100 yıl öncesinden bugünü anlatan müzik
02 Ekim 2017 - 11:10Kardeş Türküler altı yıl aradan sonra yeni albümleri 'Yol'u dinleyicilerle buluşturdu. Gruptan Fehmiye Çelik ve Feryal Öney'le konuştuk
SELAY SARI
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu ya da halka mâl olmuş ismiyle Kardeş Türküler, 6 yıllık aradan sonra yeni albümleri 'Yol'u yayınladı. Kalan Müzik etiketiyle çıkan, 13 parçanın bulunduğu albüm, Türkçe, Kurmanci, Zazaca (Kırmanckî), Ermenice, Çerkesçe, Arapça ile topluluk tarihinde ilk kez seslendirilen Boşnakça ve Karadeniz Rumlarının dili Pontusça’yla bu coğrafyanın müzikal haritasını çıkarıyor, duygularını uç noktada yaşayan toprakların acısına ve neşesine dinleyeni ortak ediyor ve her Kardeş Türküler albümü gibi unutulmaya yüz tutanı hatırlatıyor, keşfettiriyor. Albüm vesilesiyle topluluk üyeleri Fehmiye Çelik ve Feryal Öney ile bir araya geldik.
2015 Temmuz'unda gittiğim bir konserinizde "Barış için yeniden beyaz giyiyoruz" demiştiniz. 'Yol'un fotoğraflarından anladığım kadarıyla beyaz dönemi sürüyor.
Feryal Öney: Bir dönem "memleket sahnemiz olsa" dileği çok dilimizdeydi. O şarkılar, kimlikler, kültürler nasıl çok renkli, eşit ve iç içeyse memleketin de öyle olmasını, bizim sahnede yapmaya, seslendirmeye çalıştığımız şey gibi olmasını hayal ediyorduk. Bunu söylemek için, sadece “barış”ı sembolize ettiğini düşündüğümüz beyazın da yeterli olmadığını, o çok renkliliği, kültürel çoğulcu anlayışı rengârenk kıyafetlerle vermenin daha iyi olacağını düşündük. Sonra gördük ki, bugün tek başına “barış” demek bile hâlâ çok kıymetli. Döndük yine beyazlara… Beyazın da barışın dilini çok iyi ifade ettiğini düşünüyoruz.
'Kayseri Ğogum' aynı konserde seslendirdiğiniz bir parçaydı, bu albümde de yer alıyor.
Fehmiye Çelik: Bu albümdeki şarkıların çoğu, konserlerimizde seyirciyle buluşmuş, tanışmış şarkılar. Mesela 'Kayseri Ğogum', 'Kalk Gidelim', 'Beyaz Atlı', ‘Hanane’, ‘Ala Del’una&Evlerinde Lambaları Yanıyor’ son dönem konserlerimizde de epeydir seslendirdiğimiz şarkılar ve onları 'Yol' albümüne de aldık.
Feryal Ö.: Şarkıları önce sahnede seslendirmek, seyirciyle buluşturmak güzel oluyor. Dört sene söylemişsin şarkıyı, nasıl bir şey çıktı, nasıl bir atmosfer yaratabildik konserlerde, hikâyeyi anlatabildik mi, izleyicilerimize bir şey geçti mi, bunları test etme şansın oluyor. Stüdyoya geldiğinde, bir de stüdyo olanaklarıyla hikâyeyi zenginleştiriyorsun, yeniden gözden geçirdiğin düzenlemeye bir şeyler daha katıp son halini veriyorsun. Mesela albüm düzenlemesinde 'Kayseri Ğogum'un başına tren garı atmosferi kondurduk. Çerkes kadınlar gelip tren garında oğullarını, eşlerini uğurlayan, birbirleriyle dertleşen, gidenlerin ardından dua eden kadınları canlandırdılar. Sonunda da treni bir bilinmeze gönderdik; nereye gidiyor, geri gelecek mi, sonunu dinleyicilerin hayal gücüne bırakarak.
Albümde Çerkesçe'nin dahil olduğu 8 dilde şarkı seslendiriyorsunuz. Konuşmadığınız dillerde şarkı söylerken nasıl bir yol izliyorsunuz?
Fehmiye Ç.: O dilleri ana dili olarak konuşan arkadaşlarımızdan yardım alıyoruz. Yıllardır onlarla hep temas halindeyiz, bize bu konuda severek, çoğu zaman fedakârca yardımcı oluyorlar. Kelime kelime telâffuzlarını çalışıyoruz, hikâyesini öğrenmeye çalışıyoruz. Şarkıları epeydir sahnede seslendiriyor olmamızın verdiği avantajla hikâyelerini, söylendiği bölgeleri, o şarkılara dair pek çok şeyi de öğrenme fırsatımız da oldu. Ama tabii bu dillere hakim olma ya da bu dilleri konuşma meselesi daha çok şarkı düzeyinde oluyor, gönül isterdi ki seslendirdiğimiz şarkıların dilini konuşabilelim.
Feryal Ö.: Belki söylediğimiz her dil için söyleyemeyebiliriz bunu ama birçok dilin Türkçeye çevrilmiş kaynaklarına erişme şansımız oluyor. Fehmiye'yle ben biraz düşkün olduğumuz için, şarkısını söylediğimiz kültürün hikâyelerini okuma, atasözlerini, masallarını bulma, bir yazarını bulunca birbirimize haber verme gibi huylarımız da var. Bu, söylediğimiz şarkıların, dillerin, hikâyelerin içine daha rahat girme şansı veriyor.
Fehmiye Ç.: Mesela Çerkesçe konusunda o kadar tecrübeli değiliz ama Ermenice şarkıları, Kardeş Türküler kurulduğundan beri seslendirdiğimiz için artık sadece kelime düzeyinde değil, belki cümle düzeyinde bile öğrendiğimiz ifadeler oluyor. Ama örneğin yeni girdiğimiz Romeika dili çok farklı bir alan.
Pontusça ya da Romeika demişken, bu dilde seslendirdiğiniz ilk şarkı olan 'Aitents Eparepetanen'e yer verme düşüncesi nasıl oluştu?
Feryal Ö.: Son on on beş yıldır birçok Karadenizli müzisyen arkadaşımız çıktı ortaya ve "Ben anadilimde şarkı söylemek istiyorum" dedi. Özellikle Doğu Karadeniz müziği ve farklı dilleri, onlar sayesinde bilinir, dinlenir oldu. Lazca, Hemşince, Gürcüce, vb. Az sayıda da olsa, bizim repertuarda da yer aldı bu şarkıların bazıları ('Golas Empula Yulun', 'İki Ayak Horon/Oi Oi Mupare', 'Ela Ela', 'Tu Ase Turpa', …). Bu albümde Karadeniz’den bir şarkı söylemeye karar verirken, bu kez Pontusça bir şarkı söylesek, bir de bu toprakların kadim halklarından Pontus Rumlarının bir şarkısını seslendirsek, dedik. Trabzon bu topraklarda çok izler bırakmış olan eski bir imparatorluğun merkezi. Sonra Apolas Lermi'yi aradık. Kendisi Trabzonlu, oranın şarkılarını söylüyor, araştırıyor, derliyor. Sağolsun repertuvar sundu, dil çalışmasında, hikâyenin oluşmasında aktif oldu. Konserlerimizde kemençesiyle yer alan Onur Şentürk de repertuvar önerdi, yardımcı oldu. Sonuçta, ikisinin de önermiş olduğu şarkıda karar kıldık.
Seslendirdiğiniz Alevi deyişleriyle ilgili "Bir Sünni olarak çok beğendim" cümlesine rastladım internette sık sık. Size bu konuda yorumlar geliyor mu?
Feryal Ö.: Sünniler Alevi kültüründen, dünyasından gerçekten çok uzak büyümüşler. Buraya dair, iyi niyetli bir özeleştiri olabilir. Müzikler, diller, kültürler o kadar uzak tutulmuş ki birbirinden; belli kültürler, inançlar, müzikler sumenaltı edilmiş, horgörülmüşÜzeri kapatılan çok fazla şey var ve insanlar duydukça, gördükçe, öğrendikçe hayret ediyorlar. '90'larda çok oluyordu bu, insanlar bizden ya da Knar'dan ya da başka topluluklardan Ermenice bir şarkı dinlediğinde, "Aa, bizim ezgiler" diyorlardı, sanki o ezgiler, diller uzaydan gelmiş gibi. İtiraf aslında bunlar, "Ben dinlememişim bu saate kadar, çok güzelmiş meğer" itirafı.
Fehmiye Ç.: Kardeş Türküler için repertuvar oluştururken, şarkı seçiminde pek çok şey devreye giriyor. Mesela çoğulcu bir perspektif, her şeyin başında geliyor. Diğer yandan konjonktürün etkileri de çok önemli. Mesela toplumda o esnada hakim sosyo-politik iklim tabii ki bizi de etkiliyor. Bazı değerler yükselişe geçiyor örneğin, bazı değerler de alaşağı ediliyor. Siz o yükselişe geçen değerlere dair şarkılar da söyleyebilirsiniz ama biz, her zaman o alaşağı edilen, hakkı yenen, görmezden gelinen, çoğu zaman problem sayılan o değerlere yaklaşıyoruz, belki biraz onun sesi olmak istiyoruz. İnanç, cinsiyet, diller, kimlikler... hangi bağlamda olursa olsun fark etmez, o dışlanan unsurun hikâyesini dillendirdiğiniz zaman, ki bu çoğu zaman gündelik hayatın doğallığı içinde akan sıradan bir hikâye oluyor, ama öyle politik bir yere oturuyorsunuz ki... Çünkü onlar hep göz ardı edilmiş, reddedilmiş. Onu özellikle gündeme getirdiğinizde siz doğrudan protest ya da politik bir yerde durmuş oluyorsunuz.
Kardeş Türküler'in bu gündeme getirme tavrıyla bir tür hafıza tazeleme görevi üstlendiğini söyleyebilir miyiz?
Feryal Ö.: Asıl söylemek istediğimiz şey şu: Yakın ve uzak geçmişte yaşananlar tekrar yaşanabilir, çünkü burada hâlâ o politik iklim var, insanları birbirine düşürecek olan, kutuplaştıran. 100 yıl öncesinin şarkısıyla bu günün insanına "Tamam şehirler değişti, çağ değişti ama bugünküne çok benzer hikâyeler yaşandı burada, meselemiz hep aynı, kendimizi o şarkılardaki hikâyeleri yaşayanların yerine koyalım" demeye çalışıyoruz. Vicdanlı olmaya davet ediyoruz. Ve tüm bu karanlığa rağmen, şarkılarımızla insanları yüreklendirmeye, bir arada yaşayabileceğimize dair umudu tazelemeye çalışıyoruz.
Albüm kapağının arkasında AR uygulaması şeklinde bir ibare var, bunu biraz anlatır mısınız?
Fehmiye Çelik: Bu albümü satın alanların faydalanabileceği Arttırılmış Gerçeklik (AR) denen bir uygulama var. Dinleyiciler, uygulamayı telefonlarına indirdiklerinde ve albüm kapağını ya da kapak içindeki kitapçık sayfalarını telefonlarına yaklaştırdıklarında birtakım sürprizlerle karşılaşacaklar ya da Kardeş Türkülerin kliplerini izleyebilecekler.
"Derleme dönemine başvurmuyoruz"
Şarkıları ortaya çıkarma sürecinde kaynağınız kimler?
Feryal Ö.: Kaynak olarak o bölgede en geleneksele yakın söylenen, mümkün olan en eski kayıtları tercih ediyoruz. Şarkıların türkülerin notaya geçirilme dönemi şaibeli, bayağı bir kayba sebep olmuş, asimilasyona hizmet etmiş bir dönem. Komalar kaybolmuş, diller değiştirilmiş, vs. O yüzden o ‘derlemeler’ dönemi kaynaklarına başvurmayı pek sevmiyoruz. Kaynak bizim için ana dili konuşan insanlar, onların arşivleri, kitapları, hikâyeleri.