Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Fazıl Say ve arkadaşlarından “Hişşt!” sesi

Fazıl Say ve arkadaşlarından “Hişşt!” sesi

01 Temmuz 2014 - 10:07 | Esra Bezen Bilgin, Songül Öden ve Demet Evgar, Özen Yula'nın sahneye uyarladığı, Fazıl Say'ın bestelediği eseri yorumladılar. Fotoğraf: Ali Güler
İstanbul, Burgazada Sait Faik’in öykücülüğünde kazandığı kimliği, Say’ın yarattığı melodide, arkadaşlarının katkılarıyla temize çekti
Bu hafta Sait Faik’i andık hem Burgazada’da hem Zorlu Center PSM’de. Ölümünün 60. yılında, Fazıl Say ve arkadaşlarının hazırladığı bir gösteriyle... İstanbul Müzik Festivali’nin Fazıl Say’a verdiği eser siparişi üzerine hayata geçti bu proje. Sanatçı, ünlü yazarın ‘Stelyanos Hrisopulos Gemisi’ adlı hikâyesini eksene aldı söz konusu proje için. Balıkçı Stelyanos ve on iki yaşındaki torunu Trifon’un sıcacık ama hüzünlü hikâyesini...
 
Burgazada’da geçer hikâye. Balıkçının bütün derdi Trifon’dur. Balıktan kazandığı, ‘biraz gazyağı, bir parça şeker, Trifonbir pantolon, bir yün yelek, kendisine bir kasket’ içindir esasen. Olur da bu parayla Trifon’a bir de denizci hikâyesi kitabı alabilirse değmeyin Stelyanos’un keyfine. Yaşama sevinci dediğin nedir ki zaten... Trifon içinse gemi maketleri yapmaktır bu. Sarı boyalı evlerinin önündeki çınar ağacının dibinde özel bir gemi hazırlığındadır. Önceleri kaybettiği annesi Yovana’nın ismini vermeyi düşündüğü, sonra dedesini üzmemek için onun adında karar kıldığı bir gemi... Gel zaman git zaman tamamlar gemisini Trifon: “Bu gemi Trifon için bir dünya demekti. Trifon bu gemi için, içinde bir şeylerin çarptığını hissediyor, bu gemiye bakarken Trifon, küçük kızların önünden geçtiği zaman duyduğu yumuşaklığı, bir nevi sarsıntıyı, baş dönmesini duyuyordu. Bu gemi Trifon için mavi gözlü bir kızdı.”
 
Fotoğraf: Ali Güler
 
Mavi gözlü kızı sulara bırakır Trifon. Ne var ki tam on altı zalim çocuk, hiç acımadan batıverirler Trifon’un beyaz güzel gemisini... Hikaye bu mutsuz sonla biter ama Sait Faik, öyle bir anlatmıştır ki Trifon’un tutkusunu, biliriz ki bir yenisini daha yapacaktır Trifon, en kısa zamanda, karşı karşıya kaldığı çocuk mezalimine inat.
 
İşte bu hikâyeyle sahnedeydi Fazıl Say ve arkadaşları. Say için de bir ilkti bu çalışma zira tamamı makamsaldı. Fazıl Say’ın piyanosu kanunla flört ederken, viyolonsel kemençeyle vurmalı çalgılarla hasbıhal ediyordu. Arkalarına Borusan Quartet’i almış halde... Bu olağanüstü müzikal birliktelik sırasında, üç oyuncu, Demet Evgar, Songül Öden ve Esra Bezen Bilgin hikâyeyi seslendiriyorlardı zarif bir teatrallik içinde, her bir sözcüğün hakkını, duygusuyla birlikte vererek. Onların bıraktığı yerden Zeynep Halvaşi ve Serenad Bağcan sözü şarkılarıyla alıyor, Sait Faik iyiden iyiye ete kemiğe bürünüyordu. Metinlerde, şarkı sözleri ve sahnelemede Özen Yula gibi bir başka usta ismin imzası da olunca özetle söylemek gerekirse nefis bir edebiyat-müzik buluşmasına tanık olduk. İstanbul, Burgazada Sait Faik’in öykücülüğünde kazandığı kimliği, Say’ın yarattığı melodide, arkadaşlarının katkılarıyla temize çekti.
 
Meşhur ‘Hişşt! Hişşt!’ adlı öyküsünde “Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları” der Sait Faik. Aslında Fazıl Say ve arkadaşlarının yaptığı tam da buydu; o çok ihtiyacımız olan “Hişşt!” sesini duymamızı sağlamak. Ve kuşkusuz, bugüne dek duyduğumuz, insanın içini yaşama sevinciyle dolduran çok özel bir hişşt sesiydi bu... Sait Faik’i, ona yaraşır şekilde anmakla kalmayıp, bizi yakılan, batırılan gemilerimizi yeniden inşa etmeye yüreklendiren...