Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Benzemez kimse sana…
Benzemez kimse sana…
23 Temmuz 2018 - 10:07Bu hafta 16 Temmuz’da 100 yaşına girdi Müzeyyen Senar. Şarkılar onu söyledi, huysuzluğu tartışılır o tatlı kadını. Kadın gibi kadını…
Özlemi dilimizde hüzzam bir Şerif İçli şarkısı oldu seslendirdiklerinden: “Sensiz geçecek günleri ahımla eritsem”. Hep birlikte Fehmi Tokay’ın bayati makamından bestesi “Benzemez kimse sana” diye seslendik Müzeyyen Hanım’a… Bakışından süzülen işveyle bize gülümsedi taa oralardan…
Bursa’da ipekböceği kozaları içinde tam 100 yıl önce doğar Müzeyyen Hanım. Henüz üç yaşındadır ilk şarkılarını mırıldanmaya başladığında. Altı yaşında şarkı söylediği bir düğün sonrasının sabahında kekeme olarak uyanır. Ama şarkı söyleyene kadardır bu kekemelik. Şarkıya başladığında su gibi ve kesintisiz akar dupduru güzel sesi. Annesi kendisini sürekli aldatan babasını terk edip İstanbul’a kızkardeşine gidince, babaannesi büyütür Senar’ı. Beyaz gömlekli kadınların arasına karışıp tütün dizer oyalanmak için. Şarkılar söyleyerek. Onlara özenip, sandıkta bulduğu patiskadan kendisine biçtiği gömlek meğerse babaannesinin kefen bezidir. Anne hasretiyle bir başına İstanbul’a kaçtığında 12 yaşındadır. Kimselere benzemeyeceği, cesur, hep kendi ayakları üstünde duracak, korkusuz bir kadın olacağı o günden bellidir aslında. 13’ünde Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne başlar. Orada ilk duyduğu şarkı Tatyos Efendi’nin “Mani oluyor halimi takrire hicabım”dır. Daha sonra Atatürk’ün huzurunda okuyacağı ilk şarkıdır bu, aynı zamanda. Selahattin Pınar’lar, Yesari Asım Arsoy’lar yeni bestelerini ilk bu küçük kızın geçmesini isterler. İleride bütün İstanbul, büyük bestekârların yeni eserlerini ilk onun sesinden dinleyecektir. 14’ünde radyoda ilk şarkısın okur, üzerinde çiçekli bir entariyle. Ölene kadar gardrobunda saklayacağı. Saz heyetiyle tek başına sahneye çıkıp, solistlik müessesini başlattığında 15’indedir. Eskişehir turnesinde ilk eşi Ali Senar’la tanışır. Evlenirler. 18’inde ilk çocuğu Ergun’u dünyaya getirir. Ne var ki, kayınvalide torununu bu şarkıcı kadına (!) bırakmak istemez. Eşi de buna ses etmeyince fırlatıverir Müzeyyen Hanım vazoyu Ali Bey’in kafasına. 1936’da Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’e şarkı söyler. Onun isteğiyle bir görevli Senar’ı özel bir odaya alıp saçlarını alagarson keser. Bu özel konserler beş kez tekrarlanır. Merinos Kumaş Fabrikası’nın açılış dansını Atatürk’le birlikte yapar. 21’inde boşanır Ali Bey’den. Aslında hep evlenip evinin kadını olmak istemiştir. Bir kez daha dener şansını; bir yıl sonra Ercüment Işıl’la evlenir. Ömer ve Feraye doğar. Hamileliklerinde seyirciye saygısından, sahneye önünde bir paravanla çıkar, karnını saklayan. Sahnelerde ışıldamaya devam eder, sahneleri ışıtmaya… Straples tuvaleti ilk giyen o olur. Kablolu mikrofonu ilk kullanan, saz heyetenin kıyafetlerini düzenleyen… Hiç durmaksızın çalışır. Gazino ve radyo programları, turneler… O benzersiz sesi ve benzersiz tavrıyla Türk sanat müziğinin başına gelen en iyi şeylerden biridir. “Ben şarkıyı söylemiyorum, güfteyi anlatıyorum” demektedir ki yaptığı tam da budur. Böyle böyle işler şarkıları insanların kalbine… Şerif İçli’nin deyişiyle şarkılara ruhunu verir. Genç sanatçılara da el verir öte yandan. Zeki Müren’in yetişmesine yardım eder. Daha sonra Bülent Ersoy’a da edeceği gibi. Zaten her ikisi de onun taş plaklarındaki esşsiz sesiyle büyümüştür.
Annesi Zehra Hanım ile birlikte.
1939 ‘da Ankara Radyosu’nda.
Bir başına
Evlilikten yılmıştır ama işte hep “Bir ihtimal daha var”dır belki… Son evliliğini 1951’de Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza Bey’le yapar. Zamanın Ankara cemiyeti bu şarkıcı sefireyi bir türlü içine sindiremez. Ama bütün zarafetiyle sefireliğin de hakkını verir.. Ne var ki, bu evlilik de yürümez. Otuz yedi yaşında üç çocuğuyla yalnızdır yine. Kurduğu tüm aileler onun eline bakmıştır hep, eşler, çocuklar. O yine hayat mücadelesinde bir başınadır. Sonra evlenmeye yanaşmadığı sevgililer olur. Valiler, yalısını ondan habersiz satıp, mücevherlerinin parasını alıp kaçanlar. 51’inde aşk defterini kapatır. Bir daha da hiçbir erkek girmez hayatına…
Son evliliğini 1951’de Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza Bey’le yaptığında.
Gizli ziyaret
İzmir’den Erzurum’a, Amerika’dan Londra’ya konserler, albümler, turneler, sinema filmleri… Hayatın tadını çıkaran bir kadındır aynı zamanda. Seyahat etmeyi, denizi, güneşi, Uludağ’da kayak tatillerini, arkadaşlarla fasıllı sohbet gecelerini sever. Parası yokken aza tamah eder, varken de misal bütün parasını Harrods’ta alışverişe harcar. Bir de elinde avucunda olmayanlara. Bir gün Erkan Yolaç’la Ankara’da yedikleri bir yemek sonrası, birlikte programa çıkmadan önce bir işim var deyip gitmek ister. Yolaç bırakmaz, onunla birlikte yola koyulur. Küçükesat’taki bir binanın kapıcı dairesine girerler. Gözleri görmeyen dört kişilik bir aile, anne baba, iki çocuk. Sarılıp öpüşür hepsiyle. Sonra kapıcı dairesinin loş ışığında, evin kadınını bir sandalyeye oturtup, Ankara’da olduğu sürece belirli aralıklarda yaptığı gibi saçlarını keser Müzeyyen Hanım. Yolaç’a belli etmemeye çalışarak elindeki zarfı babaya uzatıp, çıkar dışarı... Ömrü boyunca, bir doktorun “Keşke bunun fotoğrafını çekebilecek bir aletim olsaydı. Kulak burun boğazla ilgili tıp kitaplarına koyup işte hançere budur diyebilseydim” dediği mucizevi hançeresiyle, şefkati ve merhametiyle asla eğilip bükülmeyen dimdik başının izinde insanlara hayat verir, ses, sükun, huzur, neşe… Akşam olur hüzünlendirir, yeri gelir dalgalandırır durultur. Şarkılarıyla insanların içindeki yaz güneşiyle harlanmış taşlıklara buz gibi sular serpilir. Gönül serinler… En iyi, en vakur keder de yine onun şarkılarıyla demlenir.
2004 senesinde denize girerken...
2006’da son kez sahnede
5 Eylül 2006’da Sepetçiler Kasrı’nda son kez sahneye çıkar Senar. 8 Şubat 2015’te sabah 7.30’da, 97 yaşında yaşlılığa bağlı çeşitli hastalıklar yüzünden son nefesini verir, Radi Dikici’nin Remzi Kitabevi’nden bulabileceğiniz dört başı mamur ‘Müzeyyen Senar Efsanesi’ adlı kitaptaki tanımlamasıyla “Cumhuriyet musikimizin ilk ve gerçek divası”… Zincirlikuyu Mezarlığı’nda annesinin koynunda toprağa verilir. Mezarı başında vasiyeti üzerine yine Tatyos Efendi’nin, Senar’ın en sevdiği makam olan kürdilhicazkar bestesi “Ehli aşkın neşvegahı kuşe-i meyhanedir” şarkısı çalınır.
Etiketler: Müzeyyen Senar