Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » 'Leviathan'ın yönetmeni: "Putin beni aramaz"

'Leviathan'ın yönetmeni: "Putin beni aramaz"

'Leviathan'ın yönetmeni: "Putin beni aramaz"27 Ocak 2015 - 12:01
'Kış Uykusu'nun Cannes Film Festivali'ndeki en büyük rakibi, Oscar'ın da en güçlü adaylarından Altın Küre ödüllü 'Leviathan'ın yönetmeni Andrey Zvyagintsev ile filmin Rusya'yı yansıtış şeklini ve ülkesinde aldığı tepkileri konuştuk
NİL KURAL
 
'Dönüş'le (2003) tanınan Andrey Zvyagintsev imzalı Rus filmi 'Leviathan', yılın sinema olaylarından biri. Geçen yıl yarıştığı Cannes Film Festivali’nde ‘Kış Uykusu’nun en güçlü rakibi olarak gösteriliyordu, nitekim En İyi Senaryo Ödülü ile döndü. Senaryo demişken, bütün baskıcı rejimlere tanıdık gelecek bir öyküsü var filmin: Sıradan bir araba tamircisinin arazisine belediye rant için göz dikiyor. Araba tamircisi evini ve arazisini vermemek için direndikçe, mafya, polis, yargı birleşerek korkutucu bir devlet resmi oluşturuyor ve sıradan adamı mahvediyor. Elbette çizdiği korkutucu Putin Rusyası portresiyle, Rus yetkililer tarafından sevgiyle karşılanmayan film, geçen hafta Rusya Kültür Bakanı’nın “Rusya’yı dünyaya karşı karalıyor” olarak özetlenebilecek sert eleştirilerine maruz kaldı. Yabancı Film dalında Altın Küre kazandı. Ayrıca En İyi Yabancı Dilde Film Oscarı’nın beş adayından biri. 16 Ocak’ta gösterime giren ‘Leviathan’ı yönetmeni Andrey Zvyagintsev ile Cannes’da konuşmuştuk.
 
Levithan’ın farklı anlamları var: İncil’den dini anlamı elbette ve Thomas Hobbes’un tanımıyla güçlü bir hükümet. Siz hangi anlamı üzerinde durdunuz?
 
İkisini de kullandım. Bu iki farklı imaj da bana ilham verdi. Sihirli bir şekilde bu iki anlam birbirine girdi ve birbirilerini tamamladı. 
 
Filmin en etkileyici görüntülerinden kıyıya vurmuş balina iskeleti. Bunu buldunuz mu?
 
20 metrelik balina iskeleti o ve gerçek değil. Bunu özel olarak film için yaptırdık. Filmin yapımcıları bana sordular: Bunu karaya mı koymak istiyorsun, suyun içerisine mi diye? Ben de dedim ki ne fark eder ki? Onlar da, “Karaya koyarsan 500 bin ruble, suya koyarsan 1 milyon ruble!”. “Suya koyalım” diye yanıtladım elbette! Film için etrafında su olması önemliydi. Akıntıyla hareket ediyordu gün boyunca.
 
Andrey Zvyagintsev.
 
Filmi Kirovsk’ta çekmeye nasıl karar verdiniz?
 
Çok uzun süre mekan aradık, 2.5 ay boyunca. Arabayla Moskova’nın kuzeyi, güneyi, doğusu, batısı gezip durduk. 70 kasaba ve şehre baktık. Sonunda burayı bulduk. Bütün bu kasabalar ve şehirler aynıydı. Kirovsk’a geldiğimde farklı bir yer gördüm, ve Kuzey Atlantik okyanusunun kıyısında küçük bir kasaba. Çok kötü bir durumda,  tam anlamıyla ölen çürüyen bir şehir. Ana karakterin yaşadığı kıyı ve belediye başkanının yaşadığı şehir merkezini görüyoruz filmde. Aynı zamanda bu iki mekan arasındaki tezatlığı da göstermek istedim. Şehir ve binalar ile doğa arasındaki tezadı.
 
Filmdeki sahile vurmuş balina iskeleti Rusya’yı temsil ediyorsa, Rusya ölmüş gibi anlam çıkıyor. Önceki filminiz “Elena”da da fark edilen kötümserliğinizin daha da arttığı sonucunu çıkarabilir miyiz?
 
İyi ama korkutucu bir soru. “Elena”yı çekerken bir şeylerin ters gittiğini bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. Bence Rusya’daki insanların içinde de bir işler dönüyor gibi bir his vardı, büyük bir değişiklik kapının ağzındaymış gibi. Bu, politik değişikliler değil, Rusların dünyaya bakışıyla ilgili bir değişiklikti.  Kapitalizme geçiş Rusya’da çok sancılı ve zor bir süreçti, Rusların ruhunda bir şeyleri yıkıp geçti. Rus insanı genellikle cömert, iyi kalpli ve açık yüreklidir. Benim hayatımda hatırladığım her Rus evinin açık olduğuydu. Şimdi ise birbirimizden ayrıldık, uzaklaştık gibi geliyor. Bir eve gelip ikramlarla karşılanma ihtimaliniz kalmadı. İnsanlar birbirlerine baktığında artık arkadaş değil, rakipler görüyor. 
 
Dostoyevski daha o dönemde insanların Rusya’da seküler demokrasiden korktuğunu söylüyordu, sizin filminizde de bu fikir var gibi duruyor. Yanılıyor muyum?
 
Rusya’da demokrasinin işlemesi zor. Çünkü hâlâ Sovyet döneminden kalan bir alışkanlık var, hep dikey yapılanmalar kurma eğilimindeyiz. Asya’ya Avrupa’dan daha yakınız. Ben bir politikacı değilim bir sanatçıyım ve bu konuları konuşmaya alışık değilim. Ama Rusya’nın mirasıyla demokrasiyi hayata geçirmek ve bireyi öne çıkarmak güç.
 
Filmde Leonid Brezhnev gibi eski liderlerin fotoğraflarına ateş edildiği bir sahne var. Ateş edilecek liderlerin arasına Putin’i koymak skandal mı olurdu?
 
Filmde bir diyalog var, bu sahnede: Bir karakter diğerine diyor ki, “Günümüzdeki liderler nerede?”. Öbürü de, “Onların zamanı henüz gelmedi,” diye yanıtlıyor. Belki gelecekte bu da olacak ama henüz değil. Bu sahne Rusların güce karşı tavrını gösteriyor. Çünkü hukuk olması gerektiği gibi işlemiyor. İnsanlar bu yüzden acı çekiyor ve güçten açıkça nefret ediyor.
 
Putin döneminin sert bir eleştirisi yapan bir filmin Rusya Kültür Fonu’ndan destek alması açıkçası şaşırtıcı. Bu fon hala bağımsızlığını sürdürebiliyor mu?
 
Yapımcım fonlarla ilgilendi. Bu filme finansal destek verdikleri için pişman olup olmayacaklarını göreceğiz. Bir sanatçı ve kültür bakanlığının ilişkisine gelirsek, Kültür Bakanlığı’nın görevi kültürün yaşayıp gelişmesini sağlamak… Sarkastik ve gücü övmeyen bir yapıt olsa bile Kültür Bakanlığı’nın sanatı destekleme zorunluluğu değişmez. Ama güç odakları bir filme para verdiysek iktidarın hoş yönlerini göstermeli diye düşünüyor. Bu düşünce yanlış. Filmin çekim sürecinde hiç müdahale olmadı. Bu filmle Kültür Bakanlığı’na gittik ve projeyi konuşup desteklemeye karar verdiler. Filmin bütçesi 220 milyon ruble, bunun 40 milyonunu Kültür Bakanlığı verdi. Bu andan sonra da aramızdaki diyalog tamamen bitti.
 
'Faust', Altın Aslan’ı aldığında Putin, yönetmen Aleksandr Sokurov’u aramıştı. Ödül alırsanız Putin’den telefon beklemediğiniz sonucu çıkarıyorum.
 
Sizce? (Gülüyor).