Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Hiç yaşamamış bir İngiliz büyüğü

Hiç yaşamamış bir İngiliz büyüğü

Hiç yaşamamış bir İngiliz büyüğü09 Şubat 2015 - 10:02 | Milo Parker ve Ian McKellen, 'Mr. Holmes'un başrollerinde.
Ian McKellen, 93 yaşındaki Sherlock Holmes'ü insani yanını ön plana çıkararak yansıtıyor
NİL KURAL
 
“Bugüne kadar 70’den fazla aktör Sherlock Holmes’u canlandırdı. Şimdi Holmes 93 yaşında ve sıra bana geldi”. İngiliz sinemasının müthiş karakter aktörü Ian McKellen, ‘Mr. Holmes’de salt akıl prensipleriyle hareket eden ünlü dedektifi canlandıracağını yaklaşık bir yıl önce bu cümlelerle duyurmuştu. Berlinale’de yarışma dışı gösterilen ‘Mr. Holmes’de Shakespeare kökenli McKellen, Gandalf ve Magneto gibi karakterlerin yer aldığı rol galerisine bir ikonu daha Sherlock Holmes’u da ekledi.
 
"Holmes'un özel bir yanı var"
 
Filmde, Sherlock Holmes’u ömrünün sonunda, hafızası onu terk ederken buluyoruz. Ortada ne Londra’daki Baker Sokağı’ndaki evi ne de doktor Watson var. Holmes, bir bakıcı ve küçük zeki torunuyla kırsalda arı yetiştiriyor ve 25 yıl önceki bir davasını hatırlayıp kaleme almaya çalışıyor. “Kim böyle bir Holmes görmek ister Benedict Cumberbatch nerede!” diye düşünmeye gerek yok zira McKellen, zaman zaman eski formunda çıkarımlar yapan kimi zaman da ümitsizlik, pişmanlık ve yaşlılıkla mücadele eden Holmes’a belki de en insani yorumu katıyor. Söz konusu McKellen’ınki gibi bir kariyer olunca Holmes oldu diye heyecanlanması beklenmiyordu. Nitekim basın toplantısında serinkanlıydı McKellen: “Tiyatro ve sinemada pek çok karakteri canlandırdım. Her şey oyunculuğun bir parçasıdır ve bu da diğer bir rol. Ama Holmes’un özel bir yanı da var. Bir İngiliz büyüğü ama hiç yaşamamış! Ben, Gandalf’ı da böyle görürüm aslına bakarsanız. Bana hep küçük insanlarla bağ kurmak için sakal takan bir Oxford profesörü gibi gelir.”
 
Christian Bale ve Natalie Portman'ın başrollerinde olduğu Malick filmi 'Knight of Cups', eleştirmenleri yine hayalıkırıklığına uğrattı.
 
Berlin'de Cannes tipi izdiham
 
Terrence Malick imzalı yarışma filmi ‘Knight of Cups’da ise eleştirmenlerin düşük beklentilerle filmi izleme hevesi arasındaki çelişki Berlin’in Cannes’a yaklaştığı anlar yaşattı. Şöyle ki, Berlin’de Cannes’ın aksine uzun sıraların oluşması ve  filmlerde izdiham yaşanması pek görünen bir şey değildir, özellikle de dev Berlinale Palast’taki gösterimlerde. ‘Tree of Life’la bir bölüm eleştirmeni ‘To the Wonder’la ise en sıkı hayranlarını bile üzen Malick’in yeni filmiyle ilgili beklentiler yüksek olmasa da filmin basın gösteriminden önce Berlinale Palast’ın önü Cannes gösterimlerini andıran bir can pazarıydı.
 
Christian Bale’ın başrolünde olduğu film, aşk, inanç gibi yeni dönem Malick sinemasının ilgilendiği konuları bir kez daha estetik görüntüler eşliğinde; dış seslerin anlatımıyla işlediği bir yapım. ‘Knight of Cups’ın ‘Tree of Life’ ile ‘To the Wonder’ın bir karışımı olması eleştirmenlerde “Biz bunları gördük,” hissi yaratmış olmalı ki ilk yarım saatten sonra salondan çıkanların ardı arkası kesilmedi. Film bitince de zayıf bir alkışla yuhlanma arasında gidip gelen bir gerilim yaşandı. Sinemanın Salinger’ı denilebilecek bir kişilik olan Malick, beklendiği gibi basının karşısına çıkmadı. Filmde Natalie Portman ve Christian Bale’ın da aralarında olduğu isimlere ise yönetmene duyduğu hayranlıktan bahsetmek kaldı. Bu filmin yarattığı hayal kırıklığından sonra denilebilir ki, dördüncü gün biterken Berlinale yarışmasında yıldız bir film aranıyor.