Milliyet Sanat
Milliyet Sanat »Yazarlar » Elif Tanrıyar | Geçmiş denen o saklı hazine kutusu

Geçmiş denen o saklı hazine kutusu

08 Ağustos 2017 - 04:08 | Nişantaşı'nda bulunan Reşit Mümtaz Konağı, 1940'ta yandı.
Bu hafta iki güzel kitap bizi geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor: Hıfzı Topuz'dan “Bir Zamanlar Nişantaşı'nda” ve Ülkü Burhan'dan “Kalsana Dedi Bana”
“Bir zamanlar Nişantaşı, şehzadelerin, prens ve prenseslerin, vezirlerin, paşaların konaklarıyla doluymuş. Bir sigorta şirketinin 1923 yılında topografya uzmanı Pervititche’e hazırlattığı semt planında, Nişantaşı bölgesinde altmışın üzerinde yer alıyor. Sahiplerinden birçoğunun adını bile duymamıştım.” Böyle diyor Hıfzı Topuz, Remzi Kitabevi’nden yayınlanan “Bir Zamanlar Nişantaşı”nda adlı kitabında.
 
Bakmayın onun “Sahiplerinden birçoğunun adını bile duymamıştım,” demesine. Hıfzı Topuz, bizler için ayaklı bir tarih hazinesi gibi, o geniş dimağından anımsayıp çıkardıklarıyla anlattığı ‘bir zamanların’ Nişantaşı’nda, neredeyse sokak sokak, konak konak, apartman apartman İstanbul’un bu nezih semtinde bir zamanlar yaşamış olanları sıcak üslubuyla bize aktarıyor.
 
Yüzyıl başında bir Nişantaşı konağında başlayan kendi çocukluk anılarından başlayarak anlatmaya koyuluyor Topuz. “Nişantaşı’nda Hacı Emin Efendi Sokağı’nda, dededen kalma bir konakta bir kış günü dünyaya gözlerimi açmışım. Yıl 1923.” Ve ardından kendi çocukluk anılarının gölgesinde bizi Nişantaşı’nın tarihinde gezdiriyor. Bir zamanlar şehzadeler için sünnet düğünlerinin düzenlendiği bir açık alanken yavaş yavaş görkemli konakların görülmeye başlandığı nezih bir semte dönüşmesini de, o konaklar içinde süren günlük yaşam adetlerinden ünlü sahiplerine ve ağırlanan ünlü konuklara dek pek çok irili ufaklı detayı da ardı ardına izlemeye başlıyoruz.
 
Hıfzı Topuz’un “Bir Zamanlar Nişantaşı”nı okurken, bazı semtlerin adeta bir roman kahramanı havasına sahip olduğunu hissediyorsunuz. Zaman içinde görünümü ve sakinleri değişiyor olsa da, sahip olduğu o ruh hep aynı kalıyor. Atatürk’ten bir zamanların kudretli paşalarına, varlıklı işadamlarından namlı güzellere, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet’ten Orhan Pamuk’a dek çok sayıda yazarın ve sanatçının sokaklarında dolaştığı, bir dönemler yaşadığı ya da konuk olduğu bu semt; Proust’un romanlarından fırlamış benzer bir ruhla yıllar geçse de aynı cazibesini koruyarak yaşamayı sürdürüyor. Topuz’un kitabı yalnızca yakın sosyal tarihimize, çok zengin bir portreler geçidiyle, adeta bizzat evlerin içine girip ilk ağızdan tanıklıkla yakın bir bakış atmamızı sağlamıyor, bizde maalesef pek görülmeyen bir semtin uzun yıllara yayılan hikayesini de anlatıyor. Nişantaşı’nın '40’lı '50’li yıllarından konaklar, sokaklar, pastaneler, apartmanlar, ünlü sakinler, renkli sosyal ilişkiler, akşam turları, göz aşinalıkları ve aşklara dair anılar dile geliyor.
 
Bir diğer kitap olan Ülkü Burhan imzalı, Çınar Yayınları etiketli “Kalsana Dedi Bana, Şiir Yazdıran Aşklar” ise bizi yine benzer bir tarihi yolculuğa çıkarıyor. Ancak bu kez başrolde bir semt değil, edebiyat tarihimize ismini yazdırmış ünlü isimler ve onlara ilham kaynaklığı etmiş büyük aşkları var. Kitabın en dikkat çekici yanı ise gerçekle kurguyu harmanlayan ilginç bir üsluba sahip olması… “Şairler aşık oldukları o isimlerle, yaşadığımız yılda, sevdikleri mekanlarda, aynı masada bir akşam geçirseler ne olurdu?” sorusunun peşine düşen yazar, kitap boyunca bizi dört sofraya konuk ediyor. 2016 ayının mayıs ayında, yani günümüzde, diledikleri yaşta bir geceliğine yeniden dünyaya dönen Mevhibe Hanım, Orhan Veli, Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet gönüllerinin misafirlerini ağırlıyorlar.
 
Çarpıcı güzelliği kadar zekasıyla da bir döneme de adını yazdıran Mevhibe Meziyet Beyat, Özdemir Asaf’ın ünlü Lavinia şiirinin gizemli ilham kaynağıydı. Ancak yalnızca Özdemir Asaf’ın değil İlhan Selçuk, Öztürk Serengil ve Oktay Akbal gibi nice başka erkeğin de gönlünde taht kurmuş, nice esere de ilham vermişti. Orhan Veli’nin ise en büyük aşkı yıllarca mektuplaştığı Nahit Gelenbevi Fıratlı olsa da, Muzaffer Gençay, Meziyet Bölükbaşı ve Bella Eskenazi gibi isimlerle de aşklar yaşamış, hemen hepsine de şiirlerinde yer vermişti.Ömrü boyunca aşka aşık yazarlardan biri olan Sabahattin Ali ise biricik kızı Filiz’in annesi Aliye’yi yüreğinin baş köşesine koysa da, Nevin Akkaya, Ayşe Sıtkı gibi isimlere de bir dönem gönlünü kaptırmıştı. Ve geliyoruz Nazım Hikmet’e… Onun gönül sarayından kimlerin gelip geçtiği ve şiirlerine ilham verdiği ise zaten büyük oranda malumunuz. Burada yeniden yinelemeye pek de gerek yok.
 
Sabahattin Ali, eşi Aliye Hanım ile.
 
İşte bu ilginç kitapta, yazar Ülkü Burhan, bu isimleri bir geceliğine kendi dönemlerinde müdavimi oldukları bir mekanda, bir sofra başında, kalplerinde yer etmiş, eserlerine ilham kaynağı olmuş tüm bu aşklarıyla bir araya getiriyor. İşinilginç yanı o gece yalnızca onlar hasret gidermiyor, bu eski aşklar da birbirleriyle sohbet edip, artık çok eskide kalmış nice kıskançlık olayını da şimdi dostlukla ve hoşgörüyle anıyorlar. Bu sohbetler ilerledikçe asıl olarak biz de tüm bu edebiyat tarihine mal olmuş aşkların perde arkasını öğrenme şansına sahip oluyor, neredeyse ezbere bildiğimiz pek çok şiir, öykü ve romanın satırlarında gizli duran gerçek öyküleri öğreniyoruz.
 
Bir oturuşta elinizden bırakamadan okuyup bitirmek istediğiniz bu güzel kitap, edebiyat tarihimizdeki nice saklı güzelliği size öğretmekle kalmıyor aynı ilk kitapta olduğu gibi yakın sosyal tarihimize dair de detaylar sunuyor. Edebiyatın tesadüfleri seven Tanrısı ise bir kez daha bana bir sürpriz hazırlamayı ihmal etmiyor bu arada! Hıfzı Topuz, “Bir Zamanlar Nişantaşı”nın bir yerinde şöyle anlatıyor. “Sabahattin Ali de 1947 Aralık ayında bir hafta Rasihlerin evinde gizlenmişti. Kendisini o zaman tanımıştım. Sabahattin yine aynı günlerde Rasihlerin apartmanına girerken yakalanmıştı.” “Kalsana Dedi Bana”da ise Ülkü Burhan, Sabahattin Ali’den şöyle bahsediyor; “İstanbul’daki son gecesi aklına geldi. ‘Keşke,’ dedi sesli bir halde. ‘Keşke çıkmasaydım o sabah o evden!’”
 
Edebiyat böyledir işte, insanı güzel sürprizlerle şaşırtmayı sever. Bu iki güzel kitap ise bizi geçmişte rüyamsı bir yolculuğa çıkarıp, nice güzel sürprizle şaşırtmayı başarıyor.