Cantet: "Altın Palmiye hayatımı değiştirmedi"
27 Ekim 2014 - 12:10'Sınıf' (Entre les murs, 2008) filmiyle Altın Palmiye alan Fransız yönetmen Laurent Cantet, 'Havana'ya Dönüş' (Retour à Ithaque) filmiyle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin konuğuydu
NİL KURAL
Laurent Cantet, 1990 ortalarında başladığı yönetmenlik kariyerinde ‘İnsan Kaynakları’ (Ressources humaines, 1999), ‘L'emploi du temps’ (2001) gibi filmleriyle sağlam bir yer edindikten sonra ‘Sınıf’ (Entre les murs) ile Altın Palmiye kazandı. Politik sinemanın başarılı Fransız temsilcisi, Küba’da devrime inanmış bir arkadaş grubunun birbirleriyle ve en çok da ülkede ideallerinin hayal kırıklığına dönüşmesiyle hesaplaştığı yeni filmi ‘Havana’ya Dönüş’ (Retour à Ithaque) ile karşımızda şimdi de. Venedik Film festivali’nin Venedik Günleri bölümünde gösterildikten sonra 51. Antalya Film Festivali’nde izleyici karşısına çıkan filmi sunmak için festivale konuk olan Cantet ile kariyerini, onu çeken hikayeleri, Altın Palmiye sonrasını ve Fransa politik iklimini konuştuk.
‘Foxfire’da Kanada’da, ‘Havana’ya Dönüş’te ise Küba’da çalıştınız. Yabancısı olduğunuz ülkelerde film çekmekte zorlanıyor musunuz?
Tam tersine çok hoşuma gidiyor. Çekimlerden önce oralarda zaman geçirmeyi ve bir şeyleri anlamak zorunda olmayı seviyorum. Oysa Paris’te her şeyi önceden biliyorum ve insanların tepkilerini biliyorum. Burada ise önce anlayıp yazıp çekiyorum. Aslında çekeceğim yeri değil, çekmek istediğim hikayeyi seçiyorum.
Çekeceğiniz hikayeyi nasıl seçiyorsunuz?
Tam bir muamma. Şimdi filmim bitti ve bir hikaye üzerinde çalışıyorum mesela ama bir sonra çekeceğim bu mu hiç bilmiyorum. Emin olmak çok zaman alıyor. Fikrin 3-4 yıl ilgimi çekmeyi sürdüreceğinden emin olmam gerekiyor.
Sosyal konulara ilginizi çekiyor gibi.
Evet, ilgimi çekenler gerçekle ve sosyal, politik konularla ilgili hikayeler. Bütün filmlerimde karar vermesem de ortaya çıkan bir şekilde bir grubu çekmem. Belki benim de hayatta bir gruba ihtiyaç duymamdan kaynaklanıyor olabilir. Aynı zamanda bir grup toplumun küçük bir yapısı ve bu küçük yapıya bakarak daha büyük resimden bahsedebiliyorsunuz.
‘Sınıf’ filminde de Fransa’nın ırkçılık, işsizlik ve eşitsizlik gibi sorunlarını işlemiştiniz. Arada hükümet değişti. Bu konularda iyiye gidişat gözlüyor musunuz?
Hayır değişmedi hatta kötüye gitti. Sosyalistler yeniden seçildiğinde hepimiz değişim hayalleri kurduk. Ama hiçbir şey değişmedi. Ana konu yine işsizlik ve sürekli kötüye gidiyor. Benim için özel önem taşıyan bir konu var. O da Fransa’nın göçmenlere nasıl davrandığı. Militan değilim ama bu konuda çalışmalara katılıyorum. Son iki yılda kötüye gidiyor. Fransa’da çok ciddi bir aşırı sağ sorunu var. Hükümetin aldığı her karar aşırı sağı düşünülerek alınıyor. Her şey bir sonraki seçimde Marine Le Pen’nin önemli bir yere geleceği düşüncesi nedeniyle mahvoluyor.
Bu yıl, biliyorsunuz Altın Palmiye’yi ‘Kış Uykusu’ ile Nuri Bilge Ceylan aldı. Aynı ödülü siz de 2008’de ‘Sınıf’la aldınız. Altın Palmiye sizin için neleri değiştirdi?
Bana bir sonraki filmimi ‘Foxfire’ı çekme olanağı sağladı. Çektiğim en pahalı filmdi ve Altın Palmiye’nin sonrasına denk gelmesi finansman bulmak konusunda iyi oldu. Ama çalışma biçimimi değiştirdi. Benim için güzel bir anı, unutmayacağım bir an ve her sinemacı için önemli elbette. Ama pek bir şey değiştirmedi. ‘Havana’ya Dönüş’ü az bir parayla 17 günde çektik. Bu da çok heyecan vericiydi. Bu ekonomide ve bu şekilde çalışmak. Çok küçük ama filme odaklanmış bir ekiple çalıştım. Bunu 80 kişilik ekibe tercih ederim.