2011 yılında Berlin Film Festivali'ni kasıp kavuran ve Altın Ayı sahibi olan yönetmenin Cannes Film Festivali'nde yarışan filmi "Le Passé", şu ana kadar gösterilen filmler arasında açık ara öne çıktıNİL KURAL

Cannes Film Festivali’nde şu ana kadar gösterilen dört Altın Palmiye adayı film arasında ödül şansı yüksek olan ilk film İranlı yönetmen Aşgar Farhadi’nin “Le Passé” ("Geçmiş") adlı yapımı oldu. “Bir Ayrılık / A Separation” ile Altın Ayı ile başladığı ödül maratonunda En İyi Yabancı Dilde Film Oscar’ı da kazanan Aşgar Farhadi, dün Cannes arenasına çıkan yeni filmi “Le Passé”la Altın Palmiye yarışını hareketlendirdi.

Fransız yapımı “Le Passe”, dört yıl önce Fransız karısı Marie’yi (Bérénice Bejo) bırakıp memleketi Tahran’a dönen Ahmet’in (Ali Mustafa) boşanmak için Paris’e gelmesiyle başlayan olayları konu alıyor. Ahmet’in dönüşü, Marie’nin yeni ilişkisi Samir (Tahar Rahim) ve çocuklarıyla işleri hayli karışık bir hale getiriyor. Saklanan sırlar, Farhadi’den beklenen zarafetle birbir ortaya dökülmeye başlıyor. “Bir Ayrılık”ta olduğu gibi ahlaki ikilemler ve aile içi tartışmalar etrafında dönen güçlü bir film olan “Le Passé”nin aile kurumuna çok önem veren Steven Spielberg başkanlığındaki Altın Palmiye jürisinin karar masasında gündeme geleceği şimdiden kesin.



Farhadi filmin basın gösteriminin ardından ekibiyle birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Berlin’de çekmeyi planladığı “Le Passé”yi Fransız yapımcı bulunca Paris’e taşıdığını anlatan Farhadi, “Bu, iki şehir arasında geçen bir hikaye değil. Memleketinden uzak bir adamın yaşadıkları” dedi.

Fransızca filmin, Fransızca bilmeyen Farhadi tarafından çekilme sürecini ise 3 yıl önce “Yeraltı Peygamberi” ile Cannes’dan En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanan Cezayir kökenli Fransız oyuncu Rahim, “Hiçbir şey şansa bırakılmadı, her şey detaylarıyla planlandı ama yine de biz oyunculara alan tanıdı” sözleriyle anlattı. “Artist” filmiyle ünlenen Fransız aktris Bejo ise “İki ay prova yaptık, çevirmenimiz vardı ve hiçbir şeyi atlamamak üzere anlaşmıştık ama bence dil anlaşmak için engel değil, Farhadi her şeyi mükemmel ayarlamıştı. Bizler çevirmen değil oyuncuyuz onun istediklerini yerine getirdiğimizde sonuç harika oluyordu” diye konuştu.

Bu filmin “Bir Ayrılık”tan daha az İran filmi olup olmadığına dair bir soru üzerine Farhadi, sinemanın milleti olmadığını vurguladı: “Yıllarca yurtdışında çalıştım ama sonuçta İranlıyım, yönetmenliği de İran'da öğrendim. Yönetmen olarak tarzınızı değiştiremezsiniz. Bence bir filmin milliyetini belirlemek çok zor. Sonuçta bir sanatçının illa da bir etiketi yoktur. Milliyet değil ortaya çıkarılan sanat yapıtı önemli!”

Filmin merkezine aldığı aile kavramıyla ilgili olarak ise yönetmen “Aile içindeki, çift arasındaki ilişki insan tarihinin en bildik, en çekirdek ve en karmaşık ilişkisidir. Acılar, anlaşmazlıklar, kavgalar, sevinçler yaşanır. Öyle bir konu ki hayatım boyunca konuşabilirim” dedi.

Farhadi, filmin adı olan ‘geçmiş’ten kaçmanın imkansızlığından da bahsetti: “Geçmişten kaçabilirsiniz ama o sizi bulacaktır. Geçmiş yoktur, anılar vardır. Bazen geçmişi olduğundan daha hüzünlü veya neşeli hatırlarız. Aynen gelecek gibi belirsiz olur.”

Filmden önce araştırma yapmadığını söyleyen Farhadi, “İran'dan her çıktığımda memleketlerinden uzakta yaşayanları düşünürüm. Onlar gönüllü değil mecburiyetten ülkelerinden uzakta yaşıyorlar, hissediyorum. Araştırma yapma gereği duymadım” diye konuştu. Öte yandan Farhadi, “Bir Ayrılık”ın başarısından sonra Hollywood’dan teklifler aldığını söyledi: “Oscar'dan sonra fırsatlar açıldı önümde, Hollywood'dan da teklifler geldi. Hollywood, karmaşık bir çanta gibi içinde iyi şeyler de kötü şeyler de var. Ama kendi projemi yapmak istediğim için değerlendirmedim teklifleri. Bir gün ABD'de geçen bir proje yaparsam onlarla da çalışırım.”