Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » “Oscar sürpriz değil!”

“Oscar sürpriz değil!”

“Oscar sürpriz değil!”26 Şubat 2013 - 11:02 | Zeynep Santıroğlu Sutherland (solda), Az Celtic Films'in kurucu ortaklarından. Belkıs Turan ise "Argo"da Ben Affleck'in yönetmen asistanlığını yaptı.
Az Celtic Films, "Tinker, Tailor, Soldier, Spy" ve en son Oscar'a uzanan Ben Affleck filmi "Argo"nun Türkiye'deki prodüksiyonunu yöneten ekip. Nil Kural, Az Celtic ile hem "Argo"yu hem de Türkiye'nin bir "film seti" olarak geleceğini konuştu...
NİL KURAL

Ben Affleck’in “Argo”su önceki geceki Akademi Ödülleri’nden En İyi Film Ödülü’yle döndü. Filmin perde arkasındaki kahramanları arasında İran çekimleri Türkiye’de yapılan filmin Türkiye’deki yapım ayağını yürüten Az Celtic Films ekibi de var. Az Celtic Films’ın kurucularından Zeynep Santıroğlu Sutherland ve filmde Ben Affleck’in yönetmen asistanlığını üstlenen Belkıs Turan’la bir araya geldik. Az Celtic Films, son dönemde Argo’nun aldığı ödüllerle konuşulsa da, geçen sezonun başarılı casus gerilimlerinden “Tinker, Tailor, Soldier, Spy / Köstebek”in Türkiye’de çekilen sahnelerinin de sorumluluğunu onlar üstlendi. Önümüzdeki aylarda izleyici karşısına çıkması beklenen, Patricia Highsmith uyarlaması “The Two Faces of January”de ise İstanbul’da 1960’larını Yunanistan’ını yarattılar. Bu filmin başrollerinde ise Viggo Mortensen ve Kirsten Dunst gibi iki önemli yıldız var. Turan ve Santıroğlu Sutherland ile Türkiye’de çekilen bu başarılı yapımların perde arkasını konuştuk.

“Argo” ekibi çekimleri Türkiye’de yapmaya nasıl karar verdi?

Zeynep Santıroğlu: “Argo” ekibi görüşmeler için geldiğinde Türkiye’de çekme olasılıkları çok düşüktü. Filmin yapımcısı daha önce Fas’ta “Inception”ı çektiği için orayı tanıyordu. Ürdün, Fas, Bulgaristan ve Türkiye’ye gittiler ve dört ülke arasından sonuç olarak Türkiye’yi seçtiler. Buradaki karşılaştıkları sonuçta ve hizmete güvenip gelmeye karar verdiler. Aslında başta Türkiye’de geçen sahnesi yoktu. Burada çekim yaparken, bir jest olarak Londra’da geçen sahneyi İstanbul’a taşıdılar. Bu bizim için gurur kaynağı, o sahneyi sokabilmiş olduk filme.

“Argo”dan önce “Köstebek”in bir bölümü de Türkiye’de çekilmişti.

Zeynep Santıroğlu: Ekiplerin buraya gelme rüzgarını başlatan film de aslında “Köstebek” oldu. Filmin belli bir gişesi olmasına rağmen öyle çok gişe rekorları da kırmadı. Ama dünyadaki sinema sektörü insanları bu filmle İstanbul’u hatırladılar. Birdenbire İstanbul’a gidelim hissi uyandı. O filmde de şirket Working Title memnun ayrıldı. Bu tür sözler yayılıyor ve Working Title İstanbul’a dönüp “The Two Faces of January”i de İstanbul’da çekti.

“Argo”nun hazırlık süreci nasıl oldu?

Belkıs Turan: Hazırlıklar çekimlerden bir yıl önce başlamıştı. Yazışmalar, mekanlarla ilgili fotoğraf alışverişi yapıldı. Bu süreçte Ben Affleck, dört beş kez İstanbul’a geldi. Kast ve figürasyon seçimini tek tek kendisini yaptı ve bunların hazırlıklarına çekimlere altı ay kala başlandı. Repliği olmayan figürasyona bile tip tip seçimlerine dikkat etti. 5 bin figürasyonun yüzde 20’sini gördü. Film 1979’da geçtiği için figürasyondan saç ve sakallarını altı ay önceden uzatmalarını istedik. Figürasyonun 1500’üne kostüm provası yapıldı. Tekrar tekrar fotoğraflarına bakıldı. Ben Affleck, sırf bu süreç için üç kez Türkiye’ye geldi.

Türkiye’den figürasyonun Farsça slogan attıkları bölümler nasıl çekildi?

Belkıs Turan: Pek çok slogan attılar. Yazılı olarak verdik ezberlesinler diye. Ayrıca Bakırköy’deki çekimler için bir düğün salonu kiraladık, kostüm makyaj orada yapılıyordu. Oraya kocaman bir ekran koyup, 1500 kişiye 1979’da gerçek görüntüleri orada oynattık. Böylece hem yazılı olarak hem de görüntüler eşliğinde sloganları ezberlediler.

Ben Affleck’le çalışmak nasıldı? Filmin Oscar da dahil aldığı ödüllerini tahmin ediyor muydunuz?

Belkıs Turan: Çalışması kolay, rahat bir insandı. Ne istediğini biliyordu ve ev ödevini iyi yapmıştı. Hollywood insanı denince kaprisli bir insan olabileceğini düşünüyorsunuz ama hiç öyle değil, çok alçakgönüllüydü. Ekiple aynı otelde kalıp, ekip minibüsüyle mekan baktı. Directors’ Guilds Award’da da, BAFTA’ta da Türk ekibe çok teşekkür etti.

Zeynep Santıroğlu: İlk geldiğinde projeden bahsederken gözleri parlıyordu. Bence bir yönetmenin inanması çok önemli, bu his herkese geçiyor. O nasıl titizleniyorsa biz de titizlendik. O yüzden ödüller hiç sürpriz değil. Hepimiz hissediyorduk.

Belkıs Turan: Monitörde çekerken sahnelerin çok iyi olduğunu görüyorduk. Amerika’daki çekimler de Türkiye’deki gibi olmuşsa bu film tamamdır diye düşünüyorduk.

Siz nerede izlediniz ilk filmi?

Zeynep Santıroğlu: Türkiye’de vizyona girmeden bir gün önce ekip için Feriye Sineması’nda bir gala yaptık.

Ekibin Ayasofya’ya da bir armağanı oldu yanılmıyorsam.

Zeynep Santıroğlu: İstanbul sahneleri dahil olunca, biz Ayasofya’yı önerdik. Onlar da hemen kabul ettiler. Filmin dünyaca ünlü görüntü yönetmeni Rodrigo Prieto, Ayasofya’da çekilecek sahne için girdiğinde ampulleri değiştirebilir miyiz diye sordu. Konuşuruz dedik. Müdürüyle de görüştük ve toplam 4 bin ampulünü değiştirdik. O ampullerden herkes şikayetçiydi. Beyaz ışık veren ampullerdi. Ayağımıza gelen bir fırsat oldu. Yeni ampuller Ayasofya’ya “Argo” ekibinin armağanı oldu.

Yabancı yapımlar çekimlerini Türkiye’de yapmayı sürdürür mü sizce?

Zeynep Santıroğlu: Türkiye’nin mekan zenginliği açısından bir avantajı var. Biz gelen projelere şunu söylüyoruz: Film nerede geçiyor olursa olsun biz onu bir yerlerde Türkiye’de buluruz. İsveç’i bile yaratırız, ABD’yi de İran’ı da yaratabiliriz. İnsan faktörü de çok önemli; hem her renkten insan var, hem de mekan çeşitliliği çok. O yüzden avantajlı bir ülkeyiz. Bu rüzgar böyle devam etmez. Devam etmesi için devletin teşvik kanunun çıkması gerekiyor. Bu kanun gündemde ama henüz çıkmadı. Macaristan ve Güney Afrika gibi pek çok ülke teşvik veriyor. Bize gelecek filmlerin çoğu buralara gidiyor. Diyor ki devlet, bütçen 10 liraysa ben 2 lirasını vereceğim, yeter ki sen 10 liranı buraya getirip burada harca. Şu anda bizi arayan bütün yapımcılar teşvik kanunu soruyor.