Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | “Canımın içi Marianne…”

“Canımın içi Marianne…”

15 Şubat 2021 - 09:02
 
14 Şubat Sevgililer Günü ile ilgili birçok rivayet var. Bunların en bilinenin ve kabul göreni MS 3. YY’a dayanıyor. Dönemin Roma İmparatoru Claudius II, ordusunu güçlendirmek için genç erkeklerin evlenmesini yasaklıyor. Aziz Valentine bu yasağa karşı gelip gizli nikahlar düzenleyerek gençleri evlendirmeye devam ediyor. Claudius bu ihaneti affetmiyor ve  Aziz Valentine’ı M.S. 270 yılında 14 Şubat’ta idam ettiriyor. Sevenleri birbirine kavuşturan bu azizin anısına 14 Şubat Sevgililer günü olarak kutlanıyor. Aşk adına tatlı bir saygı duruşu gibi görünüyor değil mi? Ama tabii aradan yüzyıllar geçiyor ve 14 Şubat ticari meta kaynağına dönüşüyor. Yılın en çok alışveriş yapılan aylarından biri haline geliyor şubat. Çiftler arasında evlilik yıldönümü, doğum günü kutlamaları kadar önem kazanıyor. Önemin göstergesi de şık bir hediye tabii. O kadar abartılıyor ki durum, sevgililer gününü unutmak ayrılık sebebi bile olabiliyor günümüzde. Sevenleri kavuşturmak için ölümü göze alan St Valentine’i anmak adına sevgililerin birbirlerine zarif sevgi kartları atttığı 14 Şubat’ın sevgilimizin  bize olan aşkının alacağı hediyenin değeriyle ölçüldüğü bir güne dönüşmesi ne hazin. Tv reklamlarında tek taş pırlantayı gözümüze sokup onun ‘her kadının hakkı’ sloganıyla bir 14 Şubat hediyesi olarak sunulması. Bir de garip bir şekilde 14 Şubat’ta hediye bekleyenlerin özellikle kadınlar olduğunun vurgulanması. Neresinden tutsam elimde kalıyor. Yılın bu dönemi 14 Şubat hediye propagandalarını içim almıyor. Ama ne yazık ki bu çağın gerçeği. 
Bugünkü mantığını ve işlevini kabul etmemekle birlikte aşkı anmak için kendisini vesile olarak görmekte bir sakınca yok bana kalırsa. Nitekim Turkcell Dergilik’te  Milliyet Sanat dergisi  için Ayşegül Sönmez, “Sanat Tarihinden Aşk Önerileri” adı altında bir 14 Şubat özel eki hazırladı . Çağdaş sanattan klasik sanata aşkla ilgili 10 eserin hikayesini anlattı Sanatatak’ın kurucusu Sönmez. Farklı bir perspektiften sanatta aşk bilgimizi temize çekip bir destelik çok özel bir yorum getirdi. Görmenizi çok isterim. 
Bir de film önerisi yapacağım. Yeni izlediğim Leonard Cohen’in, ilham perisi Marianne Ihlen ile olan ömürlük ilişkilerini ve aşklarını anlatan, yönetmenliğini Nick Broomfield’ın yaptığı 2019 tarihli “Marianne ve Leonard  - Aşk Sözcükleri”.
Cohen, onun için yazdığı “So long Marianne” şarkısında şöyle der:
Hemen hemen gençken tanışmıştık
Yeşil leylak rengi parkın derinliklerinde
Bir haçmışım gibi bana sarıldın
Biz karanlık boyunca diz çökerek giderken
 
1960 yılında Yunanistan’daki  Hydra adasında sanatçıların edebiyatçıların oluşturduğu bir komünde tanışırlar. O dönemler Cohen şarkıcı değil, yazar. Marianne de eşinde ayrılmış Axel adındaki oğluyla adada yaşıyor. Kısa sürede aralarında kurulan dostluk aşka dönüşüyor. Marianne de Cohen’in ilham perisine… Cohen’in rahat koşullarda yazması için elinden geleni yapıyor. Ne var ki bu dönem yazdıkları beğenilmiyor ve Cohen şarkıcı olarak şansını denemeye karar veriyor. Sonrası bildiğiniz gibi. Giderek büyüyen bir şöhret. 6 yıl süren ilişkileri daha sonra aralıklı olarak devam ediyor. Ta ki Marianne Hydra’daki evde, 1986’da  Leonard’ın sevgilisi Suzanne’i görene kadar. Bu karşılaşma gerçek ayrılığın fitilini ateşliyor ama çift ömürleri boyunca dirsek temasında kalıyor. 
Marianne Temmuz 2016'da lösemiden ölmeden kısa süre önce, bir arkadaşı Cohen’e haber veriyor. Cohen Marianne’e yazdığı e-mailde şöyle diyor:
“Canımın içi Marianne,
Sadece biraz arkandayım, elini tutacak kadar yakınım. Bu eski beden, tıpkı seninki gibi pes etti ve tahliye bildirimi her an yolda.
Aşkını ve güzelliğini asla unutmadım. Ama bunu biliyorsun. Daha fazlasını söylememe gerek yok. Güvenli seyahatler eski dost. Yolun sonunda görüşürüz. Sevgi ve minnettarlıkla. 
Senin Leonard’ın” 
Marianne bu e-postayı okuduktan sonra huzur içinde ölüyor. Dört ay sonra da  Cohen, Los Angeles'taki evinde düştükten sonra hayata veda ediyor.
Bu belgesel film, tanışmalarından ölümlerine kadar olan süreci Leonard Cohen’in mesleki yaşamındaki duraklar arasında anlatıyor. Dolu dolu yaşanan, acısı da sevinci de bol olan, aşık bir kadınla, tek bir kadına bağlanarak yaşayamayan bir adamın, birbirlerini kırmadan, incitmeden bir ömür boyu devam eden, aşktan sevgiye uzanan hikayeleri. 
Aşka saygı duruşunuzu güzel bir aşk filmiyle yapmak isterseniz; yalnız ya da sevgilinizle, bu film birebir. 14 Şubat da bahanesi zaten.