Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | İyi geliyor, umut veriyor
30 Kasım 2015 - 10:11
Türkan Şoray'ın yönettiği 'Uzaklarda Arama', aktris-yönetmenin alçakgönüllülüğü ve naifliğini içeren, ihtiyacımız olan filmlerden
Cuma günü Instagram hesabına “Filmimiz bu sabah sinemalarda gösterime girdi. Çok heyecanlıyım. Sevgili sinema sevenlerin filmimizi sevmeleri en büyük dileğim” diye yazdı Türkan Şoray, yönetmenliğini yaptığı “Uzaklarda Arama”yı işaret ederek. Bazı sinema eleştirmenleri filmin sorunlarının olduğunu söyledi. Daha ziyade senaryoya yüklendiler. Onlar sinemanın evrensel kriterleriyle yapıyorlar değerlendirmelerini elbette. Ama bir de duygusu var bu işin, filmden seyirciye geçen. Ve sanırım bir film, büyük bir samimiyetle çekilmişse, seyirci kimi teknik kusurları görmeyebiliyor, görse de önemsemiyor. “Uzaklarda Arama”, “İncelikli şeyler düşünmeye vakit ayırmış” bir kere. Başta Yeşilçam olmak üzere, Emek Sineması’na kadar uzanan tadında saygı duruşları var. Filmin anlatıcısı dokuz yaşındaki Yusuf’un masumiyeti gözlerini dolduruyor insanın. Gülmek de mümkün filmde, ağlamak da... Masallara inanmak da mümkün, gerçeklerin sertliğiyle sarsılmak da... Komedi gibi görmek de mümkün, dram gibi görmek de... 
 
Konusuna gelince... Şehir merkezindeki Barones Pavyon, günün birinde resmi makamlardan gelen bir emirle, küçük bir kasabaya sürülüyor. Pavyondaki kadınlar bir kamyonun kasasına doldurulup yeni adresleri Uzaklar Köyü’ne doğru yola koyuluyorlar. Gelişleri önceden haber verilen pavyon çalışanı kadınlar, kasabanın kadınları tarafından büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Ya kocaları elden giderse? Erkeklerin büyük çoğunluğunun keyfine diyecek yok bu arada. Pavyon ayaklarına gelmiş, daha ne isterler?
 
Derken köhne bir bina pavyon olarak düzenlenip açılış yapılıyor. Hayat bir Yeşilçam filmi gibi akıp giderken yine tam Yeşilçam tadında tutkulu bir aşk acısı düşüyor perdeye... O acı ki aşka duyulan inancı sınıyor. Yusuf, pavyondaki kadınlardan biri olan Deniz’le kurduğu arkadaşlık sırasında yavaş yavaş büyüyor. Kasabanın kadınlara duyduğu öfkeyle kadınların kendilerini koruma çabaları arasında tarafını da seçiyor.
 
Birbirinden farklı insanlar bir araya gelirse ne olur? Bir yandan bu soruya cevap arıyor film, bir yandan da uyum imkânlarını sorguluyor. Anlamak, anlayış göstermek... Bu fiillerin huzurun sırrını çözmek için ne denli önemli olduğunun altını çiziyor. Tatlı espriler, şarkılar, türküler, dostluklar, aşklar, iyiler, kötüler eşliğinde... Bir masal kıvamında, bir Yeşilçam masalı kıvamında... Filminin sevilmesinin en büyük dileği olduğunu söyleyen yönetmen, alçak gönüllülüğünü naifliğiyle birlikte o masala aktarıyor. Velhasıl “Uzaklarda Arama” insana iyi geliyor, umut veriyor. Sinema eleştirmenlerinin hakkı saklı kalmak kaydıyla, bizim böyle filmlere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
 
Yarım asırdır oynadığı rollerde o güzel gözleriyle içimize işleyen Şoray, bu defa yönetmen koltuğunda aynı şeyi yapıyor. İyi ki de yapıyor.