"'Dört Nikah Bir Cenaze'nin sırrı arkadaşlık”
13 Nisan 2013 - 04:04 | Mike Newell, "Pers Prensi: Zamanın Kumları / Prince of Persia: The Sands of Time" filminin setinde, başrol oyuncusu Jake Gyllenhaal ile.Romantik komediden aksiyona, mafya filminden Harry Potter serisine uzanan ilginç filmografisiyle dikkat çeken İngiliz yönetmen Mike Newell, İstanbul Film Festivali'nin konuğu olarak Nil Kural'ın sorularını yanıtladıNİL KURAL
“Dört Nikah Bir Cenaze”, “Donnie Brasco” ve Harry Potter serisinin dördüncü filmi “Harry Potter and the Goblet of Fire / Harry Potter ve Ateş Kadehi”ın da aralarında olduğu filmlerle tanınan İngiliz yönetmen Mike Newell, İstanbul Film Festivali’nin konuğu oldu. Yönettiği Charles Dickens uyarlaması “Büyük Umutlar / Great Expectations” festivalde gösterilen Newell, kariyeriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
“Büyük Umutlar” defalarca uyarlanmış bir klasik. Bir daha uyarlamadan önce nelere dikkat ettiniz?
Filmin önceki uyarlamalarının çoğunun tutkudan yoksun olduğunu fark ettim, soğuk ve çok İngilizlerdi. Özellikle klasik kabul edilen David Lean filmi âşık olan bir adamla ilgili değildi. Oysa Pip, hikayede iki - üç kez âşık olur, kıza, paraya ve sınıfa. Bu aşk mevzusuna dikkat çektim. Şu da önemli: Bu, Dickens’ın son romanlarından biri. Bir itiraf havası da var. Dickens, Pip’in suçlu olduğu şeylerden kendisinin de suçlu olduğunu söylüyor; arkadaşlarına, karısına ihanet ediyor. Ben de bunları vermeye çalıştım.
İngiltere’nin güçlü bir oyuncu geleneği var. Bu işinizi kolaylaştırdı mı?
Evet, maden gibi. Şu isim olmazsa bu isim olsun demek zor değil; her rol için 4-5 seçenek var. Ama dezavantajı aktörlerin çok iyi bildikleri bir metin olması ve kendilerinden ne beklendiğini bildiklerini düşünmeleri oldu. Bu da onları önyargılarından uzaklaştırmayı zorlaştırdı.
“Büyük Umutlar”da rol verdiğiniz Ralph Fiennes, bu filmin hemen öncesinden kendi filmini çekti.
Aslına bakarsanız, biz “Büyük Umutlar” üzerinde çalışırken, o da yöneteceği ikinci filme hazırlanıyordu. Bu filmde Charles Dickens’ı oynamayı düşünüyor. Birbirimizi iyi tanıyoruz. Sevdiğim şey çok odaklanmış ve ciddi bir oyuncu olması.
Fiennes’la “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde de birlikte çalışmıştınız. Harry Potter çekmek nasıl bir deneyim oldu?
Evet, Fiennes’a Lord Voldemort rolünü ben verdim. Harry Potter çekmek çok hoşuma gitti ama başladığımda konuyla ilgili bilgisizdim ve kullanacağım teknikleri çekerken öğrendim. Bu da bazen kafa karıştırıcıydı. Filmin “Akbabanın 3 Günü” gibi paranoyak gerilim havası vardı. Harry Potter neden şeytani gücün kendisini takip ettiğini bilmiyor ve yavaş yavaş öğreniyor. Diğer yandan çocukların büyümesindeki anarşi ile ilgili komik bir hikaye de var. Bu ikisini bir araya getirmek keyifliydi.
J.K. Rowling’in Harry Potter filmlerine müdahale ettiği ve her karara karıştığı çok fazla yazıldı çizildi. Sizin de deneyiminiz bu yazılanları destekliyor muydu?
Benimle çalışırken memnundu ve yardımcı olmaya çalıştı. Ama o zamana kadar üç yönetmenle daha çalışmıştı. O zamana kadar senarist Steve Kloves, Rowling kadar işi biliyordu; nasıl şeyler sevdiğini, karakterleri... Sanki onun zihninde gibiydi. Zaten Rowling, o noktada diğer kitapları yazmakla meşguldü ve o yüzden filme müdahale etmedi. Ama dediğim gibi onun yerini dolduracak kişiler mevcuttu.
Rowling, Gabriel García Márquez, şimdi de Dickens uyarladınız. Hepsine farklı yaklaşmak mı gerekiyor?
İnsanlar, Marquez uyarlamam “Kolera Günlerinde Aşk”tan nefret etti ama umurumda olmadı. Tamam çok yanlış yönleri vardı. Kitabın büyük bir hayranıydım ama aynı zamanda bütün Batı dünyası da benim kadar hayrandı. Herkes şu yanlış bu yanlış demeye başladı. Doğru hali olamaz gibiydi. Ama romanlar haşır neşir olmayı sevdim. Bence uyarlamanın sırrı uyarlayacağınız romanla haşır neşir olmayı sevmek.
“Dört Nikah, Bir Cenaze” en sevilen filmlerinizden biri. Sizce sırrı nedir bu filmin?
Aslında sırrını biliyorum. Öncelikle Richard Curtis’in yazdığı tek kelimeyle mükemmel bir senaryoydu. Curtis, dedi ki “Üzerinde çalışacağız ve değiştireceğiz ama yazacağım hiçbir şeyi şaka, espri olarak yazmayacağım. Şaka veya espri kısmı filmin bütün dili olacak, ağızlarından çıkan her diyalog bunun bir parçası olacak.” İkinci mesele de şu: İnsanlar hala filmin neyle ilgili olduğunu anlatamıyorlar. Evet güldürüyor ve iyi hissettiriyor ama ne anlatıyor? Aşkla ilgili diye cevap verebilirsiniz. Ama değil. Aşkta mutlu da olsak mutsuz da olsak, hepimiz arkadaşlık konusunda şanslı hissedebiliriz. “Dört Nikah Bir Cenaze” tamamen arkadaşlıkla ilgili bir film ve herkesin arkadaşları vardır.
Günün Filmi
“Can Ateşi”
“Sınıf” adlı filmiyle Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile dönen yönetmen Laurent Cantet, “Can Ateşi”nde 1950’lerin New York’unda geçen bir hikaye anlatıyor. Film, maço erkeklerin dünyasına karşı çıkan kızları konu alıyor. Joyce Carol Oates´un Türkçeye “Can Ateşi” adıyla çevrilen romanından uyarlanan film, “Sınıf”dan beri yeni Cantet filmini bekleyen sinemaseverleri memnun edecek.
16.00’da Rexx Sineması’nda gösteriliyor.
“Dört Nikah Bir Cenaze”, “Donnie Brasco” ve Harry Potter serisinin dördüncü filmi “Harry Potter and the Goblet of Fire / Harry Potter ve Ateş Kadehi”ın da aralarında olduğu filmlerle tanınan İngiliz yönetmen Mike Newell, İstanbul Film Festivali’nin konuğu oldu. Yönettiği Charles Dickens uyarlaması “Büyük Umutlar / Great Expectations” festivalde gösterilen Newell, kariyeriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
“Büyük Umutlar” defalarca uyarlanmış bir klasik. Bir daha uyarlamadan önce nelere dikkat ettiniz?
Filmin önceki uyarlamalarının çoğunun tutkudan yoksun olduğunu fark ettim, soğuk ve çok İngilizlerdi. Özellikle klasik kabul edilen David Lean filmi âşık olan bir adamla ilgili değildi. Oysa Pip, hikayede iki - üç kez âşık olur, kıza, paraya ve sınıfa. Bu aşk mevzusuna dikkat çektim. Şu da önemli: Bu, Dickens’ın son romanlarından biri. Bir itiraf havası da var. Dickens, Pip’in suçlu olduğu şeylerden kendisinin de suçlu olduğunu söylüyor; arkadaşlarına, karısına ihanet ediyor. Ben de bunları vermeye çalıştım.
İngiltere’nin güçlü bir oyuncu geleneği var. Bu işinizi kolaylaştırdı mı?
Evet, maden gibi. Şu isim olmazsa bu isim olsun demek zor değil; her rol için 4-5 seçenek var. Ama dezavantajı aktörlerin çok iyi bildikleri bir metin olması ve kendilerinden ne beklendiğini bildiklerini düşünmeleri oldu. Bu da onları önyargılarından uzaklaştırmayı zorlaştırdı.
“Büyük Umutlar”da rol verdiğiniz Ralph Fiennes, bu filmin hemen öncesinden kendi filmini çekti.
Aslına bakarsanız, biz “Büyük Umutlar” üzerinde çalışırken, o da yöneteceği ikinci filme hazırlanıyordu. Bu filmde Charles Dickens’ı oynamayı düşünüyor. Birbirimizi iyi tanıyoruz. Sevdiğim şey çok odaklanmış ve ciddi bir oyuncu olması.
Fiennes’la “Harry Potter ve Ateş Kadehi”nde de birlikte çalışmıştınız. Harry Potter çekmek nasıl bir deneyim oldu?
Evet, Fiennes’a Lord Voldemort rolünü ben verdim. Harry Potter çekmek çok hoşuma gitti ama başladığımda konuyla ilgili bilgisizdim ve kullanacağım teknikleri çekerken öğrendim. Bu da bazen kafa karıştırıcıydı. Filmin “Akbabanın 3 Günü” gibi paranoyak gerilim havası vardı. Harry Potter neden şeytani gücün kendisini takip ettiğini bilmiyor ve yavaş yavaş öğreniyor. Diğer yandan çocukların büyümesindeki anarşi ile ilgili komik bir hikaye de var. Bu ikisini bir araya getirmek keyifliydi.
J.K. Rowling’in Harry Potter filmlerine müdahale ettiği ve her karara karıştığı çok fazla yazıldı çizildi. Sizin de deneyiminiz bu yazılanları destekliyor muydu?
Benimle çalışırken memnundu ve yardımcı olmaya çalıştı. Ama o zamana kadar üç yönetmenle daha çalışmıştı. O zamana kadar senarist Steve Kloves, Rowling kadar işi biliyordu; nasıl şeyler sevdiğini, karakterleri... Sanki onun zihninde gibiydi. Zaten Rowling, o noktada diğer kitapları yazmakla meşguldü ve o yüzden filme müdahale etmedi. Ama dediğim gibi onun yerini dolduracak kişiler mevcuttu.
Rowling, Gabriel García Márquez, şimdi de Dickens uyarladınız. Hepsine farklı yaklaşmak mı gerekiyor?
İnsanlar, Marquez uyarlamam “Kolera Günlerinde Aşk”tan nefret etti ama umurumda olmadı. Tamam çok yanlış yönleri vardı. Kitabın büyük bir hayranıydım ama aynı zamanda bütün Batı dünyası da benim kadar hayrandı. Herkes şu yanlış bu yanlış demeye başladı. Doğru hali olamaz gibiydi. Ama romanlar haşır neşir olmayı sevdim. Bence uyarlamanın sırrı uyarlayacağınız romanla haşır neşir olmayı sevmek.
“Dört Nikah, Bir Cenaze” en sevilen filmlerinizden biri. Sizce sırrı nedir bu filmin?
Aslında sırrını biliyorum. Öncelikle Richard Curtis’in yazdığı tek kelimeyle mükemmel bir senaryoydu. Curtis, dedi ki “Üzerinde çalışacağız ve değiştireceğiz ama yazacağım hiçbir şeyi şaka, espri olarak yazmayacağım. Şaka veya espri kısmı filmin bütün dili olacak, ağızlarından çıkan her diyalog bunun bir parçası olacak.” İkinci mesele de şu: İnsanlar hala filmin neyle ilgili olduğunu anlatamıyorlar. Evet güldürüyor ve iyi hissettiriyor ama ne anlatıyor? Aşkla ilgili diye cevap verebilirsiniz. Ama değil. Aşkta mutlu da olsak mutsuz da olsak, hepimiz arkadaşlık konusunda şanslı hissedebiliriz. “Dört Nikah Bir Cenaze” tamamen arkadaşlıkla ilgili bir film ve herkesin arkadaşları vardır.
Günün Filmi
“Can Ateşi”
“Sınıf” adlı filmiyle Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile dönen yönetmen Laurent Cantet, “Can Ateşi”nde 1950’lerin New York’unda geçen bir hikaye anlatıyor. Film, maço erkeklerin dünyasına karşı çıkan kızları konu alıyor. Joyce Carol Oates´un Türkçeye “Can Ateşi” adıyla çevrilen romanından uyarlanan film, “Sınıf”dan beri yeni Cantet filmini bekleyen sinemaseverleri memnun edecek.
16.00’da Rexx Sineması’nda gösteriliyor.
Etiketler: 4 Nikah 1 Cenaze Ateş Kadehi Bir Cenaze Büyük Umutlar Charles Dickens Donnie Brasco Dört Nikah festival film Great Expectations Harry Potter İstanbul Mike Newell Nil Kural Pers Prensi Prince of Persia