Emek'in yıkımına işgalli protesto
01 Nisan 2013 - 10:04Emek sinemasının yıkılmasını protesto etmek için kapalı olan sinema salonunun kapısı kırıldı. 30 kişilik bir grup 1.5 saat boyunca salonda davullar eşliğinde “Emek Bizim, İstanbul Bizim” diye slogan attıNİL KURAL
Emek Sineması’nı yıkıp yerine alışveriş merkezi yapacak projenin dün yapılan son protestosunda yıllardır kapalı olan Emek Sineması’nın kapısı kırıldı. Milliyet ekibi olarak yaklaşık 30 kişiyle birlikte çevik kuvvet kapıya barikat kurana kadar içeri girebilen küçük grupta yer aldık.
Emek Sineması için eylem saat 17.00’de başladı. Mimarlar Odası’nın avukatı Can Atalay, SİYAD Başkanı Tunca Arslan ile Atilla Dorsay birer konuşma yaptılar. Konuşmaların bitmesinin ardından saat 17.30’da plansız bir şekilde kapı kırıldı ve bir grupla birlikte içeri girdik.
Sosyal Güvenlik Kurumu’na ait Emek Sineması onu yıkacak proje olmasaydı, dün akşam o saatlerde İstanbul Film Festivali’nden bir galaya ev sahipliği yapacaktı. Güzel fuayesini dolduran insanlar, birbirlerine gördükleri iyi filmleri soracaktı, belki bir yönetmen yıllar once Kieslowski, Ken Russell ve daha nicelerinin yaptığı gibi Emek Sineması’nın eşsiz sahnesinde filmini sunmak için bekleyecekti.
Oysa dün biz karanlık bir şantiyeye girdik. Tarihi salonun talan edildiği, baştan beri söylenen “yukarı asansör yönetimiyle aynen taşıyacağız”ı asla yansıtmayan bir şantiyeye. Girişteki fuayenin yan binayla olan duvarı yıkılmış. Sadece orası değil, pek çok bölümü yıkık dökük. Emek Sineması’nın o güzel balkonu tamamen sökülmüş durumda. Ana salonda da koltukların ön bloğu sökük, ön koltuklar arkadakilerin üzerine atılmış. 2008’de son gösterimlerini yaptığı Filmekimi’nden beri inşaat görevlileri dışında pek kimse ayak basmamış; yaklaşık 100 yıldır onu yalnız bırakmayan izleyicisi yok artık. Atılmış koltukların üzerinde “İyi seyirler, Emek Sineması” yazan bez kılıflar duruyor; 3 yıldır mücadele veren on binleri selamlar gibi. Salonun tepesinde bir delik var. Her yer iskelelerle kaplanmış durumda.
Dünkü eylem Emek Sineması olmadan festival olmaz, biz açılışı Emek Sineması’nda yapıyoruz fikriyle ortaya çıkmıştı. İçeri giren grupta olan oyuncu Defne Halman, bir sure sonra çevik kuvvetin barikatından kafasını çıkarıp, içeridekilerin ve dışarıdakilerin alkışları eşliğinde şu cümlelerle festivali açtı: “İstanbul Film Festivali’nin açılışını Emek Sineması’nda yaptığımız için çok mutluyuz. Sinemaların yıkılmadığı bir festival diliyoruz. Hepinize iyi seyirler.”
İçeride olduğumuz 1.5 saatlik sure boyunca, bazen davullar eşlinde “Emek Bizim, İstanbul Bizim” diye bağırıldı. Bazen çok uzun süredir hasret kalınmış bir dostu çökük de olsa yeniden görmenin sevinciyle gülündü. Bazen salona, fuayenin haline bakıp öfke duyuldu.
Artık Emek Sineması’nın zorla sokulduğu bu yıkım yolunun dönüşü var mı bilinmez ama salonda anıları olanlar, onun İstanbul’un kültürel kimliğinin, festivalin, kişisel tarihimizin, sinema kültürünün, hafızamızın bir parçası olarak korunması gerektiğini düşünenler şu cümleyi rahatlıkla kurabilir: “Emek Sinemasını son anına kadar yalnız bırakmadık, son kez festivali orada açabildik.”
Emek Sineması’nı yıkıp yerine alışveriş merkezi yapacak projenin dün yapılan son protestosunda yıllardır kapalı olan Emek Sineması’nın kapısı kırıldı. Milliyet ekibi olarak yaklaşık 30 kişiyle birlikte çevik kuvvet kapıya barikat kurana kadar içeri girebilen küçük grupta yer aldık.
Emek Sineması için eylem saat 17.00’de başladı. Mimarlar Odası’nın avukatı Can Atalay, SİYAD Başkanı Tunca Arslan ile Atilla Dorsay birer konuşma yaptılar. Konuşmaların bitmesinin ardından saat 17.30’da plansız bir şekilde kapı kırıldı ve bir grupla birlikte içeri girdik.
Sosyal Güvenlik Kurumu’na ait Emek Sineması onu yıkacak proje olmasaydı, dün akşam o saatlerde İstanbul Film Festivali’nden bir galaya ev sahipliği yapacaktı. Güzel fuayesini dolduran insanlar, birbirlerine gördükleri iyi filmleri soracaktı, belki bir yönetmen yıllar once Kieslowski, Ken Russell ve daha nicelerinin yaptığı gibi Emek Sineması’nın eşsiz sahnesinde filmini sunmak için bekleyecekti.
Oysa dün biz karanlık bir şantiyeye girdik. Tarihi salonun talan edildiği, baştan beri söylenen “yukarı asansör yönetimiyle aynen taşıyacağız”ı asla yansıtmayan bir şantiyeye. Girişteki fuayenin yan binayla olan duvarı yıkılmış. Sadece orası değil, pek çok bölümü yıkık dökük. Emek Sineması’nın o güzel balkonu tamamen sökülmüş durumda. Ana salonda da koltukların ön bloğu sökük, ön koltuklar arkadakilerin üzerine atılmış. 2008’de son gösterimlerini yaptığı Filmekimi’nden beri inşaat görevlileri dışında pek kimse ayak basmamış; yaklaşık 100 yıldır onu yalnız bırakmayan izleyicisi yok artık. Atılmış koltukların üzerinde “İyi seyirler, Emek Sineması” yazan bez kılıflar duruyor; 3 yıldır mücadele veren on binleri selamlar gibi. Salonun tepesinde bir delik var. Her yer iskelelerle kaplanmış durumda.
Dünkü eylem Emek Sineması olmadan festival olmaz, biz açılışı Emek Sineması’nda yapıyoruz fikriyle ortaya çıkmıştı. İçeri giren grupta olan oyuncu Defne Halman, bir sure sonra çevik kuvvetin barikatından kafasını çıkarıp, içeridekilerin ve dışarıdakilerin alkışları eşliğinde şu cümlelerle festivali açtı: “İstanbul Film Festivali’nin açılışını Emek Sineması’nda yaptığımız için çok mutluyuz. Sinemaların yıkılmadığı bir festival diliyoruz. Hepinize iyi seyirler.”
İçeride olduğumuz 1.5 saatlik sure boyunca, bazen davullar eşlinde “Emek Bizim, İstanbul Bizim” diye bağırıldı. Bazen çok uzun süredir hasret kalınmış bir dostu çökük de olsa yeniden görmenin sevinciyle gülündü. Bazen salona, fuayenin haline bakıp öfke duyuldu.
Artık Emek Sineması’nın zorla sokulduğu bu yıkım yolunun dönüşü var mı bilinmez ama salonda anıları olanlar, onun İstanbul’un kültürel kimliğinin, festivalin, kişisel tarihimizin, sinema kültürünün, hafızamızın bir parçası olarak korunması gerektiğini düşünenler şu cümleyi rahatlıkla kurabilir: “Emek Sinemasını son anına kadar yalnız bırakmadık, son kez festivali orada açabildik.”
Etiketler: AVM Can Atalay Emek Bizim Emek Sineması istanbul film festivali işgal kamer inşaat Nil Kural protesto yıkım