Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Hakikat ve yalan
01 Şubat 2016 - 10:02
'Bayan Ming'in Hiç Olmayan On Çocuğu', “Hakikat, en çok hoşumuza giden yalanın ta kendisidir” derken, sorunun zekice kurgulanmış cevabıyla bu kısa ve güçlü metne şapka çıkarttırıyor
Bazı kitaplar vardır, 700 sayfalık bir başka kitabın anlatamadığını sayfa sayısını 100’e bile tamamlamadan anlatır. ‘Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu’ da bunlardan biri. Sadece 71 sayfa ama koca koca kitaplar devirmiş gibi oluyorsunuz bittiğinde. Doğan Kitap’tan çıkan bu romanın yazarı Eric-Emmanuel Schmitt. Fransız romancı aynı zamanda oyun yazarı ve sinema yönetmeni. 1960 Lyon doğumlu. Eğitimi müzik ve edebiyat üzerine. 1980-1985 yılları arasında da Ecole Normale Superieure’de felsefe okumuş. Bu yılların etkisi ‘Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu’nda açıkça görülüyor.
 
Yalın ama kıymetli
 
Kahramanımız olan Bayan Ming kim? Çin’in Yunhai kasabasında yaşayan ve burada bulunan Grand Hotel’de tuvaletçilik yapan dünya tatlısı bir kadın. Güzel yaşlanmış, bilgelik kıvamına gelmiş... Her sözü hayattan, dolu dolu bir yaşamdan süzülmüş, yalın ama çok kıymetli.
 
Günlerden bir gün, otele gelen Fransız bir iş adamıyla tanışıyor. Bayan Ming o kadar içten ve insan canlısı ki, hemen dost oluveriyorlar. İş adamına parça parça, gün gün, on çocuğunun hikâyesini anlatıyor. Ama durumda bir tuhaflık var. Çin’deki tek çocuk dünyaya getirme yasası nedeniyle Bayan Ming’in on çocuğunun olması imkânsız. Fransız iş adamı bu durum karşısında biraz bocalıyor, hatta Bayan Ming’i yalancılıkla suçluyor içinden ama hikâyesi öyle lezzetli ki, onu dinlemekten de alıkoyamıyor kendini. Kendinden, kendi gerçeklerinden kaçan Fransız iş adamı bu hikâyelerin bir başka deyişle Bayan Ming’in verdiği hayat derslerinin bağımlısı oluyor kısa sürede. Gel zaman git zaman Bayan Ming doğum günü için tüm çocuklarının bir araya gelmesini istiyor. İyi ama bu nasıl olacak? Varlar mı yoklar mı belli değilken...
 
Özel bir karakter
 
Çok özel bir karakter Bayan Ming. Bayan Mao’yu öldürme hesapları yapan kızı Da-Xia, onun intihar ettiği haberini alınca odasına kapanıp yemeden içmeden kesiliyor. Elinden kaçırdığı için… Bayan Ming kızını teselli etmek niyetiyle şöyle diyor: “Kızım, eğer değerli bir insanla karşılaşırsan ona benzemeye çalış; sıradan bir insanla karşılaşırsan, onun hatalarını kendinde ara”. Mizaç olarak Bayan Mao ile aynı hamurdan olan genç kız, annesinin ne demek istediğini anlıyor.
 
Bir başka gün Bayan Ming, kendisini yakından tanıyormuş gibi davranan biri hakkında şu yorumu yapıyor iş adamına: “Kendini yükseklerde gören insan, içtenlikten uzak bir dost gibi davranır; sıradan insan ise dostluktan uzak bir yakın gibi davranır”. Yine bir başka sohbetlerinde “Bir şey bilen insan sevdiği insanın önüne geçmez, ama bir şeyi seven insan, zevk aldığı insanın arkasında durur” diyor. Geçirdiği araba kazasıyla ilgili şu diyaloglar geçiyor işadamıyla aralarında:
 
“Bir top gibi havaya fırladım.”
 
“Ya şoför?”
 
“Kaçmaya çalıştı. Daha ileride durdurmuşlar, öylesine sarhoşmuş ki ‘Beni yakalayamayacaksın’ diye bağırarak polislerle dalga geçmiş.”
 
“Birkaç yıl hapis yatar.”
 
“Kesinlikle.”
 
“Ama bu sizin düzelmenize yetmeyecek Bayan Ming.”
 
“Belki onu düzeltir.”
 
Diyaloglar iyi güzel de bu on çocuk var mı, yok mu? Merak ediyor insan. Yoksa böylesine bilge bir kadın bu yalana nasıl inanır ve neden?
 
“Hakikat, en çok hoşumuza giden yalanın ta kendisidir” diyen roman, sorunun zekice kurgulanmış cevabıyla bu kısa ve güçlü metne şapka çıkarttırıyor. İnsanın canı bir daha okumak, iyice sindirmek istiyor. Bayan Ming de usulca iyi edebiyatın unutulmaz karakterler galerisine giriyor.