Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | İstanbul’un gerdanındaki mücevher
İstanbul’un gerdanındaki mücevher
17 Eylül 2017 - 11:09 | Gözde İlkin Pera Müzesi'ndeki işinde aile albümüne girmeye uygun görülmemiş fotoğrafları aile sandığından çıkan kumaşlara işlemiş.Altı mekanda gerçekleşen İstanbul Bienali, birbirine komşu mekanların mikro ölçekteki komşuluğunun evrensel anlamda makro ölçekteki komşuluklara ilham vermesini hedefliyor
İstanbul’un gerdanına yakışan en görkemli takılarından biri de bienal hiç kuşkusuz. İki yılda bir sanat mücevherleri kutusundan çıkarıp taktığı… Gene ışıl ışıl parlıyor bugünlerde. Zira dün başladı 15. İstanbul Bienali. Küratörlüğünü Elmgreen&Dragset sanatçı ikilisinin yaptığı… Bu yılın teması iyi bir komşu. Komşuluk ilişkilerimizin yok olmaya yüz tuttuğu bu asri zamanlarda bizi bu konu hakkında epeyce düşündürecek. Bu kavram üzerinden, ev, aidiyet, köksalmışlık, cinsel yönelimler, doğa ve insan arasındaki müdahaleler, göç temaları da gündemimize girecek bir kez daha. 55 sanatçının işleriyle…
Altı mekanda gerçekleşen bienal, birbirine komşu bu mekanların mikro ölçekteki komşuluğunun evrensel anlamda makro ölçekteki komşuluklara ilham vermesini hedefliyor.
Ben bu yıl bienali gezmeye Pera Müzesi’nden başladım. Gördüğüm ilk çarpıcı eser Yeni Delhili sanatçı Dayanita Singh’e aitti. Müzenin içinde küçük bir müze kurmuş sanatçı. Bu müzede küratörün hayali çalışma ortamını izliyoruz. İnsansız mekan fotoğraflarının yerleştirildiği bir pano dikkat çekiyor. Sanatçı insansız mekânlara yer verirken, herkesin kendi evindeki yaşam alanının kendi küratörü olduğunu söylüyor. Bir küratör gibi deneyimliyoruz müzeyi. Kataloglardan bir fotoğraf seçip hayalimizde yerleştiriyoruz onu bu müzeye.
Bu ay Milliyet Sanat’ın kapağında kullandığımız yerleştirmeyi yakından görmenin heyecanıyla tura devam ediyorum. Alejandro Almanza klasik bir resmin üzerine beton duvar yerleştirmiş. Sanki duvar tabloya asılıymış gibi duruyor. Özellikle İstanbul’da yeni yaşam alanları inşa etmek için yeşilliklerin üzerini betonla kaplayışımıza bir vurgu var. Doğaya bulunduğumuz müdahalelere…
Bir diğer nefes kesen iş Afrika kökenli Amerikalı sanatçı Fred Wilson’a ait. Birkaç parçadan oluşan bu çalışmada devasa boyutta siyah şamdanlar hayranlık uyandırıyor. Bu şamdanlar hem Osmanlı İmparatorluğu kültüründe hem de Venedik kültüründe görülüyor. Aynı zamanda Osmanlı ve Venedik arasında bir köle ticareti ilişkisi söz konusu. Afrika kökeni Osmanlı ve Venedik’te de yer aldığı halde yok sayılması nedeniyle bu şamdanlarla konuyu aydınlatmaya çalışıyor sanatçı.
Gözde İlkin’e ait çalışma da Pera Müzesi’ndeki bir başka müthiş iş. Sanatçı hayatı boyunca 13 şehir değiştirir ve bu değiştirmeler sırasında ev ve aidiyet kavramlarını sorgular. Hazırladığı işte ailesinin sandıklarından çıkan kumaşları kullanmış. Duvarlarda asılı kumaşların üzerine aile albümüne konulacak kadar önemli bulunmayan fotoğrafları işlemiş. Fotoğrafların birinde birbirine lokum yediren erkekler görülüyor. Farklı anlaşılır diye aile bu fotoğrafı albüme almak, göstermek istememiş… Eşe, dosta ve tabii komşulara… Evi nasıl kişiselleştirdiğimiz, evde nasıl bir hayat sürdürdüğümüz ve bunu dışarıya nasıl yansıttığımızın ikilemi…
Pera Müzesi ilk duraktı. Sırada İstanbul Modern, Galata Rum İlköğretim Okulu, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi, ARK Kültür ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı var. Pırıl pırıl parlayan sanat eserleriyle, İstanbul’un gerdanında… Görmek için sabırsızlanıyorum.