Hayatını hayvanlara adamıştı
04 Nisan 2013 - 09:04 | Solda, 35 senelik dostu Zeki Müren ile. Nigar Uluerer sokak hayvanlarının en büyük koruyucularından biriydi.70'li yıllara sesiyle damgasını vuran Uluerer, sanat camiasından birçok isme kırgındı. Çünkü insanlardan kötülük göre göre tüm hayatını sokak hayvanlarına adamıştı“İnsanlardan kötülük göre göre hayvanlara daha çok döndüm...” Böyle diyordu, yılların sanatçısı Nigar Uluerer, daha bir ay önce Bodrum’da 15 kedi ve 10 köpekle yaşadığı evinde yapılan çekimde... Doğum günü olan 10 Şubat’ta solunum yetmezliğiyle Bodrum Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış, bir ay sonra taburcu edilmişti ve bir zamanlar sahneye çıkması için elinden tuttuklarının kendisini arayıp sormamasından dertliydi. “Kafamı bir toparlayayım, anılarımı yazacağım” diyordu, “Çok kişinin uykusu kaçacak o zaman...”
Unutulmaz şarkılar
10 Şubat 1926’da Bursa’da dünyaya gelen Nigar Uluerer, TRT Ankara Radyosu’nda başlayıp gazino sahnelerine transfer olmuş, özellikle 70’li yıllara sesiyle damgasını vurmuş bir şarkıcıydı. “Göze mi Geldik”, "Ben Gamlı Hazan", “Bir İhtimal Daha Var”, "Aşkımızın Sonu Yok", "Bir İnat Yüzünden", "Acı Feryat", “Nikahsız Aşk” gibi unutulmaz şarkıları seslendirmiş, fotoromanlarda oynamış, ardından kısa bir Yeşilçam macerası olmuştu.
“Üç Garipler”, “Cilalı İbo Yıldızlar Altında” ve “Tatlı Günler” adlı filmlerde genellikle şarkıcı rollerini oynadıktan sonra 1972’de Ülkü Erakalın’ın yönettiği “Gümüş Gerdanlık”ı çekerken “Sahnede kazandığım ismi beyazperdede sürdürebilmek istiyorum” demişti. Ama oynadığı son film oldu, “Gümüş Gerdanlık”.
26 yıl önce Bodrum’a taşınarak aktif sahne hayatını sona erdirmiş, zamanının büyük bölümünü sokak hayvanlarına ayırdığı, sade bir yaşamı seçmişti. 2000 yılında Hürriyet’e verdiği röportajda orada ‘yaşama karşı rol yapmadığı için’ mutlu olduğunu söylüyordu. Makyaj yoktu, topuklu ayakkabı yoktu, takma kirpik yoktu, kendi gibi olabiliyordu, kedisiyle, köpeğiyle, papağanıyla...
Eski günlerini hatırlamak bile istemiyordu, öyle diyordu. Ama hatırladığı zaman da en çok can dostu Zeki Müren’den söz ediyordu. Hemşerisi, 35 yıllık arkadaşı Müren’den... Ama ondan bile söz ederken sözünü sakınmıyordu, “Zeki işinde babasını bile harcardı, o nedenle biz hiç aynı sahneye çıkmadık” diyordu mesela. Ama Zeki Müren’in askerdeyken kendisini rahatsız eden bir kadının elinden kurtarması için onu yardıma çağırdığını, aralarında uyduruk bir nişan taktıklarını anlatmayı da ayrıca seviyordu.
Uzun süredir sadece yardım gecelerinde, özellikle yönetim kurulu üyesi olduğu Bodrum Hayvan Hakları Derneği’nin etkinliklerinde sahneye çıkıyordu Nigar Uluerer. En son, 10 Mart 2012’de saz heyeti ile şarkı söylemiş, sesini bir kez daha duyurmuştu dinleyenlerine... Bir ay önce kendisiyle yapılan konuşmada bu kadar az sahneye çıktığı halde onu unutmayan, hastalığında gözyaşlarıyla arayıp soran dinleyicilerine minnettardı. Sanat camiasından birçok isme de kırgın... Hep onu söylüyordu, “Bir kafamı toparlayayım, hepsini yazacağım. Bunu borçluyum dinleyenlerime.” Ama olamadı... Kısa süre sonra tekrar rahatsızlandı ve yine aynı hastaneye yatırıldı.
İnsanları tanıdıkça köpeğini sevdi!
Önceki gün saat 02.30’da Nigar Uluerer’in solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı hastaneden. Ve yaşamının son 26 yılında huzuru yakaladığı Bodrum Karaburgaz Mezarlığı'na defnedildi... Arkasından komşularının, dostlarının, yeğeninin söylediği hep aynı cümle oldu: “Hayvanlar öksüz kaldı”. Gazetecilere fotoğraf çektirirken evinin duvarına astığı Blaise Pascal’ın “İnsanları daha çok tanıdıkça köpeğimi daha çok seviyorum,” cümlesinin önünde durmayı seçen biri için daha doğru ne söylenebilir ki?
Unutulmaz şarkılar
10 Şubat 1926’da Bursa’da dünyaya gelen Nigar Uluerer, TRT Ankara Radyosu’nda başlayıp gazino sahnelerine transfer olmuş, özellikle 70’li yıllara sesiyle damgasını vurmuş bir şarkıcıydı. “Göze mi Geldik”, "Ben Gamlı Hazan", “Bir İhtimal Daha Var”, "Aşkımızın Sonu Yok", "Bir İnat Yüzünden", "Acı Feryat", “Nikahsız Aşk” gibi unutulmaz şarkıları seslendirmiş, fotoromanlarda oynamış, ardından kısa bir Yeşilçam macerası olmuştu.
“Üç Garipler”, “Cilalı İbo Yıldızlar Altında” ve “Tatlı Günler” adlı filmlerde genellikle şarkıcı rollerini oynadıktan sonra 1972’de Ülkü Erakalın’ın yönettiği “Gümüş Gerdanlık”ı çekerken “Sahnede kazandığım ismi beyazperdede sürdürebilmek istiyorum” demişti. Ama oynadığı son film oldu, “Gümüş Gerdanlık”.
26 yıl önce Bodrum’a taşınarak aktif sahne hayatını sona erdirmiş, zamanının büyük bölümünü sokak hayvanlarına ayırdığı, sade bir yaşamı seçmişti. 2000 yılında Hürriyet’e verdiği röportajda orada ‘yaşama karşı rol yapmadığı için’ mutlu olduğunu söylüyordu. Makyaj yoktu, topuklu ayakkabı yoktu, takma kirpik yoktu, kendi gibi olabiliyordu, kedisiyle, köpeğiyle, papağanıyla...
Eski günlerini hatırlamak bile istemiyordu, öyle diyordu. Ama hatırladığı zaman da en çok can dostu Zeki Müren’den söz ediyordu. Hemşerisi, 35 yıllık arkadaşı Müren’den... Ama ondan bile söz ederken sözünü sakınmıyordu, “Zeki işinde babasını bile harcardı, o nedenle biz hiç aynı sahneye çıkmadık” diyordu mesela. Ama Zeki Müren’in askerdeyken kendisini rahatsız eden bir kadının elinden kurtarması için onu yardıma çağırdığını, aralarında uyduruk bir nişan taktıklarını anlatmayı da ayrıca seviyordu.
Uzun süredir sadece yardım gecelerinde, özellikle yönetim kurulu üyesi olduğu Bodrum Hayvan Hakları Derneği’nin etkinliklerinde sahneye çıkıyordu Nigar Uluerer. En son, 10 Mart 2012’de saz heyeti ile şarkı söylemiş, sesini bir kez daha duyurmuştu dinleyenlerine... Bir ay önce kendisiyle yapılan konuşmada bu kadar az sahneye çıktığı halde onu unutmayan, hastalığında gözyaşlarıyla arayıp soran dinleyicilerine minnettardı. Sanat camiasından birçok isme de kırgın... Hep onu söylüyordu, “Bir kafamı toparlayayım, hepsini yazacağım. Bunu borçluyum dinleyenlerime.” Ama olamadı... Kısa süre sonra tekrar rahatsızlandı ve yine aynı hastaneye yatırıldı.
İnsanları tanıdıkça köpeğini sevdi!
Önceki gün saat 02.30’da Nigar Uluerer’in solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı hastaneden. Ve yaşamının son 26 yılında huzuru yakaladığı Bodrum Karaburgaz Mezarlığı'na defnedildi... Arkasından komşularının, dostlarının, yeğeninin söylediği hep aynı cümle oldu: “Hayvanlar öksüz kaldı”. Gazetecilere fotoğraf çektirirken evinin duvarına astığı Blaise Pascal’ın “İnsanları daha çok tanıdıkça köpeğimi daha çok seviyorum,” cümlesinin önünde durmayı seçen biri için daha doğru ne söylenebilir ki?