"Bağımsız filmlerin yolu açık"
24 Şubat 2013 - 07:02Alldesign 2013 kapsamında Türkiye'ye gelen "Siyah Kuğu"nun yönetmeni Darren Aronofsky: "Ben ilk filmim 'Pi'yi çektiğimde bağımsız filmlerin Oscar'a aday olma ihtimali bile yoktu. Şimdi ise bağımsızların önünde bir yol açıldı"
NİL KURAL
Alldesign 2013 adlı tasarım buluşmasına konuk olan yönetmen Darren Aronofsky için her şey 1998’de çektiği siyah beyaz düşük bütçeli “Pi” adlı bir filmle başladı. Kısa sürede sıkı bir hayran kitlesi edinen filmin başarısını bağımlılıkları konu alan “Requiem for a Dream / Bir Rüya İçin Ağıt” sürdürdü. Pek az kişiyi dünyasına dahil edebilen “The Fountain”ın Mickey Rourke’un başrolünde olduğu “Şampiyon / The Wrestler” ve ‘bale dünyası gerilimi’ “Siyah Kuğu / Black Swan” takip etti.
Dün yapılan basın toplantısına Arketipodesign/Designo’nun genel müdürü Murat Denizaltı, Designo CEO'su Ali Tusavul ve alldesign grup koordinatörü Can Gürcan’la katılan Aronofsky, söze şu anda 12.'si düzenlenen !f İstanbul’a ilk yılında “Requiem for a Dream”le konuk olduğunu hatırlatarak başladı. Türk sinemasını ABD’de Türk filmleri dağıtım şansı bulamadığı için takip edemediğini söyleyen yönetmen Yılmaz Güney’i ise hatırladığını belirtti.
Yönetmene “Pi” ile dahil olduğu bağımsız sinema dünyasının 15 yıllık bu süreçteki gelişimini sorduğumuzda, işlerin değiştiğini anlattı: “Bağımsız sinema ABD’de hâlâ çok güçlü. Bu yıl Oscar’a aday olan ‘Düşler Diyarı / Beasts of the Southern Wild’, çıkışını Sundance’de yapmış bağımsız bir film mesela. Oysa ben ‘Pi’yi çektiğimde bağımsız filmlerin Akademi Ödülleri’ne aday olma ihtimali bile yoktu. Denebilir ki, bağımsız filmler için bir yol açıldı. Ama şu anda televizyonda büyük bir gelişme var ki Türkiye’de de bu böyle. Bağımsız sinemanın önündeki en büyük zorluk televizyonla yarışmak zorunda kalması.”
Bu açıklamanın üzerine bu akşam sahiplerini bulacak Oscar’lardaki gözdesinin “Düşler Diyarı” olması beklenirdi. Ama Aronofsky, önce Türkiye’de Oscar törenin saat kaça denk geldiği, insanların törene ne kadar ilgi gösterdiği, evlerinde mi dışarıda mı izlediği gibi sorular yönelttikten sonra Oscar adayı filmlerden Steven Spielberg’ün “Lincoln”ına duyduğu hayranlığı anlattı: “Oscar Ödülleri’nde Amerikan sinemasından çok iyi filmlerin aday olduğu bir yıl yaşanıyor. Bence en önemlisi ‘Lincoln’ çünkü Abraham Lincoln benim kahramanlarımdan biri. Kimin kazanacağını soruyorsanız, ‘Argo’ alacak gibi. Ama kimin hak ettiğini düşündüğümü deminki sözlerimden çıkarabilirsiniz. Daniel Day Lewis ise 'Lincoln'da müthiş. Ama ben 'The Master'daki Joaquin Phoenix de harika buluyorum.”
Kendisine Oscar adaylığı, Natalie Portman’a ise gözyaşlarıyla aldığı altın heykelciği kazandıran “Siyah Kuğu”nun başarısının nedeninden ise hâlâ emin değil. “Filmi çekerken de, sonraki süreçte de başarılı olacağını tahmin etmemiştik. Sadece ABD’de değil, her kültürde ilgi gördü. Sanırım korku, mizah, seks gibi çeşitli eğlenceli unsurları bir arada topladığı için sevildi” diyen Aronofsky, şu an üzerinde çalıştığı Nuh’un Gemisi projesi “Noah”tan ise temkinli bir şekilde bahsetti: “İzlanda’da yapılan çekimler bitti, şu an kurgudayız. 2014’de gösterime girecek. Filmde görsel olarak yenilikler peşindeyiz. Fazla anlatmayayım sürprizi kaçmasın.”
2000’lerin başında “Batman” filmi çekmesi gündeme gelen, sonra stüdyoyla sorun yaşayıp filmden çekilen Aronofsky, ilk kez “Noah”la büyük bir stüdyo filmine imza atacak: “Her zaman büyük bir film çekmek istiyordum. Ama kendi şartlarım kabul gördüğü bir şekilde... 13 yaşından beri 'Nuh’un Gemisi' çekmek aklımdaydı. 25 yaşımda fikri toparlamaya başlayabildim. Bu tür şeyler zaman istiyor.”
Bütçe, Aronoskfy için fazla fark etmiyor. Arkadaşlarından aldığı borçlarla çektiği “Pi” ile büyük bütçeli film çekmenin bir farkı olmadığını söylüyor. Çünkü para hiçbir zaman yetmiyormuş: “30 bin dolar da olsa 100 milyon dolar da olsa fark etmez. Para hep yetersizdir. Ben zaten öyle inanılmaz büyüklükte bütçelerle çalışma lüksüm olmadı. Böyle bütçeler felaket reçetesi olurdu gibime geliyor.” Biraz düşündükten sonra ise "Tabii zengin de edebilir" diye ekliyor.
Son dönem Türkiye’de çekilen filmlerde İstanbul’un iyi yansıtılmadığıyla ilgili bir yorum üzerine Aronofsky eleştiri oklarını ABD’ye yöneltiyor: “Hollywood’da dünyanın çeşitliliğini yansıtacak duyarlılık ve derinlik yok. Her şey siyah ya da beyaz. İyi adamlar, kötü adamlar… Grilere yer yok. Sinemayı bırakın, en başarılı haber programlarında bile uluslararası olaylar iyi işlenemiyor. Aslında bu iyiler ve kötülerden oluşan anlatım Asya ve Hindistan sinemasında da var. Avrupa’yı bunun dışında tutuyorum. Ki kendimi Avrupa sinemasına yakın hissederim. Dikkat edersiniz filmlerimde kötü adam yoktur.”
NİL KURAL
Alldesign 2013 adlı tasarım buluşmasına konuk olan yönetmen Darren Aronofsky için her şey 1998’de çektiği siyah beyaz düşük bütçeli “Pi” adlı bir filmle başladı. Kısa sürede sıkı bir hayran kitlesi edinen filmin başarısını bağımlılıkları konu alan “Requiem for a Dream / Bir Rüya İçin Ağıt” sürdürdü. Pek az kişiyi dünyasına dahil edebilen “The Fountain”ın Mickey Rourke’un başrolünde olduğu “Şampiyon / The Wrestler” ve ‘bale dünyası gerilimi’ “Siyah Kuğu / Black Swan” takip etti.
Dün yapılan basın toplantısına Arketipodesign/Designo’nun genel müdürü Murat Denizaltı, Designo CEO'su Ali Tusavul ve alldesign grup koordinatörü Can Gürcan’la katılan Aronofsky, söze şu anda 12.'si düzenlenen !f İstanbul’a ilk yılında “Requiem for a Dream”le konuk olduğunu hatırlatarak başladı. Türk sinemasını ABD’de Türk filmleri dağıtım şansı bulamadığı için takip edemediğini söyleyen yönetmen Yılmaz Güney’i ise hatırladığını belirtti.
Yönetmene “Pi” ile dahil olduğu bağımsız sinema dünyasının 15 yıllık bu süreçteki gelişimini sorduğumuzda, işlerin değiştiğini anlattı: “Bağımsız sinema ABD’de hâlâ çok güçlü. Bu yıl Oscar’a aday olan ‘Düşler Diyarı / Beasts of the Southern Wild’, çıkışını Sundance’de yapmış bağımsız bir film mesela. Oysa ben ‘Pi’yi çektiğimde bağımsız filmlerin Akademi Ödülleri’ne aday olma ihtimali bile yoktu. Denebilir ki, bağımsız filmler için bir yol açıldı. Ama şu anda televizyonda büyük bir gelişme var ki Türkiye’de de bu böyle. Bağımsız sinemanın önündeki en büyük zorluk televizyonla yarışmak zorunda kalması.”
Bu açıklamanın üzerine bu akşam sahiplerini bulacak Oscar’lardaki gözdesinin “Düşler Diyarı” olması beklenirdi. Ama Aronofsky, önce Türkiye’de Oscar törenin saat kaça denk geldiği, insanların törene ne kadar ilgi gösterdiği, evlerinde mi dışarıda mı izlediği gibi sorular yönelttikten sonra Oscar adayı filmlerden Steven Spielberg’ün “Lincoln”ına duyduğu hayranlığı anlattı: “Oscar Ödülleri’nde Amerikan sinemasından çok iyi filmlerin aday olduğu bir yıl yaşanıyor. Bence en önemlisi ‘Lincoln’ çünkü Abraham Lincoln benim kahramanlarımdan biri. Kimin kazanacağını soruyorsanız, ‘Argo’ alacak gibi. Ama kimin hak ettiğini düşündüğümü deminki sözlerimden çıkarabilirsiniz. Daniel Day Lewis ise 'Lincoln'da müthiş. Ama ben 'The Master'daki Joaquin Phoenix de harika buluyorum.”
Kendisine Oscar adaylığı, Natalie Portman’a ise gözyaşlarıyla aldığı altın heykelciği kazandıran “Siyah Kuğu”nun başarısının nedeninden ise hâlâ emin değil. “Filmi çekerken de, sonraki süreçte de başarılı olacağını tahmin etmemiştik. Sadece ABD’de değil, her kültürde ilgi gördü. Sanırım korku, mizah, seks gibi çeşitli eğlenceli unsurları bir arada topladığı için sevildi” diyen Aronofsky, şu an üzerinde çalıştığı Nuh’un Gemisi projesi “Noah”tan ise temkinli bir şekilde bahsetti: “İzlanda’da yapılan çekimler bitti, şu an kurgudayız. 2014’de gösterime girecek. Filmde görsel olarak yenilikler peşindeyiz. Fazla anlatmayayım sürprizi kaçmasın.”
2000’lerin başında “Batman” filmi çekmesi gündeme gelen, sonra stüdyoyla sorun yaşayıp filmden çekilen Aronofsky, ilk kez “Noah”la büyük bir stüdyo filmine imza atacak: “Her zaman büyük bir film çekmek istiyordum. Ama kendi şartlarım kabul gördüğü bir şekilde... 13 yaşından beri 'Nuh’un Gemisi' çekmek aklımdaydı. 25 yaşımda fikri toparlamaya başlayabildim. Bu tür şeyler zaman istiyor.”
Bütçe, Aronoskfy için fazla fark etmiyor. Arkadaşlarından aldığı borçlarla çektiği “Pi” ile büyük bütçeli film çekmenin bir farkı olmadığını söylüyor. Çünkü para hiçbir zaman yetmiyormuş: “30 bin dolar da olsa 100 milyon dolar da olsa fark etmez. Para hep yetersizdir. Ben zaten öyle inanılmaz büyüklükte bütçelerle çalışma lüksüm olmadı. Böyle bütçeler felaket reçetesi olurdu gibime geliyor.” Biraz düşündükten sonra ise "Tabii zengin de edebilir" diye ekliyor.
Son dönem Türkiye’de çekilen filmlerde İstanbul’un iyi yansıtılmadığıyla ilgili bir yorum üzerine Aronofsky eleştiri oklarını ABD’ye yöneltiyor: “Hollywood’da dünyanın çeşitliliğini yansıtacak duyarlılık ve derinlik yok. Her şey siyah ya da beyaz. İyi adamlar, kötü adamlar… Grilere yer yok. Sinemayı bırakın, en başarılı haber programlarında bile uluslararası olaylar iyi işlenemiyor. Aslında bu iyiler ve kötülerden oluşan anlatım Asya ve Hindistan sinemasında da var. Avrupa’yı bunun dışında tutuyorum. Ki kendimi Avrupa sinemasına yakın hissederim. Dikkat edersiniz filmlerimde kötü adam yoktur.”
Etiketler: alldesign Bir Rüya İçin Ağıt Black Swan Darren Aronofsky Güreşçi Nil Kural Pi Requiem for a Dream Siyah Kuğu The Wrestler