Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » Gainsbourg: “Filmler beklemez, müzik bekler”

Gainsbourg: “Filmler beklemez, müzik bekler”

Gainsbourg: “Filmler beklemez, müzik bekler”13 Şubat 2015 - 01:02
Birbirinden ünlü ve başarılı bir anne babanın çocuğu olarak neredeyse ikisini de gölgede bırakmayı başarmış müzisyen ve aktris Charlotte Gainsbourg, Wim Wenders'ın filmi 'Every Thing Will Be Fine'ın gösterimi nedeniyle Berlin Film Festivali'ndeydi
NİL KURAL
 
Müzisyen ve oyuncu Charlotte Gainsbourg, onu tercih eden önemli yönetmenler arasına Wim Wenders’i de kattı. Gainsbourg’u gördüğünüzde birçok yönetmenin onu tercih etmesini, onunla çalışmasını anlamakta zorlanmıyorsunuz. Yumuşak konuşan iyi bir gözlemci. Ayrıca dürüst, ölçülü ve saygılı gözüküyor. Berlinale’de olma nedeni Wenders’in Berlinale’de yarışma dışı gösterilen 3D formatta çektiği dram ‘Every Thing Will Be Fine’da çocuğunu kaybeden bir anneyi canlandırması. Gainsbourg’la filmini ve Wenders’la çalışmayı konuştuk.
 
Hikayede ilginizi çeken neydi?
 
Senaryoyu okurken ilgimi çekti çünkü hikayenin alışılmadık bir anlatımı vardı, özellikle de sahnelerin seçimi ilginçti. Ritmi senaryoda bile hissedebiliyordunuz, bu da çok huzurlu bir ritimdi. Elbette ilk kez Wim Wenders’le çalışma fırsatını yakalamak da ilgimi çekti. Tanıştığımızda çok mutlu oldum. Bana orada istediğimi, sanki aileden biriymişim gibi hissettirdi.
 
Wenders’in filmlerinin hayranı mıydınız?
 
Tabii ki. 1980’lerde ‘Paris, Texas’ı izlediğimden beri bütün filmlerini yakından takip ediyordum.
 
‘Antichrist’ ve ‘Nymphomaniac’ta Lars von Trier’le şimdi de Wim Wenders’le çalıştınız. Bu güçlü yönetmenlerin yöntemlerine nasıl adapte oluyorsunuz?
 
Benim kendi uyguladığım bir yöntem yok ve uyum sağlamanın bir yolunu buluyorum. Ama bu filmin benim için bir güçlüğü vardı, o da 3D çekilmesi. Wenders’ın 3D olmayan bir filmde nasıl çalıştığını bilmiyorum ama bu filmde sadece oyunculuklara konsantre oldu. Teknik zorluklar vardı, kamera büyüktü. İlk 3D çalışmam bu. Wenders’in çektiği ‘Pina’yı izledim, aksiyon olmayan bir filmi Wenders nasıl 3D’ye aktarıyor diye görmek için. 3D’nin drama ne katacağını çok ilgimi çekti. İnanılmaz bir sonuç bence çünkü 3D’nin mahremiyeti öldüreceğini düşünüyorsunuz ama mahremiyet katıyor. Wenders sadece bütün jestleri ve duyguları en alt düzeyde göstermemizi istedi. 
 
Çocuğunu kaybeden ama çocuğunun ölümüne neden olan adama karşı affedici bir anne rolündeydiniz. Karakterinize nasıl yaklaştınız?
 
Tepkilerine ortak olamadım. Tam tersine tepkilerini takdir ettim. Bana bir azize gibi geldi. Wenders’in benim karakterime karşı güçlü hisleri, empatisi vardı sanki. Bir masumiyeti içinde barındıran bir karakter ve de cömert. Kendimi böyle biri gibi görmüyorum, aynı durumda kalsam içimde affetme hissi olmazdı. Keşke öyle olsam.
 
Bu ara çok meşguldünüz. ‘Every Thing Will Be Fine’ın yanı sıra ‘Nymphomaniac’, ‘Samba’ ve Asia Argento’nun yönettiği ‘Incompresa’da rol aldınız. Bu tempo sizin için normal mi?
 
Hayır değil, ilk kez kısa bir sürede dört filmde rol aldım. Wenders’in filmi çekilen son filmdi, ondan sonra filmlerin tanıtımları başladı. Çok meşguldüm ve hiç benim ritmim değildi. İlginçti çünkü daha önce hiç yapmamıştım. Birinin bir bölümünü çekip daha bitmeden diğer filme gittim; aralarında mekik dokudum. Karakterler çok farklı olduğu için yadırgamadım ama tempo olağanüstüydü. Çocuklarımı çok çok özledim. Şimdi ara verdiğim için mutluyum, müzikle ilgileniyorum biraz.
 
Yeni albümünüz mü çıkıyor?
 
Umuyorum ama çok zaman alıyor. 3 yıldır üzerinde çalıştığım bir albüm var. Araya hep filmler giriyor ve önceliğim filmler. Çünkü istediğim bir projeye beni 2 yıl bekleyin diyemem ama müzik bekleyebiliyor.
 
Lars von Trier arayıp yeni televizyon filmimde rol alır mısın dese, şu an müziği bırakıp gider misiniz?
 
Elbette giderim.
 
Resim de yapıyorsunuz, değil mi?
 
Evet ama mütevazi bir şekilde. Çocuklarımı uyurken çiziyorum, olayım bu. Ama kendimi hep eleştirmeye eğilimliyim. Yaptığım hiçbir işi beğenmem. Kendimi çizimle ifade ederken, karakterimi ortaya koyamıyorum gibi geliyor.
 
Gainsbourg, James Franco ile set sırasında çalışma dışında pek iletişim kuramamış.
 
James Franco’yla çalışmak nasıldı? Çok farklı karakterler gibisiniz.
 
Gerçek hayatta nasıl biri bilmiyorum, hiç tanımıyorum ama sahnelerde birlikte rol alırken uyum sorunu yaşamadık. Sahneler bittiğinde ise iletişim kurmadık.
 
Rol arkadaşlarınızla hep böyle mi olur?
 
Hayır, olmaz. Ama Franco’nun yaptığı okumalar, işler filan vardı. Böyle oldu bu kez.
 
Wenders’in çalışma şeklini nasıl tanımlarsınız?
 
Çalışma şekli mi bilmiyorum ama hep aktörlere odaklıydı. Kendi evrenini filme getiriyor. Bir personası var, bir tür rehber gibi denilebilir.
 
Wenders, çok sakin, yumuşak birine benziyor.
 
Tam da öyle değil. Çok güçlü bir karakter ve içinde bir öfke olduğunu da hissettiriyor.