta. Geçmişle yüzleşmenin, bugünle hemhal olmanın, geleceği tasavvur etmenin... En iyi şekilde... Bizim en çok da buna ihtiyacımız var.