Dostların nükte dolu mektupları
06 Mayıs 2015 - 10:05Bir dönemi Türkiye sanat ve düşünce dünyasının önde gelen isimlerinin şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu'na yazdığı mektuplardan takip eden 'Biz Mektup Yazardık' sergisi, İş Sanat Kibele Galerisi'nde açıldı
ÖZGE KARA
Dizeleriyle aklımıza kazınan, resimleriyle hafızamızda büyük yer edinmiş sanatçıların başında geliyor Bedri Rahmi Eyüboğlu. Hem edebiyat hem resim sanatına verdiği emekleri sayesinde Türkiye sanat tarihinin temel direklerinden bir tanesi olarak kabul ediliyor. 64 yıllık hayatı boyunca dostlarına verdiği kıymetle tanınan Bedri Rahmi, bugünlerde yine dostlarıyla birlikte izleyiciyi kendi dönemine götürecek bir sergiye aracı oluyor.Önce akşam İş Sanat Kibele Galerisi’nde açılan ‘Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık’ başlıklı sergi, sanatçının yıllar içinde aldığı ve yazdığı mektuplardan oluşuyor.
Sergi 3 yıllık uzun ve kapsamlı bir çalışmanın ürünü. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun gelini Hughette Eyüboğlu’nun aile arşivini açmasıyla başlayan hazırlık süreci Ruken Kızıler editörlüğünde gerçekleşmiş. İlk önce kitap olarak düşünülmüş; fakat daha sonra resimli mektuplar da ortaya çıkınca mektupları sergilemek farz olmuş. Onca mektubun içinden seçim yapmak kolay olmamış elbette. Tematik bir çerçeve içinde kalarak Bedri Rahmi’nin hem ressam hem şair hem de öğretmen kimliğini ortaya çıkaracak, aynı zamanda da Türkiye’deki resim sanatının gelişimine ışık tutacak bir kurguda seçimler yapılmış. Nihayetinde ise 500 sayfalık koca bir kitap ve izleyiciyi içeriğiyle ayrı, Emre Senan imzası taşıyan tasarımıyla ayrı memnun eden bu sergi ortaya çıkmış.
Umut veren mektuplar
Ahmet Hamdi Tanpınar, Nazım Hikmet, Fikret Mualla, Farünisa Zeid, Orhan Veli Kanık, Aşık Veysel mektuplarıyla sergide yerini alan sanatçılardan yalnızca birkaçı. Bedri Rahmi Eyüboğlu’na yazılan bu içten satırlarda dönemin sanat ve düşünce dünyasına dair ipuçlarını takip etmek mümkün. Dile getirilen ortak konuların başında şimdilerde eserleri müzayedelerde satış rekorları kıran sanatçıların o dönem yaşadıkları maddi sıkıntılar geliyor. Yaşadıkları sefalete rağmen pek çoğunun ortak noktası ise mektuplardan nükteyi eksik etmemesi. Editör Ruken Kızıler’e göre bu anlamda umut vadeden mektuplardan oluşuyor sergi.
Kızıler, yazışmalardan yola çıkarak dönemin sanatçıları arasında çok dürüst, çok yakın ve birbirleri için her şeyi göze alabilecek içtenlikte bir ilişki olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bunda Bedri Rahmi figürünün büyük payı var tabii ki. O hem dostlarını, hem arkadaşlarını bir arada tutmayı başarabilmiş bir sanatçı. Çünkü Bedri Bedri Rahmi’yle kurulan ilişkiler hiç bitmiyor; derste, atölyede ya da orada burada sınırlı değil bu ilişkiler. Her şeyden önce hayata hazırlıyor öğrencilerini mesela. İlişkilerini asla koparmıyor.”
Pek çok konuda birbirlerinin en büyük destekçileri olan sanatçılar, söz konusu eleştiri olduğunda da dostlarına destek vermekten geri durmuyor. Bu anlamda sergideki iki kişinin mektupları çok önemli: Cevat Şakir ve Nazım Hikmet. Cevat Şakir, Bedri Rahmi’nin bir radyo programında notalarla renkleri karşılaştırdığı bir konuşma yapmasının üzerine Sabahattin Eyüboğlu’na yazdığı mektupta bu iki kavramın karşılaştıralamayacağına ilişkin düşüncelerini paylaşıyor. Nazım Hikmet ise yine Sabahattin Eyüboğlu’na yazdığı bir mektupta Bedri Rahmi şiirlerini eleştiriyor. Editör Kızıler, kendisini yazarak ifade etmekten hoşlanan herkes için bu mektubun çok değerli olduğunu düşünüyor.
Karadut ete kemiğe bürünüyor
Sergi, Bedri Rahmi şiirlerinden eksik olmayan Karadut’a da hakettiği özel yeri, kendisi için bir oda hazırlayarak veriyor. Şimdiye kadar Bedri Rahmi’nin dizeleri ve resimlerinde takip ettiğimiz bu aşk hikayesi bu kez Karadut diye anılan Mari Gerekmezyan’ın mektuplarında anlatılıyor. Ruken Kızıler, bu mektuplarla ilgili “Evet, Bedri Rahmi’nin şiirlerinde bir Karadut vardı; ama bu mektuplarla karşılaşıncaya kadar bir hayal kahramanıymış gibi geliyordu bana. Gerçekmiş,” diyor. Mari Gerekmezyan, mektuplarda ikilinin arasındaki kaçamak ilişkinin ve yeterince kavuşamamanın verdiği yoksunluk duygusunu oldukça içten bir şekilde dile getiriyor. Kendisi için hazırlanan odada mektupları Bennu Yıldırımlar seslendiriyor. Bu seslendirmeye Bedri Rahmi’nin kendi sesinden Karadut şiirleri eşlik ediyor.
Mektupların ardında anlatılan bir 'dönem hikayesi' “Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Çağdaşlarından Mektuplar - Biz Mektup Yazardık”. Fakat bunun da ötesinde bir çağrı yapıyor: İnsanları yeniden mektup yazmaya davet ediyor. Mektubun hala teknik olarak mümkün olduğunu hatırlatan editör Kızıler, bu çağrıyla ilgili şöyle diyor: “Bizden geriye ne kalacak ki? Kağıt çok kırılgan bir madde gibi duruyor; fakat öyle değil. Bakın burada 1930’lara ait mektuplar var. Bizden geriye sadece şifreler kalacak diye düşünüyorum. Mektup yazmak, insanın kendisine ve ilişkilerine özenini gösteren bir alışkanlık. Bu alışkanlıklar hayatımızdan esildikçe aslında biz de eksiliyoruz.” Bu sebeple de sergide mektup yazmak için bir köşe hazırlanmış. Köşede mektup kağıtları ve Bedri Rahmi motiflerinden oluşan zarflar yer alıyor. Dileyen izleyiciler bunları kullanarak sevdiklerine mektup yazıp bu kıymetli alışkanlığın yeniden canlanması için ilk adımı atabiliyor.
Bedri Rahmi motifleri zaflarda
Serginin en renkli bölümlerinden biri de editör Ruken Kızıler’in tabiriyle ‘Zarf Adası’ bölümü. Burada Bedri Rahmi’nin hazırladığı birbirinden güzel zarflar yer alıyor. Bazıları gönderilmek üzere hazırlanmış; fakat kullanılmamış. Alıcılarını bulan zarflar da var; her biri bir sanat eseri niteliğinde. Bedri Rahmi’nin hiçbir zaman çalakalem mektup yazmadığını, hem içerik hem de üslup açısından zengin mektuplara imza attığını anlatan Kızıler, “Bu insanlar mektuplarla aslında kendilerinden bir parça gönderiyor. Onu kendilerine ait kılmak için her şeyi yapıyorlar. Bedri Rahmi de bu yolu seçmiş,” diyor.