Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » "Türkiye'nin 100 yıllık sanat özeti"

"Türkiye'nin 100 yıllık sanat özeti"

"Türkiye'nin 100 yıllık sanat özeti" 02 Ocak 2013 - 11:01 | Nebil Özgentürk'ün belgeselinde Mahir Günşıray Orhan Kemal'i, Candan Erçetin Leyla Gencer'i, Mustafa Alabora ise Yılmaz Güney'i canlandırıyor.
Nebil Özgentürk, yeni belgeselinde 85 önemli sanatçının hayatını ele aldı. Belgeselde Mustafa Alabora, Tarık Akan, Güven Kıraç'ın da aralarında bulunduğu isimler ünlü bir sanatçıyı canlandırdı
GÜLDEN ÖKTEM

Nebil Özgentürk Türkiye'nin kültür, sanat, edebiyat hayatına damga vuran isimlere saygı duruşu niteliğinde bir belgesel hazırladı. Aralarında Tarık Akan, Halil Ergün, Ayberk Atilla, Candan Erçetin, Demet Akbağ ve Beyazıt Öztürk'ün bulunduğu isimlerle bir araya geldi; her bir sanatçı ünlü bir isme hayat verdi. Tarık Akan'ın Attila İhan'ı, Halil Ergün'ün Fikret Mualla'yı, Candan Erçetin'in Leyla Gencer'i canlandırdığı belgeselde toplamda 85 sanatçının hayatı ele alındı. Özgentürk aynı zamanda belgeselde anlattığı hayatları Deniz Kültür Yayınları'ndan çıkan "Sanatımızın Hatıra Defteri" isimli bir kitapta bir araya getirdi. Özgentürk'le yakında televizyon ekranlarında izleyeceğimiz belgeseli hakkında konuştuk...

Nebil Özgentürk.
Bu belgesel nasıl doğdu?

Her şeyin 15 dakikada unutulduğu bir dünyada yeni kuşakların da bilmesi, görmesi açısından onca insanın hatırasının anlatılması gerek diye düşündüm. Şiiriyle, resmiyle, edebiyatıyla, müziğiyle sanatın bütün dallarına emek vermiş insanların, sanatlarının yanı sıra çok ilginç hatıraları var. Bunları 50'şer dakikalık yaptığımız belgesellere nazaran daha kısa versiyonlarla, yeni kuşağın bu ekran hızında daha rahat algılayabileceği şekilde hazırlamak istedik. Yani 2 saatlik bir Aziz Nesin belgeseli yerine, Aziz Nesin'in en çarpıcı hatırasını anlatalım diye düşündük. Bunu da 6 - 7 dakikaya sığdırdık.

Belgeselde sadece bir kişinin portresi yok yani...

Burada portreden çok onların özel bir anekdotunu aktardık. Bir ismin tam bir hayatını içermiyor bu belgesel. Bu bir anlamda onların başlarına gelen bazen talihsiz bir olay, bazen tuhaf bir çelişki, bazen kadir bilmezlikler var.

Nasıl bir kadir bilmezlik mesela?

Ahmed Arif'in 1940'larda kitapları yasaklanmış; 2000'lerde bir bakıyorsunuz baş tacı edilmiş, şiirlerini pek çok insan okuyor... Sanatlarından dolayı sansüre uğramış, hapishanelere düşmüş, yasaklanmış, yakılmış kitapları olan bu insanlara iade-i itibar gerekiyor. Toplamda 100'e yakın, minik bir belgesel yaptık ve bunu 600 dakikaya sığdırmaya çalıştık. Türkiye'nin 100 yıllık sanat özeti diyebiliriz.

Hayatlarını anlattığınız isimlere nasıl karar verdiniz?

Çok insan öyküsü dinledim, biraz içim ve kalbim dolu. Bütün bu insanlarla ilgili fazla anlatılmamış çelişkileri anlatmak isteğiyle doldu... O en çok dolduğum olayları, hatıraları öne çıkardım.

Belgeselde Güven Kıraç Aziz Nesin'i, Halil Ergün ise ressam Fikret Mualla'yı canlandırıyor.


Nasıl hazırlandı o listeler?

Bizi en çok vuran, ağlatan; bize en çok yakın hikayeleri seçtik.

Belgeselde anlatılan isimleri canlandıranları nasıl seçtiniz?

Kimi kime benzetebiliriz sorusuyla çıktık yola. Mesela Müzeyyen Senar'a kim benzeyebilir en çok diye düşündük. Demet (Akbağ) geldi aklımıza. Mesela Neyzen Tevfik'e kim benzeyebilir diye düşündük... Neyzen Tevfik'i canlandırması için Rasim Öztekin'e gidemezsin. Erkan Can daha çok andırıyor Neyzen Tevfik'i; saçları kıvır kıvır ya da bıyıkları var. Ama Rasim (Öztekin) de Ahmed Arif olur dedik...

Gün yüzüne çıkmayan "çizgi roman kahramanı"

"Anlatılan isimlerin hepsinin çok zengin öyküleri var. Ama bir figüran var sinemada. Adı Masist Gül. 400'e yakın filmde figüranlık yapıyor. Set aralarında da çizgi roman yapıyor. Kendisi bir türlü başrol oynayamıyor ama kendi çizgi romanlarında bir kahraman yaratıyor. Ve başrolü kendisine veriyor. Onun hikayesine dedik ki, "Sinemada figüran, çizgi romanda başrol"... Bir insan hayal kuruyor; önce figüran olurum, sonra başrol oynarım diyor. Ama bu insan ölene kadar çizgi roman yaptığını da söylemiyor. Biz onu öldükten sonra anlıyoruz. Evine giriliyor, bakılıyor ki onlarca çizgi roman yapmış..."

Türkan Şoray imzalı roman

Uzan Holding'in kurucusu Kemal Uzan, 1964 yılında Yeni İstanbul gazetesini satın alır. Gazetenin tirajını artırmak için Cihat Baban, yazı işleri müdürü Erol Dallı'ya, Türkan Şoray'dan imzalı roman yayımlamasını önerir. İyi de Türkan Şoray yazar değil oyuncudur. Baban "Piyasada roman yazıp da yayımlayamayan pek çok genç var. Onlardan biriyle anlaşıp romanı satın al, Türkan Şoray imzasıyla bas" der. Dallı'nın aklına bu fikir yatar ve önce Türkan Şoray ile anlaşır. Ardından Adnan Özyalçıner'in yayımlayamadığı romanı satın alınır ve Türkan Şoray imzasıyla, "Buruk Acı" adıyla tefrika edilir. Gazete 60 bin tiraj yapar. Bunun üzerine yine Özyalçıner'in bir başka romanını "Buğulu Gözler"i yine Şoray'ın imzasıyla gazetede yayımlarlar. Sonraki yıllarda Şoray ismiyle üç roman daha yayımlanacaktır.