Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » "Oynarken sıkılırsanız, izleyici izlerken sıkılır!"

"Oynarken sıkılırsanız, izleyici izlerken sıkılır!"

"Oynarken sıkılırsanız, izleyici izlerken sıkılır!"18 Kasım 2014 - 12:11 | Filmde Bisset, Gérard Depardieu'nün güçlü gazeteci eşini canlandırıyor.
Sinemanın gelmiş geçmiş en güzel aktrislerinden Jacqueline Bisset, ‘New York’a Hoş Geldiniz’ filmi halen gösterimde... Bisset, filmin galasında Milliyet’e konuştu
NİL KURAL
 
Aralarında Roman Polanski, John Huston, François Truffaut ve George Cukor’ın da olduğu önemli yönetmenlerle çalışan İngiliz aktris Jacqueline Bisset, 31 Ekim’de gösterime giren ‘New York’a Hoş Geldiniz’le (Welcome to New York) bu listeye bir isim daha ekliyor: Abel Ferrara. Yönetmenin yeni filminde ele aldığı konu da bir hayli tartışma yarattı. Çünkü ‘New York’a Hoş Geldiniz’, 2011’de bir otel görevlisini taciz ettiği iddiaları büyük bir skandal olarak gündemden uzun süre düşmeyen Dominique Strauss-Kahn ve bu skandalla ilgili. Kahn’a dayanan karakteri Gérard Depardieu’nün canlandırdığı filmde, İngiliz aktris Bisset, Kahn’ın eşi ve Fransız gazeteci Anne Sinclair’den ilham alan bir karakteri oynuyor. Filmin, Cannes’daki festival dışı galası sırasında bir araya geldiğimiz sinemanın gelmiş geçmiş en güzel aktrislerinden Bisset, Ferrara’nın ona doğaçlama için alan açtığını aktardı.
 
Proje nasıl karşınıza çıktı?
 
Abel seninle konuşmak istiyor dedi ajansım. Skype’ta konuştuk. Açıkçası bu filmin çekileceğini düşünmedim, karakterleri bana bir şey ifade etmedi, bu filme ilham veren Kahn skandalı hakkında da pek bir şey bilmiyordum. Ama 2 hafta sonra teklif gelince sevindim.
 
‘Çoğu kez doğaçlama yaptık’
 
Hiç yapmamayı düşündünüz mü?
 
Hayır, kendime yapabilir miyim diye sordum, yanıt evet olunca düşünmedim. Kahn’ın eşini televizyonda görmüştüm, çok akıllı zeki bir kadındı ve çok iyi bir gazeteci. Ama diğer yandan tehlikeli bir kadın da bence. Şu açıdan tehlikeli, gücün etkisinde kalabildiği için. Bence kocasını, Kahn’ın kendisini gördüğünden daha yukarıda görüyor ve kocasına aşık. Fotoğraflardan bile anlaşılıyor çok sevdiği. Filmde karakterin üstlendiği rolü, olaylar karşısında çok üzülen bir kadının hikayesi olarak gördüm. Kocasının ikili bir hayat yaşadığını bilmiyor ve bu çok anlaşılabilir bir şey. Filmin çok kesin bir senaryosu yoktu, birçok sahnede doğaçlama yaptık. Hangi dilde oynanacağı bile belli değildi.
 
‘Evde de annemi güldürürdüm’
 
Doğaçlamayı seviyor musunuz?
 
Evet, seviyorum. Dennis Hopper hayatını kaybetmeden önce rol aldığımız bir komedi film vardı, ‘The Last Film Festival’ diye. İzlememişsinizdir çünkü para bittiği için tamamlanamadı, halbuki Hopper’ın son filmi. Onda da tamamemen doğaçlama yapmıştık. Başta sanırım yapamayacağım diye düşündüm. Dennis de endişeliydi. Yönetmen Linda Yellen, “Karakteri sen yarat, ismini de sen koy. Senin bir oyuncuyu oynamanı istiyorum” dedi. Kendimi İtalyan olarak seçtim, adımı da Claudia koydum. Evde de bir İtalyan bir de İngiliz işçi sınıfından karakter oynayarak annemi güldürürdüm eskiden. Buradan bir komedi çıktı.
 
Televizyonda sizin rol aldığınız bir film çıkınca nasıl bir tepki veriyorsunuz?
 
Açıkçası eski filmlerimin birçoğundan sıkılıyorum. 5 dakika dayanabiliyorum. “Ay saçım çok kötü, 1980 ortalarında XV. Louis gibi gözüküyorum,” diye düşünüyorum. Çok iyi olduğuna inandırıyorlar, resmen utanıyorum o halimi gördüğümde.