Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Fena halde can acıtıyor!
Fena halde can acıtıyor!
10 Şubat 2013 - 07:02 | Hakan Şahin, İlkay Akdağlı, Reha Özcan ve Orkun Gülşen, İstanbul Devlet Tiyatroları'nın sahnelediği "Inishmore'lu Yüzbaşı"da.Murat Karasu’nun yönettiği "Inishmore'lu Yüzbaşı"nın en az silahlar kadar patlayan sözü: “Bütün bu katlandığımız terör eylemleri bir hiç uğruna mıydı?”
Adı Padraic. Deli Padraic… IRA’dan ayrılmış, bir başka örgütün çatısı altında, İrlanda’yı kurtarmak için her yolu mübah sayan bir militan. Gemi azıya almış. Üstelik şiddetin bizzat kendisi Padraic. Kullandığı yöntemler dehşet verici. İşkence ettiklerinin dişlerini sökmekten, kafasını kesip rendelemeye kadar yapmayacağı şey yok. Yerlisi olduğu Inishmore köyünde babası dahil herkesin ödü kopuyor ondan.
Hayatta en çok kedisi Arap’ı sevmiş Padraic… Tek dostu bu kara kedi. Evden ayrıldığı dönemlerde onu babasına emanet ediyor. Bir gün, kurbanının gözünü oymak üzereyken babasından Arap’ın hastalandığı haberini alıyor. Az önce dehşet saçan adam, birden küçük bir erkek çocuğuna dönüşüyor. Mahzunlaşıyor, sesi titriyor, saçlarını parmaklarına dolayıp çekiyor… Kendini toparlar toparlamaz işkenceyi yarıda bırakıp hemen Inishmore’a dönüyor.
Inishmore’daki evinde ise panik var. Çünkü Arap aslında öldürülmüş ve babası bunu Padraic’e nasıl izah edeceğinin derdine düşmüş. Padraic baba filan tanımayacak bir tip; vay sen nasıl kedime sahip çıkmazsın diye gözünü kırpmadan babasının canına kast edebilecek yapıda. Sonunda sarışın bir kedi bulunuyor, tüyleri ayakkabı boyasıyla siyaha boyanıp Arap kılığına sokuluyor.
Bu arada kedinin failleri de yine İrlanda’ya özgürlük için çalışan bir başka örgütün üyesi. Amaçları arkadaşları Pislik Toby’nin burnunu kesip köpeğine yediren Padraic’in eve dönmesi… Dönünce işini bitirecekler. Aslında ortada bir örgütler arası hesaplaşma var.
Padraic döner dönmez çakma kediyi fark ediyor tabii… İşte o andan sonrası gerçekten tufan! Kedisinin ölüm haberiyle birlikte ortalığı kan gölüne çeviriyor. Kesik kollar, bacaklar havada uçuşuyor… Kafası gövdeden ayrılmış vücutlar... Her patlayışında insanı sarsan silahlar…
İrlandalı oyun yazarı Martin Mc Donagh’ın “Inishmore’lu Yüzbaşı” adlı oyunundan bu sahneler. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun 2012-2013 sezonunun yeni oyunlarından “Inishmore’lu Yüzbaşı”. Murat Karasu’nun yönettiği oyunun en az silahlar kadar patlayan sözü: “Bütün bu katlandığımız terör eylemleri bir hiç uğruna mıydı?”
Oyunun çarpıcı finalinden sonra, insanın aklına da, kalbine de mıhlanıyor bu soru. Bu kuvveti taşımasında metnin sağlamlığı kadar, oyuncuların göz kamaştıran performanslarının da etkisi büyük. Özellikle Padraic’te Reha Özcan tam anlamıyla döktürüyor. Beden dilinden, mimiklerine Padraic ne gerektiriyorsa bulup çıkartıyor içindeki karakter arşivinden. O kadar sahici duruyor Padriac, Özcan'ın üzerinde.
Kara komedi türündeki oyun, bütün o vahşet sahnelerine rağmen seyirciyi zaman zaman epeyce güldürüyor. Öte yandan sahnede kan revan içinde yatan paramparça ölülere bakınca, oyunun yarattığı gerçeklik duygusuyla, buz gibi oluyor insan. Başka türlü çözmek mümkün değil mi? Karşılıklı konuşmak, dertleşmek? Anlamaya çalışmak, anlatmak? En önemlisi dinlemek? Şiddet ve terörle ilgili biriktirdiğimiz ne kadar çok soru varsa velhasıl, hepsi üşüşüyor akla... Kahkahasının hakkı saklı kalmakla birlikte "Inishmore'lu Yüzbaşı" fena halde can acıtıyor.
Adı Padraic. Deli Padraic… IRA’dan ayrılmış, bir başka örgütün çatısı altında, İrlanda’yı kurtarmak için her yolu mübah sayan bir militan. Gemi azıya almış. Üstelik şiddetin bizzat kendisi Padraic. Kullandığı yöntemler dehşet verici. İşkence ettiklerinin dişlerini sökmekten, kafasını kesip rendelemeye kadar yapmayacağı şey yok. Yerlisi olduğu Inishmore köyünde babası dahil herkesin ödü kopuyor ondan.
Hayatta en çok kedisi Arap’ı sevmiş Padraic… Tek dostu bu kara kedi. Evden ayrıldığı dönemlerde onu babasına emanet ediyor. Bir gün, kurbanının gözünü oymak üzereyken babasından Arap’ın hastalandığı haberini alıyor. Az önce dehşet saçan adam, birden küçük bir erkek çocuğuna dönüşüyor. Mahzunlaşıyor, sesi titriyor, saçlarını parmaklarına dolayıp çekiyor… Kendini toparlar toparlamaz işkenceyi yarıda bırakıp hemen Inishmore’a dönüyor.
Inishmore’daki evinde ise panik var. Çünkü Arap aslında öldürülmüş ve babası bunu Padraic’e nasıl izah edeceğinin derdine düşmüş. Padraic baba filan tanımayacak bir tip; vay sen nasıl kedime sahip çıkmazsın diye gözünü kırpmadan babasının canına kast edebilecek yapıda. Sonunda sarışın bir kedi bulunuyor, tüyleri ayakkabı boyasıyla siyaha boyanıp Arap kılığına sokuluyor.
Bu arada kedinin failleri de yine İrlanda’ya özgürlük için çalışan bir başka örgütün üyesi. Amaçları arkadaşları Pislik Toby’nin burnunu kesip köpeğine yediren Padraic’in eve dönmesi… Dönünce işini bitirecekler. Aslında ortada bir örgütler arası hesaplaşma var.
Padraic döner dönmez çakma kediyi fark ediyor tabii… İşte o andan sonrası gerçekten tufan! Kedisinin ölüm haberiyle birlikte ortalığı kan gölüne çeviriyor. Kesik kollar, bacaklar havada uçuşuyor… Kafası gövdeden ayrılmış vücutlar... Her patlayışında insanı sarsan silahlar…
İrlandalı oyun yazarı Martin Mc Donagh’ın “Inishmore’lu Yüzbaşı” adlı oyunundan bu sahneler. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun 2012-2013 sezonunun yeni oyunlarından “Inishmore’lu Yüzbaşı”. Murat Karasu’nun yönettiği oyunun en az silahlar kadar patlayan sözü: “Bütün bu katlandığımız terör eylemleri bir hiç uğruna mıydı?”
Oyunun çarpıcı finalinden sonra, insanın aklına da, kalbine de mıhlanıyor bu soru. Bu kuvveti taşımasında metnin sağlamlığı kadar, oyuncuların göz kamaştıran performanslarının da etkisi büyük. Özellikle Padraic’te Reha Özcan tam anlamıyla döktürüyor. Beden dilinden, mimiklerine Padraic ne gerektiriyorsa bulup çıkartıyor içindeki karakter arşivinden. O kadar sahici duruyor Padriac, Özcan'ın üzerinde.
Kara komedi türündeki oyun, bütün o vahşet sahnelerine rağmen seyirciyi zaman zaman epeyce güldürüyor. Öte yandan sahnede kan revan içinde yatan paramparça ölülere bakınca, oyunun yarattığı gerçeklik duygusuyla, buz gibi oluyor insan. Başka türlü çözmek mümkün değil mi? Karşılıklı konuşmak, dertleşmek? Anlamaya çalışmak, anlatmak? En önemlisi dinlemek? Şiddet ve terörle ilgili biriktirdiğimiz ne kadar çok soru varsa velhasıl, hepsi üşüşüyor akla... Kahkahasının hakkı saklı kalmakla birlikte "Inishmore'lu Yüzbaşı" fena halde can acıtıyor.