Milliyet Sanat »Yazarlar » Filiz Aygündüz | Anish Kapoor'un atölyesi
Anish Kapoor'un atölyesi
15 Temmuz 2013 - 10:07 | Kapoor’un atölyesinde çekilmiş bir fotoğraf.Anish Kapoor söylemiyor, söyletiyor. Kendisiyle yapılan söyleşilerinde de hep şu cümleyi kuruyor zaten: "Sanatçı olarak benim söyleyeceğim bir şey yok." Bu eylülü iple çekiyor sanat dünyası. Bir yanda 13.'sü düzenlenecek İstanbul Bienali, bir yanda Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılacak Anish Kapoor sergisi... Bienal heyacanım saklı kalmak üzere söylemeliyim; gerçekten çok önemli bir sergi bekliyor bizi. Zira kuşağının en etkili ve saygın heykeltraşlarından biri Anish Kapoor.
Geçtiğimiz pazartesi günü, sanatçının Londra'nın güneyinde yer alan Camberwell'deki atölyesine düzenlenen basın gezisine katıldım. Laboratuvar görünümünde altı odalı bir atölye burası. Her bir odada hem bitmiş hem de yapımı süren heykeller var. Kapoor'un 30 kişilik ekibinden sanatçılar, farklı materyallerle hazırlanan işlere kapanmış keyifle çalışıyor. Kimi aynalı bir işle meşgul, kimi çimentoları yığıyor bir başka işte, kimi de yığılmış malzemeyi eksiltiyor diğerinde. Yüzlerinde maskeler, toz duman içinde, kullandıkları makinelerden yükselen seslere aldırış etmeden... Üretim aşamasında olan çalışmalar ve tamamlanmış eserler arasında Kapoor'un verdiği bilgilerle ilerliyoruz.
Atölye gezisi sırasında Kapoor'a eşlik eden serginin küratörü Norman Rosenthal'ın bir sözü takılıyor aklıma: "Anish gibi bazı sanatçıların kendi varoluşumuzla ilgili sorular sordurabilecek yetenekleri var". Gerçekten de bu güçte eserler Kapoor'unkiler. Onlarla kurduğu kişisel ilişki ekseninde art arda gelen varoluşsal sorulara cevaplar aramak düşüyor izleyiciye. Sanatçının kullandığı malzemeden, seçtiği renklere, müthiş bir zekayla yarattığı boşluklara kadar her şey, bu arayışa heves katıyor. Söylemiyor, söyletiyor Kapoor. Kendisiyle yapılan söyleşilerinde de hep şu cümleyi kuruyor zaten: "Sanatçı olarak benim söyleyeceğim bir şey yok." Atölyesini gezdirirken bize de tekrarlıyor bunu ve ardından ekliyor: "Beni ilgilendiren, yapılan işin anlama yaklaştığı anlar. Bence bu anların sonrasında olanlar sanattır." Sonrasında olup bitenlerle ilgili olarak son sözü izleyicisine bırakıyor özetle.
Daha sonra, taş atölyesini ziyaret ediyoruz Kapoor'un. Bu atölyeyi öyle herkese açmazmış. Ayrıcalıklıyız yani. Diğer atölyenin aksine, burada sadece taştan yapılan heykeller yer alıyor; henüz yapılmakta olanlar da... İran'dan gelen taşlar var, Hindistan'dan, Portekiz'den. Bir heykeli gösterip onu yapmanın 3 yılını aldığını anlatıyor. Bir diğerinin üzerinde 1.5 yıldır çalıştığını... Buradaki işlerin tamamı için "Aslında gördükleriniz 30 yıllık bir bağlılık" diyor. Anlatması zor ama aralarındaki zihinsel ve duygusal bağı hissediyor insan.
Atölye deneyiminden sonra İstanbul'da açılacak ve tamamı taş heykellerden oluşacak Anish Kapoor sergisini görmek için daha da sabırsızlandığımı eklemeliyim. Bu yıl 65. yılını kutlayan Akbank'ın sponsorluğunda gerçekleşecek olan sergi SSM'nin yanı sıra Beyoğlu'na da uzanacak. İstiklal Caddesi'ndeki Akbank Sanat'ta da Kapoor'un dev boyutlu heykellerinden biri sergilenecek. Yine burada sergi çerçevesinde konferanslar verilecek. Hangi eserleri göreceğimiz konusunda şu an için net bir bilgi yok. Hepimize sürpriz olacak. Velhasıl, eylül, iple çekildiği kadar var.
Geçtiğimiz pazartesi günü, sanatçının Londra'nın güneyinde yer alan Camberwell'deki atölyesine düzenlenen basın gezisine katıldım. Laboratuvar görünümünde altı odalı bir atölye burası. Her bir odada hem bitmiş hem de yapımı süren heykeller var. Kapoor'un 30 kişilik ekibinden sanatçılar, farklı materyallerle hazırlanan işlere kapanmış keyifle çalışıyor. Kimi aynalı bir işle meşgul, kimi çimentoları yığıyor bir başka işte, kimi de yığılmış malzemeyi eksiltiyor diğerinde. Yüzlerinde maskeler, toz duman içinde, kullandıkları makinelerden yükselen seslere aldırış etmeden... Üretim aşamasında olan çalışmalar ve tamamlanmış eserler arasında Kapoor'un verdiği bilgilerle ilerliyoruz.
Atölye gezisi sırasında Kapoor'a eşlik eden serginin küratörü Norman Rosenthal'ın bir sözü takılıyor aklıma: "Anish gibi bazı sanatçıların kendi varoluşumuzla ilgili sorular sordurabilecek yetenekleri var". Gerçekten de bu güçte eserler Kapoor'unkiler. Onlarla kurduğu kişisel ilişki ekseninde art arda gelen varoluşsal sorulara cevaplar aramak düşüyor izleyiciye. Sanatçının kullandığı malzemeden, seçtiği renklere, müthiş bir zekayla yarattığı boşluklara kadar her şey, bu arayışa heves katıyor. Söylemiyor, söyletiyor Kapoor. Kendisiyle yapılan söyleşilerinde de hep şu cümleyi kuruyor zaten: "Sanatçı olarak benim söyleyeceğim bir şey yok." Atölyesini gezdirirken bize de tekrarlıyor bunu ve ardından ekliyor: "Beni ilgilendiren, yapılan işin anlama yaklaştığı anlar. Bence bu anların sonrasında olanlar sanattır." Sonrasında olup bitenlerle ilgili olarak son sözü izleyicisine bırakıyor özetle.
Daha sonra, taş atölyesini ziyaret ediyoruz Kapoor'un. Bu atölyeyi öyle herkese açmazmış. Ayrıcalıklıyız yani. Diğer atölyenin aksine, burada sadece taştan yapılan heykeller yer alıyor; henüz yapılmakta olanlar da... İran'dan gelen taşlar var, Hindistan'dan, Portekiz'den. Bir heykeli gösterip onu yapmanın 3 yılını aldığını anlatıyor. Bir diğerinin üzerinde 1.5 yıldır çalıştığını... Buradaki işlerin tamamı için "Aslında gördükleriniz 30 yıllık bir bağlılık" diyor. Anlatması zor ama aralarındaki zihinsel ve duygusal bağı hissediyor insan.
Atölye deneyiminden sonra İstanbul'da açılacak ve tamamı taş heykellerden oluşacak Anish Kapoor sergisini görmek için daha da sabırsızlandığımı eklemeliyim. Bu yıl 65. yılını kutlayan Akbank'ın sponsorluğunda gerçekleşecek olan sergi SSM'nin yanı sıra Beyoğlu'na da uzanacak. İstiklal Caddesi'ndeki Akbank Sanat'ta da Kapoor'un dev boyutlu heykellerinden biri sergilenecek. Yine burada sergi çerçevesinde konferanslar verilecek. Hangi eserleri göreceğimiz konusunda şu an için net bir bilgi yok. Hepimize sürpriz olacak. Velhasıl, eylül, iple çekildiği kadar var.