Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Biraz daha sevdim Cemal Süreya’yı
Biraz daha sevdim Cemal Süreya’yı
17 Aralık 2017 - 04:12Hüseyin Cengiz, ‘Yalnızlığın Başkenti / Bir Cemal Süreya Romanı’nda Cemal Süreya’nın tüm hikâyesini, bir roman kurgusu içinde ayrıntılarıyla anlatmış. Bir solukta okunuyor
Bazen insanları, hikâyelerini bilmeden değerlendirdiğimizi, çoğu zaman da bu yüzden haksızlık yaptığımızı düşünürüm. Ne yaşamış, nasıl bir çocukluk geçirmiş, annesi ve babası tarafından sevilmiş mi, hangi hayalleri kırılmış, geçtiği yollar, ayağına takılan çelmeler, sevinçler sonra, mutluluklar aşklar, geçirdiği hastalıklar, kaldığı ikilemler… Her birine ait paragraflar onu anlamamıza yardım eder. O hikâyeye ait iki cümle koca bir öfkeyi yok edebilir. Hiç hazzetmediğimiz birine şefkat duymamızı sağlayabilir. Bundandır ki, insan hikâyelerini önemserim, severim çok, otobiyografileri, biyografileri, biyografik romanları… Birkaç ay önce Destek Yayınları’ndan çıkan ve ancak bu hafta okuyabildiğim Hüseyin Cengiz imzalı ‘Yalnızlığın Başkenti / Bir Cemal Süreya Romanı’nı da sevdim. Hem Süreya ile ilgili bilgilerimi tazeledim, hem insan hayatı üzerine bir kez daha düşünme fırsatım oldu.
Erzincan’ın Pülümür ilçesinde doğan Cemalettin Seber’in 6 yaşındayken, Dersim İsyanı’nın ardından ailesiyle birlikte Bilecik’e sürülmesi... 7’sinde annesini kaybetmesi. Hayatına giren neredeyse tüm kadınlarda sürdürdüğü anne arayışı… Onlarla çarçabuk evlenip bir yuva kurma isteği… Kadın anneye dönüştükten sonra sıkılmaya başlaması… Eve gelen üvey anneyle geçen yıllarda oluşan kadın öfkesi… Gördüğü şiddet. O şiddetten nasibini alan kadınları… Bilecik Ortaokulu, Haydarpaşa Lisesi… “14 yaşımda Dostoyevski’yi okudum, o gün bugündür huzurum yok”… Edebiyatla tanışması… Mülkiye yılları… Cemalettin adını bir ‘yazar’ için uzun bulup Cemal diye kısaltması, sonradan bir iddiayı kaybettiğinden tek s’sini atacağı Süreyya soyadını seçişi… Eskişehir Vergi dairesinde başladığı memuriyet görevini, şiirle geçinmek mümkün olmadığı için, istemeye istemeye ama başarıyla sürdürüşü uzun yıllar… Türkiye’nin farklı şehirlerinde. Teftiş için dolaştığı Anadolu… İlk çocuğu Ayça’nın doğuşu… Gitmeyen evlilik, evlilikler… Üvercinka ile tanışma, terk etmesi onu o büyük aşkın… Çeşitli dergilere yazdığı şiirler, yazılar, yayımlanmaya başlayan kitapları… Defalarca çıkarıp, mali yetersizlikler nedeniyle defalarca yayına son verdiği ilkgözağrısı Papirüs dergisi… Tomris Uyar’la tanışması… Büyük aşk… Uyar “Arada arkadaşlarınla da gez dolaş, erkenden eve gelme” dediği için günlerce iş çıkışı eve gelip, kapının önünde bekleyişleri, sonradan Uyar’ın ‘şahsiyet rötarı’ diye değerlendirdiği… Diğer kadınlar; Bayan Nihayet, Bayan ‘En’ Nihayet… Oğlu Memo’nun dünyaya gelişi… Onun problemleriyle kahroluşu… Alkol, sigara ve yorulan bir kalp… “Üstü kalsın” diyerek çekip gittiği hayat…
Hüseyin Cengiz, Cemal Süreya’nın tüm hikâyesini, bir roman kurgusu içinde ayrıntılarıyla anlatmış. Bir solukta okunuyor. Kadınlara uyguladığı şiddet konusunda kendisine epey içerlemekle hatta kızmakla birlikte romanı bitirdikten sonra biraz daha anladım Cemal Süreya’yı, biraz daha sevdim… Ezberimdeki şiirleri daha da güzelleşti, anlamları derinleşti. İnsanların hikâyelerini dinlemek, okumak, önemsemek… Buna o kadar çok ihtiyacımız var ki…