‘Kalp kırıklıkları üzerine bir albüm’
13 Şubat 2018 - 11:02Elif Çağlar, söz ve müziği kendisine ait ve sekiz parçanın yer aldığı NuDC’den çıkan üçüncü albümü ‘The Art of Time’ı anlattı.
ÖZGE KARA
Elif Çağlar, tüm söz-müziğinin kendisine ait olmasının yanı sıra, bütün düzenlemelerini de kendisinin yaptığı üçüncü albümü ‘The Art of Time’ı dinleyicileriyle paylaştı. Birçok müzik türü arasında geçişler yapan, toplam sekiz parçanın yer aldığı albümde sanatçıya piyanoda Çağrı Sertel, kontrbasta Volkan Hürsever ve davulda Ediz Hafızoğlu eşlik ediyor. Çağlar ile yaptığı müzik türü ve yeni albümü üzerine konuştuk.
-Biz sizin yaptığınız müziği en genel tabiriyle caz olarak tanımlıyoruz ama aslında farklı türlerden de beslenen bir müziğiniz var.
Uzun seneler caz eğitimi aldım ama bu esnada kulağım hep başka müzik türlerine de açıktı, hala öyle. Caz odaklı türler arası müzik diyebilirim türü için. Cazdan ne kadar besleniyorsam diğer müzikler de aynı derecede önemli; zenginleştiriyor, sesler arası olasılıklar açılıyor şarkılarda.
- Ağırlıklı olarak İngilizce şarkılar söylüyorsunuz. Özel bir nedeni var mı?
Başka dilde şarkı dinlemeyi de söylemeyi de hep Türkçe gibi sevdim. Yazarken de filtrelemem kendimi, eğer İngilizce geliyorsa sözleri öyle bırakırım. Aldığım eğitimden kişisel zevklerime bir sürü etmen olabilir ama özel bir sebebi yok. İçimden geleni yapıyorum, sorgulamadan.
- Yeni albümünüzden ve üretim sürecinden bahseder misiniz biraz?
‘The Art of Time’ aslında karar verildikten çok kısa bir süre sonra herkesin büyük çabası ve yoğun çalışmasıyla hazırlandı. Sürekli olarak şarkı yazdığım için, albüm yapabilecek şartlar oluştuktan sonra tek kalan seçmek ve aranjmanları yazmak. Tam olarak düşündüklerimi yansıtabilmek için aranjmanları kendim yazıyorum genelde. O kısımlar da bayağı akıcıydı bu kez. Çaldığım müzisyenlere (Çağrı Sertel, Volkan Hürsever, Ediz Hafızoğlu) zaten çok güveniyorum, her zaman çalmak bir zevk onlarla.
- Instagram hesabınızda yaptığınız bir paylaşımda erkek egemen aranjörlük dünyasına bir gönderme yapmışsınız: “Elimin hamuruyla aranje ettim hepsini” demişsiniz. Müzik sektöründe kadın olmak nasıl?
Vallahi hayatın her alanında kadın olmak ne konularda engel teşkil ediyorsa müzikte de öyle. Güzel görünüp ortalama şarkı söylediğiniz zaman sorun yok ama “Mutfak kısmında da varım” dediğinizde, kabullenilmesi daha zor oluyor, o kısım takdir görmüyor. Mücadele yani sektörde üreten kadın olmak.
- Yine aynı paylaşımda bu albümde çekindiğiniz birçok şeyin üstüne gittiğinizi söylüyorsunuz. Nelerden çekiniyordunuz, nasıl adımlar attınız?
Teması, tarzı, şarkılar... İlk kez kalp kırıklıkları ve bekleyişleri üzerine bir albüm yazdım mesela. Türler arasında sınır koymamaya çalıştım yine ama sound olarak yeni bir yerlere gittik çalarken. Bir de bekleyen şarkılar vardı uzun süredir, hazır hissetmiyordum çünkü. Onların hangi albümde ne zaman yer alacağından emin değilken kendiliğinden yerlerini buldular burada.
‘Hayattan besleniyorum’
-Üretim sürecinde nelerden besleniyorsunuz?
Üretim süreci sürekli olduğu için cevaba genel olarak hayat diyelim. O dönemde neler varsa hayatımda, insanlardan olaylara, objelerden duygulara, herşeyin bir etkisinin olduğunu düşünüyorum.
-Siz müziğe başladığınızda caz çok yaygın bir müzik türü değildi Türkiye’de, bugün çok daha fazla insan caz söylüyor, daha fazla kişi dinliyor sanki.
Caz tabii hem Türkiye hem dünyada daha az kişinin dinlemeyi tercih ettiği bir müzik diğer türlere oranla. Dediğiniz gibi en azından konserlerde artık daha fazla kişiyi görebiliyoruz. Eskiden yaş ortalaması da daha yüksekken şimdi birçok genci konserlerde görmek umut verici.