Milliyet Sanat
Milliyet Sanat » Haberler » Müzik » "Türkiye'ye Borcumu Ödeyeceğim"

"Türkiye'ye Borcumu Ödeyeceğim"

"Türkiye'ye Borcumu Ödeyeceğim"26 Şubat 2018 - 08:02
Konser salonları dışında ceza evleri ve hastane gibi mekânlarda konser veren Alman viyolonsel sanatçısı Alban Gerhardt, Tekfen Filarmoni ile Ankara ve İstanbul'da sahneye çıkacak.

İhsan Dindar - Milliyet Sanat

 

Aktivist yönüyle de tanınan Alman viyolonsel sanatçısı Alban Gerhardt; 6 - 7 Mart’ta Ankara ve İstanbul'da birer konser verecek. Gerhardt’a konserlerde şef Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni eşlik edecek. İnsanların klasik müzik konserlerine ulaşamayacağı alanlarda (cezaevleri, hastaneler) konserler veren sanatçı, Türkiye’ye gelmeden önce sorularımızı yanıtladı. 

 

- Konser salonlarının yanı sıra tren istasyonlarında, hastanelerde resitaller yaptınız. Bu fikir ortaya nasıl çıktı?
90’larda Amerika’daki bir okulda “Müzikal sosyal yardım”  diye bir deneyim yaşadık ve ardından sevdiğim müziği benden daha az şanslı insanlarla paylaşmanın verdiği hazzı fark ettim. Bundan sekiz sene önce Berlin’de hiç klasik müzik dinlememiş insanlara Bach’ın tüm süitlerini seslendirdiğimde, insanların tepkisi beni şoke etmişti. Daha önce klasik müzik dinlememiş insanlar için bu müziğin sıkıcı olabileceğini düşünmüştüm. Haksızdım ve daha önce haksız olduğum için hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Tren istasyonlarında, hastanelerde, hapishanelerde ve diğer kamu alanlarında müziğimi icra ederek Bach’ın müziğine âşık olabilecek ve benim hissettiğimi hissedebilecek kişilere ulaşabilir ve topluma karşı borcumun bir kısmını geri verebilirim diye düşündüm.

 

- Konserlerinizde en çok hangi bestecinin eserlerini çalmaktan zevk alıyorsunuz?
Uzun süre favori bestecim Johannes Brahms idi, ancak yaş aldıkça Johann Sebastian Bach’ın dehasına olan aşkımın giderek büyüdüğünü fark ettim. Evde keman ve piyano için yazdığı eserleri dinlerken giderek derinleşen çalışmaları beni şaşkına çeviriyor. İnsanoğlunun böyle mükemmel bir şey bestelemesi karşısında hayatta doğaüstü bir gücün var olduğunu düşünmeden edemiyorum.

 

‘Kutsal kitap gibi’ 

- Bach’ın ‘Cello Suite No. 6’ini kaydettiğiniz doğru mu? Bu sizin için ne ifade ediyor?
Kendimi bildim bileli en büyük hayalim ve aynı zamanda korkum olan, Bach’ın solo viyolonsel için yazdığı eserini mart ayında kaydedeceğim. Biz çellistler için bu süitler kutsal kitap gibidir ve çalışma anlamında bunları kaydetmeye hazırlanmak, benim için büyük bir meydan okuma olacak. Yıllar geçtikçe bu süitleri giderek daha serbest, daha esnek bir şekilde çalmaya başladım. Kayıt sırasında Bach’ın bu kutsal müziğinden başka hiçbir şeyden etkilenmeden ve daha önce hiç yapılmamış bir biçimde onları kaydetmek istiyorum. İşe yarayacak mı bilmiyorum, ama işe yaraması için çok çalışıyorum. Kasım ayında ise Fin şef Jukka-Pekka Saraste’nin yönetimindeki Köln Radyo Orkestrası ile Dimitri Şostakoviç’in iki konçertosunu da kayıt edeceğiz.

 

- 1710 yapımı bir viyolonsel kullanıyorsunuz. Bunun sizde uyandırdığı duyguyu anlatabilir misiniz?
Matteo Goffriller tarafından 1710’da Venedik’te yapılan çellomu, önceki enstrümanım bodrumumuzdan çalındıktan hemen sonra, yani 13 yıl önce bulduğum için inanılmaz şanslıyım. Muhteşem, derin, yuvarlak ve güçlü bir sese sahip. Asla bağırmayan, ağırbaşlı bir çello ile kutsandığıma inanamıyorum. Bazı insanlar hayatları boyunca aradığı ruh ikizini hiçbir zaman bulamıyor. Ama çellomdan da daha önemli olan şey yay. Kolumun bir devamı gibidir ve çellonun istediğim sesi çıkarmasını sağlar.

 

‘Afrika ve İran’da çalmak isterim’

Maalesef Kabil’deki performans planları güvenlik nedeniyle askıya alındı. Biz de  müziğimizi Afganistan’a götürmek yerine, genç bir Afgan mülteciye evimizi açtık. Onun iki yıl boyunca neredeyse mentoru olduk. Sonradan bunun Kabil’de bir konser vererek para toplanmasına önayak olmaktan daha faydalı hissettirdiğini anladım. Ama hâlâ oraya giderek bambaşka bir kültürel altyapısı olan insanlara Bach’ın müziğinin neler hissettirdiğini görmeyi çok istiyorum. 

 

- Çalmak istediğiniz başka nereler var?
Hiç Afrika ve İran’da çalmadım. Bu coğrafyalarda böyle bir şeyi gerçekleştirmeyi çok isterim. Ayrıca bu iki konser vesilesiyle Türkiye’ye borcumu ödeyeceğim için çok mutluyum. 15 yıl önce İstanbul’da bir konser verecektim ama yaşanan aksaklıklar yüzünden havalimanında birkaç nota çalabilmiştim. 

 

ihsan.dindar@milliyet.com.tr