İnsan insanın ağusunu alır
Kimi insanların can yakma maharetlerini şaşkınlıkla izliyorum. Provasız dikilmiş her türlü kötülük tam uyuyor üzerlerine. Çok ürkütücüler. Çok hırslılar. Ölümlü oldukları bilgisinden köşe bucak kaçıyorlar. Hak ve hukuk kavramları olmadığı için vicdan mahkemeleri de yok. Onları görünce “Sartre haklı, cehennem başkalarıdır” diyorum. Ama kimi insanlar da var ki, cana can katıyorlar. Yara sarmakta mahirler. Sıcacık gülümsemeleri, samimiyet kuşanmış kelimeleriyle. O zaman da Anadolu bilgelerine hak veriyorum. “İnsan insanın ağusunu alır” diyorum. Onlarla kurduğumuz ilişkiler şifalı. Karanlık yanlarımızı keşfedip ışıtmamızı sağlayabiliyorlar misal. Tıpkı İran kökenli Pervane gibi. Fredrik Backman‘ın kitabından filme uyarlanan “Hayata Röveşata Çeken Adam” filmindeki. Sayesinde aksi Ove, gelen topa havada ters perende atarak tek ayakla vuruyor ve ömrünün son deminde hayatının golünü hayata atıyor.
Ove, 59 yaşında, huysuzluğuyla nam salmış, kısa süre önce eşini kaybetmiş, bu travmayla iyice çekilmez hâle gelmiş bir adam. 43 yıl emek verdiği işinden emekli olmaya zorlanmasının ardından hayata kendini teyellediği pamuk ipliği kopuveriyor. Tam tavana bağladığı halatı boynuna geçirmiş intihar edecekken, dışarıda bir arabanın posta kutusuna çarptığını fark ediyor, gelen seslerden. Halatı çıkarıp, koşturarak dışarı çıkıyor ve taşınma sırasında arabaları yanlışlıkla posta kutusuna çarpan yeni komşularını azarlıyor. O kadar aksi!
Tel örgüleri aşmak
Karı koca ve iki çocuktan mürekkeb ailenin annesi Pervane ile bu minik kaza sırasında tanışıyor Ove. Daha ilk andan mesafesini koyuyor. Ama ailenin merdiven talebini de geri çevirmiyor. İstemeye istemeye. Pervane, ödünç aldıkları merdiven için bir tabak safranlı pilavla teşekkür ediyor Ove’ye. Çöpe dökecekken son anda yemeye karar veriyor Ove. Direncinin kırılmaya başladığı ilk an. Ardından Pervane ne yapıp ediyor, hasta bir kediyi sahiplenmesini sağlıyor. Başta şiddetle karşı çıkan Ove, kedilerin verdiği yaşama sevincine karşı koyamıyor zamanla. Ama hâlâ aksi, hâlâ dediğim dedik. Belli ki her şeyi açıklayacak bir hikâyesi var ama kimsenin dinlemesine izin vermemiş. Tel örgülerle kapamış kendini. Pervane’ye kadar. Pervane usul usul çözüyor örgüleri, sevgisiyle, şefkatiyle zaman zaman da sert çıkarak.
Pervane sayesinde Ove’nin 59 yıllık yaşamına tanıklık ediyoruz. Babasını kaybetmesi, eşinin geçirdiği kaza, kazada anne karnında ölen bebekleri, Sartre’ın sözünü ettiği cehhenemin zebanileriyle olan teşrik-i mesaisi, canı yandıkça daha fazla can yakar hâle gelişi… Biz yavaş yavaş Ove’yi anlarken, Ove de hayatına yeni anlamlar katmaya başlıyor. Kedisi, Pervane, kendisine dede muamelesi yapan komşu çocukları sayesinde.
Yaz vizyonu her zaman olduğu gibi yavan. Bu yavanlıkta, geçen hafta canımın sinema çektiği bir gün MUBI’de izledim filmi. İnsan insanın ağusunu alırmış bir kez daha fark ettim. Karşımızdakinin hikâyesini dinlemeden onu anlamanın mümkün olmadığını. En güçlü dirençlerin samimi bir ilgiyle kırılabileceğini. “Bir kedim bile yok” diyen Kemal Burkay’ın ne demek istediğini.
Şahane bir kendini iyi hisset filmi “Hayata Röveşata Çeken Adam”. Filmin bu yıl yeniden çekileceği, Ove’yi Tom Hanks’in canlandıracağı söyleniyor. İzlemenizi çok isterim.
İyi pazarlar.