Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | ‘İnsan evrende yüreği kadar yer kaplar’
‘İnsan evrende yüreği kadar yer kaplar’
06 Ağustos 2018 - 10:082015’in Şubat ayında ayrıldı aramızdan Yaşar Kemal. Cenazesinde binlerce okuru, eşi, dostu “Yaşar Kemal onurumuzdur” sözüyle Teşvikiye’den Osmanbey’e, Şişli’ye sel olup aktı.
İstanbul’un tanık olduğu en büyük acılardan biriydi. Ki hâlâ tazedir Yaşar Kemal’le büyüyen nesiller için. Geçen hafta vizyona giren Aydın Orak’ın yönettiği ‘Yaşar Kemal Efsanesi’ adlı belgeselde bu özlem bir nebze hafifliyor. Hiç bilmediğimiz görüntüler, ses kayıtları, röportajlar, yakınlarıyla yapılan söyleşiler… Bazen onun espri yüklü koca kahkahasına karışıyor kahkahalar bazen de yaş basıyor insanın gözünü… Namuslu, yürekli, iyilikten mamul bir yazarın 92 yıllık yaşamı, edebiyatı, düşünceleri… Yad etmek, onu genç nesillere tanıtmak için önemli bir çalışma…
/* */
Çocukluğuyla başlıyor belgesel. Van’dan Çukurova’ya göçen ailesi. 1915’te Rus ordusunun mezalimi sırasında bir deri bir kemik kalmış, yaraları kurt kaynamış Yusuf’u yolda bulup evlat edinen babası. Sonra o çocuk tarafından bıçaklanarak öldürülüşü camide, 4.5 yaşındaki Yaşar Kemal’in gözleri önünde. Eniştesinin bir kurban kesimi sırasında elinden kayan bıçakla kör oluşu sağ gözünün. Yazıyı, köye gelen çerçinin alacak defterinde görmesi ilk. Sonra da takması kafasına ben bunu öğreneceğim diye. 17’sinde yazdığı ilk şiir: “Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı/Tanrı kimsenin başına vermesin böyle yalnızlığı”… 1953’ün o efsanevi kışında ev ısınmazken, eline taktığı Erzurum işi eldivenleriyle ‘İnce Memed’i yazışı, yanında yol arkadaşı Tilda. “Roman yazarken sigara içmem, alkol almam. 9’da yatar 7’de kalkarım” diye özetlemesi yazma prensiplerini ve önceliğini vurgulaması tek cümleyle: “Bir yazar insan haklarına canını verecek kadar bağlı olmazsa değil yazar, insan bile olamaz!” Bunu doğrulayan onlarca roman…
O bitip tükenmek bilmeyen davalar, mahkeme kapıları… Çerçide görüp dünyanın en önemli romanlarını yarattığı yazının cezalandırılışı uzun yıllar. Yazıyla derdini şöyle açıklaması: “Eserlerimi okuyanlar adam öldürememeli, zulmedememeli, işkence edememeli, böyle bir etkisi olmalı insanlar üzerinde”. Ve noktayı koyması: “Ben bu halkın vicdanında hiçbir zaman mahkum olmam”. Edebiyatının dünyaya açılmasında büyük katkısı olan eşi Tilda’yı kaybedişi. Cenazesinde o dev gibi bedeninin kırılgan bir çocuğunkine dönüşmesi, gözünden dizine inen yaşlar: “Ah Tilda, nazlı Tilda, ömrüm Tilda”…
Gazetelerde çıkan demeçleri: “Biraz daha ileri gidersem beni öldürebilirler. Bir faili meçhule kurban gidebilirim”. En büyük yazarlarından birine bu kaygıyı yaşatması birilerinin. Ama o hep gülen yüzü, hep halka karışan, şefkatinden merhametinden sual olunmayan hali… Asla umudunu kaybetmemesi, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’nü aldığı zaman yaptığı konuşmada altını çizdiği gibi: “Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasınlar. Kötülük her zaman ölümlüdür”. Kendi sesinden dinlediğimiz türkü: “Mezarımı derinde kazın dar olsun / Altı lale üstü de çimen bağ olsun / Ben ölürsem sevdiceğim sağ olsun”. Cenaze töreninden görüntüler. Ömrünün kışına bahar dalları takan ikinci eşi Ayşe Semiha Baban’ın acıya kesmiş gözleri, kocası toprağa verilirken. Ve o kulaklarımızda çınlayan sözü Yaşar Kemal’in: “İnsan evrende gölgesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar”.
Yaşar Kemal’in yüreğinin yüzölçümünü hesaplayabilecek bir matematik yok… Belgeseli izleyince bir kez daha fark ettim.
Etiketler: Yaşar Kemal