Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Sinema » ""Yolda" yazması basit bir kitap değil"

""Yolda" yazması basit bir kitap değil"

""Yolda" yazması basit bir kitap değil"23 Şubat 2013 - 12:02 | Fotoğraf: Hüseyin Özdemir
Nil Kural, "Motosiklet Günlüğü" ile En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar kazanan ve o filmde beraber çalıştığı Brezilyalı yönetmen Walter Salles ile bu sefer Kerouac'in "Yolda"sını uyarlayan Porto Rikolu senarist José Rivera ile görüştü...
NİL KURAL

Jose Rivera, Che Guevara’nın gençliğinde çıktığı motosiklet yolculuğunu anlattığı 2004 tarihli “Motosiklet Günlüğü /Diarios de Motocicleta” ile En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar kazanmış bir senarist. Bu filmde birlikte çalıştığı Brezilyalı yönetmen Walter Salles’la ikinci kez işbirliği yaptığında ise Beat Kuşağı’nın başucu kitaplarından biri olan Jack Kerouac’ın “On the Road / Yolda”sını uyarladılar. Film, geçen yıl Cannes’da Altın Palmiye için yarıştıktan sonra geçtiğimiz günlerde !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde izleyiciyle buluştu.

Porto Rikolu senarist “Yolda”yı sunmak için geldiği İstanbul’un da Türkiye’nin de yabancısı değil. Evlendiğinde balayına gelip çok sevdiği Türkiye’de Kars’tan Van’a uzun yolculuklar yaptığını, en çok da İstanbul’da deniz kenarında gezinmeyi sevdiğini anlatıyor.

“Motosiklet Günlüğü” nasıl karşınıza geldi?

Robert Redford, 1989 Küba’da Gabriel García Márquez’le buluşuyor ve yazara Güney Amerika’da geçen bir film çekmek istediğini söylüyor. Marquez de, “Motosiklet Günlüğü”nü öneriyor. Redford hemen uyarlama haklarını satın alıp, projeyi rafa kaldırıyor. Walter Salles’ın “Central Station”ını izleyip çok beğenince uyarlama işini ona teklif ediyor. Salles, senarist arayışına giriyor ama Brezilyalı olduğu için pek tanıdığı da yok. Senaryo tekliflerini alıyor, benim çekilmemiş bir filmimin senaryosunu çok beğeniyor. Buluştuğumuzda çok iyi anlaşıp, hemen birlikte çalışmaya karar verdik.

“Motosiklet Günlüğü”nden önce ve sonra Che Guevara hakkındaki fikirleriniz değişti mi?

Öncesinde herkes gibiydim. Duvarımda resmi vardı. Devrimci fikirlerine inanıyordum. Komünist değilim ama Vietnam Savaşı’nı görecek yaştayım ve bu savaştan nefret ederdim. Dolayısıyla Che’nin Vietnam konusundaki fikirlerine katılırdım. Saftım ve pek fazla bir şey bilmiyordum. “Motosiklet Günlüğü” için 9 ay araştırma yaptım. Che’nin kitaplarını, onun hakkındaki kitapları, Fidel Castro ve devrimle ilgili yazılanları okudum. Bir de Küba müzikleri dinliyordum bu esnada. Çocuklarım delirdiğimi düşünüyordu. Bu süreçten sonra Che’yi daha fazla takdir etmeye başladım. Bazıları beni ve filmi, “Bir terörist hakkında film yaptın” diye eleştiriyorlar, muhafazakarlar tabii. Ama Küba, Batista diktatörlüğü sırasında korkunç durumdaydı. Bunun bitmesi gerekiyordu.

Che’nin ikon olması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bir moda gibi. Tabii yakışıklı, karizmatik, bir rock yıldızı adeta. New York’ta Che tişörtlü çocukları görüyorum. Giydikleri rahatlıkla John Lennon tişörtü de olabilirdi. Keşke Che’nin neyi savunduğunu anlasalar. Ne kadar çalıştığını, ideallerini bilmiyorlar. Çünkü biliyorsunuz Che, bütün Güney Amerika’nın birleşmesini ve ancak bu şekilde Kuzey Amerika kadar güçlü olabileceğini savunur. Bu, önemli ve bence çok iyi bir fikir.

Sam Riley ve Garrett Hedlund, "Yolda"da Kerouac ve Neal Cassady'i canlandırıyorlar.


“Yolda” üzerinde ‘uyarlanamaz’ etiketi olan eserlerden biriydi.

Umarım filmimiz uyarlanabilir olduğunu kanıtlıyordur. Benden önce 8 yazar bu kitabı uyarlamaya çalışmış. Francis Ford Coppola 1970 sonlarından beri kitabın uyarlama haklarına sahipti ve sürekli değişik senaristleri işe alıp kitabı uyarlattı. Oğlu Roman Coppola da denedi ama bir türlü olmadı. “Motosiklet Günlüğü” çıktığında Roman, Walter’la uyarlama için iyi bir ikili olduğumuzu fark edip, bize geldi. “Motosiklet Günlüğü” ile “Yolda”nın pek çok ortak noktası var; iki erkek, yol filmi, aynı dönem… “Motosiklet Günlüğü”ndeki yolculuk daha politik, Guevara’ya fakirliği gösteriyor; “Yolda”daki ise daha kişisel, Kerouac özgürlüğü keşfediyor.

Francis Ford Coppola filmi gördü mü, yorumu ne oldu?

Bilmiyorum ne düşündüğünü. Hiç ses çıkmadı. Tam bir ‘baba / godfather’ gibi davrandı.

“Yolda”, çok iyi bilinen, çok hayranı olan bir kitap. Baskı hissettiniz mi?

Düşünmemeye çalıştım. Aynı durumu “Motosiklet Günlüğü”nde de yaşamıştım. Kimse kitabı bilmese de herkes Guevara’yı biliyordu. Che yokmuş gibi davranmaya gayret ettim. Bunda da, Kerouac'ı, Beat kuşağını, ünlerini; hepsini unuttum. Nereye gideceğini ne yapacağını bilmeyen genç bir adamın, kendisini keşfettiği bir yolculukmuş gibi yaklaştım. Evrensel bir hikaye gibi düşündüm, sadece bir büyüme hikayesi.

Beat kuşağına ilginiz ne kadardı?

Özellikle gençliğimden beri Allen Ginsberg’ü çok severim. 17 - 18 yaşımdayken tanışmıştım da. William S. Burroughs’un çok parlak yazar olduğu fikrindeyim. O dönemin caz, blues müziklerini de çok severim. Hippi döneminin sonunda büyüdüm. Dolayısıyla hippileri çok etkileyen Beat kuşağını da yakaladım.

“Yolda” için Truman Capote’nin ünlü bir yorumu var: “Bu, yazmak değil, daktilo etmek”. Nasıl bir yorum sizce?

Bence çok acımasız bir adam Capote! Hiç katılmıyorum. “Savaş ve Barış” ve Proust düzeyinde bir edebiyat değil tabii. Ama bence önemli bir kitap. Jack Kerouac üzerinde çok çalıştığı için okunduğunda basit gözüküyor ama yazması basit bir kitap değil.

Bu filmde Walter Salles’la ikinci kez birlikte çalışıyorsunuz. Nasıl bir işbirliğiniz var?

Walter hiç alışılmadık bir yönetmen. Hollywood’daki deneyimime göre çoğu yönetmen senaristlerle iyi ilişki kurmaz. Senaryoyu teslim et bir daha da seni gözüm görmesin tavrı hakimdir. Walter öyle değil. Beni çekim, post prodüksiyon gibi her alana dahil ediyor. Tiyatro kökenli bir yazar olduğum için ben de her süreçte olmaya alışkınım.