Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Ciğere gülle değdiren aşk
17 Mart 2013 - 07:03
Ermeni yazar, şair ve aktivist Hovhannes Tumanyan'ın "Anuş" şiirinden uyarlanan "Anuş Olmak" gösterisi, izleyenleri büyülüyor...
Anuş Saro’yu çok sever. Saro da Anuş’u. Büyük aşktır onlarınki. Sonu mutlu bitmeyecek bir büyük aşk. Böyle olacağını, İsa'nın göğe yükselişini, Hampartsum'u kutladıkları bir mayıs günü anlar Anuş. O da diğer gençler gibi niyet çeker. Herkes kendi niyetine düşeni sevinçle karşılarken Anuş'un dünyası başına yıkılır. Onun niyetinde "Seni sevenin ciğerine gülle değsin" yazılıdır. Gel zaman git zaman, köy meydanında bir düğün kurulur. Düğünde Anuş’un abisi Mosi ile Saro, güreşe tutuşurlar. Adet böyledir. Köyün gençleri, birbirlerinin sırtını yere getirmemek şartıyla güreşir düğünlerde. Ama Saro, bu kurala uymaz. Anuş’la göz göze geldiği anda, kendini Anuş’a beğendirme isteği ağır basar. Aynı zamanda yakın arkadaşı da olan Mosi’nin sırtını yere getirir. Düğün evi, cenaze evine döner bir anda. Konuklar bunun ne anlama geldiğini bilir çünkü. Saro, pişman olmuştur olmasına ama çok geçtir. Mosi kararlıdır; kırılan gururunu tamirin tek yolu vardır. Anuş’la Saro kendini dağlara vurur. Ama fayda etmez. Mosi bulur onları. Anuş’un gözleri önünde öldürür Saro’yu. Anuş’un acısı kaçtıkları dağlar kadardır; dayanamaz, kıyar canına.

Ermeni dünyasının efsanevi aşk hikayelerinden biri bu. Kaynağı ise yazar, şair, aktivist Hovhannes Tumanyan'ın “Anuş” şiiri. Bundan 100 yıl önce, Ermeni halk müziği ezgileri kullanılarak Armen Dikranyan tarafından opera olarak bestelendi “Anuş”. Ermeni edebiyatının ve müzik repertuvarının en tanınmış eseri olarak kabul ediliyor. Bugün, operanın 100. yılında modern dans tiyatrosu formuyla karşımızda: “Anuş Olmak”. Koreograf Levon Taberyan. Sahnede tam 24 kişi var (Pangaltı Lisesi'nden Yetişenler Derneği Topluluğu) ve sahneledikleri dans gösterisi gerçekten nefes kesiyor.

Anuş karakterine, Taberyan’ın yorumunda, Anuş’un yansıması eşlik ediyor. Bu iki rolde iki kızkardeş var; Klodin ve Karolin Sarıboyacıyan. Biri neşeli, hayat dolu; diğeri başına gelecekleri önceden görmenin endişesinde. Biri 'an', diğeri de 'kader' belki. 'Anuş olmak' ise ikisinin birlikte yürüdüğü bir süreç. Gösteri bu süreci anlatıyor. Armen Dikranyan’a ait nefis müzikler hikayenin ruhunu öyle iyi veriyor ki, sözleri anlamamak eksiklik gibi gelmiyor. Aşk, acı, sevinç, öfke, korku… Bütün bu duyguların insan bedenindeki ifadesini hayranlıkla izliyoruz "Anuş Olmak"ta. Özellikle "Düğün" sahnesi, seyircinin alkışlarıyla defalarca bölünüyor. Sırtımızda yük gibi taşıdığımız egolarımızı bir kez daha gözden geçirme fırsatı veriyor Anuş.

Eliff Karadayı'nın "Maaile" sergisi, ressamın hayatına bir şekilde değmiş kişileri konu alıyor.


Kimse ne pür iyidir ne de pür kötü

Bir aile ki, rengarenk… Kırmızılar, sarılar, turuncular içindeler. İnsanın içini açıyorlar. Onlar Eliff Karadayı’nın (evet, iki f ile) Galeri G-art’taki “Maaile” sergisinin portreleri. Sonra neşeliler. Yumurta kafalı bu ailenin ortak özelliği de neşeli olmaları zaten. Ama sanatçı, onların eskizlerini yaparken hiç de neşeli değilmiş. “Üzgün olduğumda neşeli resimler yapıyorum,” diyor. Zaten resme başlaması da böyle olmuş. 17 yaşındayken girdiği depresyon sırasında doktoru, resim yapmasını önermiş. O gün bugündür Karadayı ne zaman üzgün, canı sıkkın olsa neşeli bir resim çıkageliyor. "Maaile"yi oluşturan fertler için “Kendi ünlülerim,” diyor Karadayı. Onun hayatına bir şekilde değmiş insanlarmış sergide gördüklerimiz. Üstelik öyle kusursuz filan da değiller. Misal, bir tanesi bildiğiniz yalancı. Ama sanatçı, her birinin iyi taraflarını görmeye çalışmış. Bazen iyi bir yalanın kötü bir doğrudan iyi olduğunu düşünüyor. Aslında, "Kimse ne pür iyidir ne de pür kötü," diyor onun portreleri, bütün o rengarenk neşeleri içinde. Kötü olduğunu düşündüklerimizden geriye kalanların uzun vadede kendimiz için iyiliğe dönüşebileceğini söylüyor, bu gözle bakınca. Hayatın kendisinin büyük bir hikaye olduğuna inanıyor sanatçı. 'Kötü' dediklerimizin o hikayeye hizmet eden karakterler olduğuna... Bütünü görmeden onlar hakkında anlık yorumlar yapmamak gerektiğine... Biraz da bu nedenle bu kadar renkli, bu kadar neşeliler. Eliff Karadayı'nın "Maaile"si, bizim de maailemiz aslında. Ziyaret edip hatır sormakta fayda var.