Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Bir kız çocuğunu kurtarmak
02 Kasım 2015 - 10:11
Temeli çocukluk yaşlarına dayanan Türk toplumundaki kadının özgürlüğü sorununa ayna tutuyor 'Mustang'. Aynada gördüğümüzü beğenmedik diye onu kırmak olmaz
Son günlerde sinema gündemini en çok meşgul eden konu yönetmenliğini Deniz Gamze Ergüven'in yaptığı, iki hafta önce vizyona giren 'Mustang' adlı film. Bu yıl Cannes Film Festivali'nin 'Yönetmenlerin 15 Günü' bölümünde gösterilen film, 21. Saraybosna Film Festivali'nde En İyi Film ve tüm kadın oyuncularına ortak verilen En İyi Kadın Oyuncu ödüllerini kazandı. Film ekibi 'Mustang'in Türkiye'nin Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ı adayı olması için başvuruda bulundu ama red cevabı aldı. Bunun üzerine Fransa, Almanya, Türkiye ortak yapımı olan 'Mustang' Fransa tarafından Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ına aday gösterildi. Sinema alanındaki meslek örgütlerinden oluşan Türkiye'nin Seçici Kurulu'nun filmi Türkiye'yi doğru yansıtmadığı için seçmediği yolunda kulis haberleri çıktı. Eleştirmenlerin bir bölümü filmi çok oryantalist bulurken bir bölümü de son derece gerçekçi olduğunu savundu.
 
'Mustang', İnebolu'da amcaları ve babaanneleriyle yaşayan beş yetim/öksüz kız kardeşin başkaldırı hikayesi. Okulun son günü erkek arkadaşlarıyla birlikte denizde deve güreşi yapmalarıyla başlıyor bu hikaye. 'Bir gören, duyan' oluyor ve anneanneye şikayet ediyor. O günden sonra kızlar ev hapsine alınıyor. Evin her açık alanı demir parmaklıklarla çevriliyor. Ama onlar birer 'mustang' gibi... Batı Amerika'da yaşayan, evcilleştirilmesi, misal bir harada terbiye edilmesi mümkün olmayan özgürlük düşkünü  yabani atlar gibiler. Baskılar arttıkça mücadeleleri de artıyor. Laflarını esirgemiyorlar, korkusuzca koyuyorlar tavırlarını.
 
Çocuk olmalarına izin verilmeden kadın gibi algılandıkları için bir anda etek boyları uzuyor. Komşuların yardımıyla yemek yapmaktan temizliğe ev kadını olmanın tüm gereklerini öğreniyorlar. Bu hızlandırılmış eğitimin ardından da babaanne-amca ikilisi görücüleri kabul etmeye başlıyor. Kızların ilk ikisi kısa aralıklarla evlendiriliyor. Düğün gecesi çarşafta beklenen kan görülemeyince apar topar acil servise götürülüp bekaret kontrolü yapılıyor kızların sonradan evlenenine. Diğerlerinin kaçıp kurtulma duygusu bu zoraki evliliklerle iyiden iyiye tetikleniyor. Ataerkil yapıda kadınlığını keşfetmeye çalışan, kadın olduğu için hayattan alıkonmak istemeyen ve bundan ödü kopan aileleri tarafından mezalimin her türüne uğrayan bu kızlar 'mustang'ler gibi özgürlüğün dört nalına koşuyor.
 
Temeli çocukluk yaşlarına dayanan Türk toplumundaki kadının özgürlüğü sorununa ayna tutuyor 'Mustang'. Aynada gördüğümüzü beğenmedik diye onu kırmak olmaz. Yazık ki, filmdeki tüm baskılar gerçek ve hala Türkiye'nin dört bir yanında genç kızlara uygulanıyor. O yüzden amca ve babaanne karakterleri çok sahici. Filmin ilk yarısında kızlarla fazla bir ilişki kuramadığımı itiraf etmeliyim. Cesaretlerini biraz abartılı bulduğumu, yaşıtlarının çok daha ürkek, kırılgan olduklarını düşündüğümü... Ama filmin ikinci yarısından itibaren karakterler daha yerli yerine oturdu. Verdikleri mücadeleye ikna oldum. Son sahneyi gözlerim dolu dolu izledim.
 
Eleştiriler ne olursa olsun, görmezden gelinmeyecek, mutlaka izlenmesi gerekli filmlerden 'Mustang'. Kim bilir, belki de ne kadar çok izlersek, o kadar çok azalır yapılan haksızlıklar. Bir kız çocuğunu kurtarmaya vesile olur belki bir gün.